UNTİMELY

1.7K 69 2
                                    

Zaman hiç geçmezken bu şehirde
Ölüme gidiyoruz bile bile
7 taneyiz toplamda
En korkuncumuz kim sence?

Aslında bence buranın adını Wonderland koymalılardı.
Ama bana kim soruyor ki işte?
Aslında şehrin ismi gayet mantıklıydı, Untimely'de zaman yoktu.
Burayı kuran efsanevi kişi buranın tıpkı bizim gibi zamanın dışında varolmasını sağlamıştı.
Ona Başkan diyorduk, kendimiz hakkında bildiğimiz her şeyi keşfeden adam.
Zaman Hapishanesini kuran adam.
Kendi kendini silen adam. Zaman geçtikçe delirdiğimizi farkeden adam.
Ama bence yine de Wonderland demeliyiz.
Mükemmel şehir tıpkı Wonderland gibi saçma sapan şeylerle dolu, bir zaman tüneliyle oraya ulaşabiliyorsunuz ve zaman yolcularının çay içmeyi ne kadar çok sevdiklerini bilemezsiniz.
Yani sizce de haklı değil miyim?
Gelir gelmez görevimin başarılı olduğu haberini vermek için şehrin tam ortasında yükselen merkeze gittim.
Ah, bir de June'u pataklamaya tabii.
Güzel güzel merkeze girdim, gayet sakince danışmanların olduğu bölüme ilerleyip kendi canavar danışmanımı aradım.
Yani dışarıdan bir canavar olduğuna inanmazsınız tabii. Soluk sarı saçlı fıstık gibi kadın yani.
Orta yaşlı ama benden güzel. Kıskanıyorum kadını gördükçe.
Her neyse, dediğim gibi danışmanıma ait bölmeye gittim.
-Görev başarıyla tamamlandı dedim gururla. Küçük bir görevdi, ama bir görevin ne kadar büyüyüp korkunç şeylere neden olabileceğini tahmin edemezsiniz.
Kafasını kaldırıp bana baktı. O da bir zaman yolcusuydu, ama uzun zamandır varolan bir zaman yolcusu. Artık danışmanlık hizmeti vererek bir tür emeklilik yapıyordu.
Eğer yeterince yaşlı olanlara ne olduğunu merak ediyorsanız, kendi kendilerini silerler. Deliliğe yakalanmadan.
Tabii bunu reddedenler zorla silinirler, zaten reddedenler de genelde delirmiş olanlardır.
Silme işlemi can yakıcı olduğundan silinene kadar uyutulurlar. Böylece acılı süreci hissetmezler.
Merhametli bir uygulama sayılabilir.
Sayılabilirdi, eğer şu an bildiklerimi bilmeseydim...
- İyi iş dedi sevgili danışmanım. Allysa Nephalin Vanessa Di Loreena
İsimler çok uzun tabii, ama geçmişe de geleceğe de yolculuk edebilen bir ırk olarak her ortama uyum sağlamalıyız.
- Teşekkürler dedim. June'u gördün mü?
- Kavga çıkarma sakın diye uyardı Allysa. Zaten dosyan kabarık.
-Ben? Kavga? Ne alaka canım, insan en iyi arkadaşını öylesine görmek isteyemez mi?
Bana yemedim bakışı attı.
Tamam, çok sakin ve uysal bir insan olmadığımı kabul ediyorum ama kavgayı hiç bir zaman ben başlatmam.
Ama ben bitiririm. (Gözlerinizi devirmeyin, ben bir zaman yolcusuyum, klişeler benim olayım)
-Merak etme dedim güven veren bir sesle. Kavga başlatmayacağım.
Ama bitireceğim.
Beni dikkatli bakışlarla inceledi.
- Abini utandırma dedi sonunda yumuşak bir sesle.
Yutkundum, bütün neşem kaçmıştı.
- Elbette diye mırıldandım.
Abi konusu benim zayıf noktamdı, her zaman.
Ve Allysa'nın da zayıf noktasıydı. Hala kendini suçlu hissediyordu.
Gülümseyerek odadan çıktım ve June'un genelde bulunduğu kısma yürüdüm.
Bahçeye.
Neden bilmem, June gibi kötü kız tipli biri bahçeyi çok seviyordu.
Bahçe benim de favorimdi, Uçsuz bucaksız bir yerdi. Nadir bitkilerle doluydu. Çoktan soyu tükenmiş ve daha yaratılmamış bitkiler.
Tabii belli zamanlara göre, sonuçta Untimely zamansız bir şehirdir. Orada hiç bir şey ölmemiştir ve doğmamıştır.
Tahmin ettiğim gibi June, yani Junette Ulysse Hélène Celeste O'Vangelis, bahçede bir bankta oturuyordu.
Arkasından sessizce yaklaşıp birden üzerine zıpladım.
- Lola Pumpkins nedir ya!
- Öldürseydin Io!
- Onu da yapacağım zaten diye mırıldanarak yanına oturdum.
Bana dönüp baktıktan sonra yine önüne döndü.
- Marcus nerede diye sordum.
- Kim bilir? Omuz silktim.
-Genelde sen bilirsin dedim kaşlarımı yukarı aşağı oynatarak. Bana gözlerini devirdi.
-Kendini çok zeki mi sanıyorsun?
Valla ben onu çok aptal diye biliyorum.
Aa iç ses merhaba, ben de neden bugün hiç sesin çıkmıyor, bana hiç laf sokmadın bugün diyordum.
-Öyle sanmıyorum öyleyim zaten dedim bu söylediğime kendim bile inanmayarak. Senin bugün görevin Yok muydu, ne yapıyorsun burada?
-Çoktan bitirdim dedi esneyerek. Yani tek yapmam gereken kraliçe Viktoria'nın kral Albert tarafından hediye edilmiş tokasını çalmaktı, SIKICI. Böyle görevlerin asillere verilmemesi gerekmiyor mu?
-Bana mı soruyorsun dedim kaşlarımı kaldırarak. Yani ben de nazilere karşı savaşan bir İngiliz askeri olmak isterdim ama cupid'i oynamaya gönderiliyorum. Sanırım henüz genç olduğumuz için tehlikeli görevlere gönderilmiyoruz.
Hıhladı.
- Açıkçası ben çok hazırım.
Sağa sola bakındıktan sonra sesini alçaltarak bana eğildi.
- Bir konsey üyesinin bir keresinde görev için on yıl boyunca Fransa başbakanını oynadığını duydum.
Gözlerimi devirdim.
-Hikayeler dedim. Abartılıp duruyor.
Omuz silkip gözlerini bahçeye çevirdi.
-Bazen bazı hikayeleri ciddiye almak gerekir.
Neyi ima ettiğini biliyordum. Kaşlarımı çattım.
- Doğru dedim dalgınca.
Gözlerim daha önce görmediğim bir bitkide takıldı. Güzel bir şeydi, kan kırmızısı bir rengi vardı. Elimi istemsizce çiçeğe uzattım, karşı konuşmaz bir görüntüsü vardı.
Hey ona do-
- Ona dokunma diye uyardı June birden kolumu tutarak. Şaşırarak geri çekildim.
Tuhaf sarı bir böcek çiçeğin yapraklarına kondu, o da bu güzelliğe karşı koyamamış olmalıydı.
Birkaç saniye içinde böcek yavaşça eridi, çiçeğin yaprakları onun üzerine yavaşça kapandı ve açıldığında böcek Yok olmuştu.
İlginç.
Kaşlarımı çatarak aptal çiçeğe baktım (artık gözüme o kadar da güzel görünmüyordu).
- Böyle tehlikeli bitkilerin yanına uyarı tabelası falan koymaları gerekmiyor mu ya?
June gözlerini devirerek bitkinin yanında duran ve az önce fark etmediğim minik tabelayı işaret etti.
MORGAN BİTKİSİ, ASİDİK YAPIDADIR, DOKUNMAYIN.
- Şey dedim saçlarımla oynayarak. Tabelayı daha büyük yapamazlar mıydı?
Onun yerine sen biraz daha dikkatli, daha az mal olsan olmaz mıydı?
Sakın bana laf sokmak için fırsatı kaçırma iç ses aferin.
- Neyse ne dedi June. Birazdan şehre ineceğim, ilginç bir partiye davet edildim, gelmek ister misin?
- Hayır üzgünüm. Gitmem lazım dedim hatırlayarak. Üzgünüm June. Şu iş için.
- Tamam dedi anlayarak.
Sırıttım.
- Güle güle Bayan Junette Ulysse Hélène Celeste O'Vangelis dedim tam adını kullanarak.
- Güle güle Bayan Iolanthe Selene Lasaraleen Andromedea Di Valencilia dedi sırıtarak.
Multimedia Allysa Nephalin Vanessa Di Loreena

LEYDİ (DÜZENLENECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin