Tik tak tik tak zaman geçiyor
Tik tak tik tak zaman ilerliyor
Avuçlarımdan kayarken zaman
İşte geçip gidiyorPembe.Balonun teması pembeydi.
Nasıl olmuştu da bu saçma olaya sıkışabilmiştim acaba?
Ah, tabii karşımda durmuş bana gülümseyen sebep yüzünden.
Bayan Pembletton'un sevgili kızı Janette 16. yaş doğum günü için düzenlenen partinin temasını pembe olarak belirlemişti.
Ah Tanrım kurtar beni.
Yine de sevgili küçük hanım bunu sırf pembeye aşık olduğu için yapmamıştı, aslında bayağı ince bir plan olduğunu kabul etmeliyim.
Janette soluk sarı saçlı ve mavi gözlü klasik bir İngiliz kızıydı.Ve inanılmaz bir tatlılığı olduğunu da kabul ediyorum.
Ve kız pembenin içinde çok güzel görünüyordu.
Pembe cesur bir renkti, her giyene yakışmazdı ve Janette de bu avantajdan istifade partisindeki en güzel kız olmayı planlamıştı.
Çevreme bakarken en azından erkekleri pembe giymeye zorlamadı diye düşündüm minnetle.
19.yüzyılda gülmekten ölen ilk insan olmak istemezdim.
İyimser olmaya çalışarak en azından tona karışmadı diye düşündüm.
Tanrım, bir de cırtlak pembe giymek zorunda kalsaydım kendimi asardım.
Peki, olumlu düşünmek de buraya kadarmış.
Dediğim gibi, en azından tona karışmadı da vişne çürüğü renginde giyinebildim.
İç çekerek tekrar buraya gelme nedenime döndüm.
Sevgili Janette Pembletton'un aylardır hazırlanmasının sebebi olan kişiye.
Vikont Buchingest'e.
İtiraf ediyorum, adam yakışıklı. Geniş omuzlar, sarı saçlar, güzel bir yüz. Yirmilerinin ortasında hem.
İyi bir av, buradaki genç kızlar için.
Yani ben hariç.
Görünüşe bakılırsa tam da bu yüzden onun ilgisini çekiyorum. Sorun değil, görev için iyi bile.
Başını kaldırıp hanımlar arasından bana gülümsüyor ve yanıma geliyor. Ona hafif bir reverans yapıyorum.
- Lordum diyorum başımı eğerek. Ne de olsa bir Vikont.
- Leydi Pumpkins, nasılsınız?
İşte bu! Bu yüzden ona tahammül edemiyorum, çünkü konuşurken fazla yapışıyor, çünkü egosunu hissedebiliyorsunuz, çünkü ağzı kokuyor.
Ve geri dönünce bunu June'a ödeteceğim, nasıl bir insan Pumpkins diye soyisim uydurur ki?
Eh, June'sa uydurur.
- İyiyim Lordum diyorum saçma iç monoloğumu kesip. Siz nasılsınız?
- Bana resmi olma Lola, Edward diyebilirsin.
Ah June, seni gerçekten öldüreceğim.
Lola, gerçekten mi yani?
Ayrıca diyebilirsin de ne demek, lütfediyor beyefendiler!
- Çok kibarsınız efendim, fakat buna cesaret edemem.
Dişlerimi sıkarak konuşuyorum, görünüşe göre mesajı anlamıyor.
Anlasa şaşardım zaten ya.
-Bana böyle yapma Lola, kalbimi kırıyorsun diyor elini kalbine götürerek.
Ama ben şimdi kıracağım bir yerlerini olacak yani!
- Vikont diyorum soğukça ama sözlerime devam edemeden o giriyor.
Sonunda!
Gergince etrafa bakınıyor, aptal pembe kuralı yüzünden çok açık bir pembe giymiş. Çok tatlı görünüyor, çabaladığıma değmiş.
Açık kahve saçlarını yaptığım topuz hala bozulmamış neyse ki.
Görüyorsunuz ya, bu küçük hanım Bayan Williams, vikonta aşık. Bende ona yardım ediyorum.
Neden mi? Çünkü onlar evlenmezse İngiltere'nin kaderi değişir.
Evet, çok saçma. Ama şunu bilmeniz gerekir.
Zaman çizgisi öyle saçma şeylerle değişir ki aklınız durur.
Size küçük bir örnek vereyim:
Diyelim ki bir kız yoğurt almaya çıktı. Markete gidip istediği meyveli yoğurttan aldı ve kasaya ilerlerken bir adamla çarpıştı. Tanıştılar ve aşık oldular. Hazır olun.
1 - Eğer kız yoğurt almaya üşenseydi uzun süredir depresyonda olan adam aşık olacağı kadınla tanışmadığı için planladığı gibi marketten aldığı fare zehriyle intihar eder.
2 - Eğer markette kızın istediği yoğurt çeşidi olmasaydı kız kasiyerle tartışacak, aniden flörtleşmeye başlayacaklar, bunu gören adamsa iyice depresyona girerek aileden kalma tabancasıyla işyerindeki üç kişiyi öldürüp intihar edecekti.
3 - Eğer kız yoğurt almak için diğer markete gitseydi bir soygunda hırsızı kızdırıp kendisi dahil 15 kişinin ölümüne neden olacaktı.
İşte bu yüzden o kızın o markete saat tam 12.55'te orman meyveli yoğurt almaya gitmesi gerekiyordu.
Anlıyorsunuz ya, en saçma şeyler hayatınızı kurtarabilir, bildiğim bir şey varsa o da budur.
Neyse ki binbir zahmetle vikontun ilgisini Williams'a çekebiliyorum ve ortalığı karıştırmaması için Janette'i oyalayarak aşık olmalarını izliyorum. Williams bu ağzı kokan adama nasıl aşık oluyor hiçbir fikrim yok.
Kendi kendime gülümseyerek iş bittiğinde (zaman çizgisi tam olması gerektiği gibi) dışarı kaçıyorum. Peşimdeki aşıklardan kurtulmak zor oluyor ama umrumda değil. Atlatırlar.
Derin bir nefes aldım. Kolumun iç kesiminin gizli bölümünden saatimi çıkardım. Klişe, ama doğru.
Güzel gümüş rengi saati 13.04'e ayarladım ve koordinatları girdim.
Ardından o zamandan kayboldum.
Ve Untimely City'e geldim.
Zamansız şehire.
Untimely:zamansız
Vikont:İngilteredeki ünvanlardan biri. Kont'un bir altı ve varisi demek.
Umarım beğenilmiştir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYDİ (DÜZENLENECEK)
FantasyZaman yolcuları gardiyanlardır. Olmaması gereken olayları tarih çizgisinden çıkarır, bazen de olayları zaman çizgisi değişmeyecek şekilde yeniden düzenlerler. Fakat herkesin zaman çizgisinin koruyuculuğunu üstlenen bu varlıkların kendi zaman çizgi...