SIRLAR

909 49 0
                                    

Gizlenen hep oradaydı
Sen bakmayı bilmedin
Aradığın tam buradaydı
Hemen gözünün önünde

Jackson'ı dinlenmesi için rahat bırakıp bardan ayrıldıktan sonra June'u bulmaya gittim.
Umarım şu eğlenceli partisi bitmiştir, çünkü hiçbir haber olmaması canımı sıkmıştı ve en iyi arkadaşımı sinir ederek neşemi yerine getirmek istiyordum.
Ve tabii ki onu Marcus' la buldum.
Büyük şok, Marcus' un elinde cips paketleri vardı.
Yanlarına gidip otururken sırıtarak cipslerden birini aldım.
Marcus oburluk, bu yüzden doğal olarak Marcus' un olduğu yerde yiyecek de oluyor.
-Uzun zamandır görüşmüyoruz Io.
Evet, biliyorum çok aptalca bir şaka. Birbirimizi teknik olarak dün gördük, ama sonra ben 19.yüzyıla, o da 22.yüzyıla gitti.
- Bardan geliyorum dedim şakayı tamamen görmezden gelerek.
İkisi de dikkat kesildi.
- Bir şey var mı peki? June heyecanla sordu.
Kafamı yok anlamında iki yana salladım.
İkiside kafasını salladı.
Sıkıntılı bir sessizlik oldu. Sıkıntılı sessizlikleri de hiç sevmem.
- Siz ne yaptınız dedim sonunda.
June gözlerini devirdi.
- Yemek yemekten başka mı?
-Eh, senin eğlence anlayışın beni acıktırıyor dedi Marcus iğneleyici bir şekilde.
June'un günahından bahsediyordu elbette.
June şehvet, ve bu konuya hiç girmiyorum. June omuz silkip bana döndü.
-Allysa sana yeni görev verdi mi yakın zaman için?
-Yok dedim oflayarak. Ve eğer bir dahaki görevimde yine böyle saçma sapan bir şey olacaksa vermesin daha iyi.
-Haklısın diyerek bana katıldı June. Yeni görevimden az önce haberdar oldum ve tahmin edin ne? Aptal bir böceğin ezilmemesini sağlamam gerek ki aptal bir arabanın camına yapışıp trafik kazasına neden olsun. Salaklık bu, söylüyorum size.
-Abartmayın kızlar dedi Marcus ağzına bir cips atarak. Yaptığımız iş aslında bayağı önemli.
-Hah! Senin tuzun kuru tabii dedim sinirim bozularak.
Marcus IQ'su en son ölçüldüğünde 200 olan bir dehaydı, bu yüzden doğal olarak heyecanlı görevlere gönderiliyordu. Mesela gittiği 22. Yüzyıl, uzaylılarla savaşan NATO birliğinin bir komutanı olmuştu, birkaç hainin tarihi ve savaşın yönünü değiştirmemesi için. Ben de çöpçatanlık yapıyordum. Mükemmel.
June burnundan dalga geçer gibi bir ses çıkararak (Marcus'un işimiz önemli zırvasına karşı bir tepkiydi bu) bana döndü.
-Bu arada, yarın bir balo var, ve önemli.
Durup ona boş boş baktım.
-Yani?
- Önemli Io.
- Yani?
- Yani gelmek zorundasın diyor. Marcus dolu ağzıyla söze karıştı.
- Sağol Sherlock.
- Peki, gelirim dedim oflayarak.
Aptal balolar. Tamamen sinir bozucu.
- Io?
- Evet?
- Sakın UNUTMA!
Tamam ya tamam...
_________________________________________
Aynadan kendime baktım.
Elbisem ve saçım güzel görünüyordu, iyiydim.
Saçlarımı küt yapmıştım, yüzümde hafif bir 1920'ler makyajı vardı (ileri teknoloji makyaj aletleri, sizi seviyorum!) ve elbisem de derin dekolteli ve altın ipliklerle bezeli hoş ve düz bir elbiseydi. 1920'lerin temasına uygun giyinmek istemiştim, sevdiğim zamanlardandı. En azından Amerika'da, bilirsiniz Great Gatsby zamanları, deli partiler, su gibi akan şampanya falan.
Gülümseyerek davetlilere baktım. Herkes inanılmaz şıktı, ki bu çok normal çünkü eğer tüm zamanlara gidip oralara uygun giyinmek zorunda kalırsanız belli bir moda anlayışınız olur tabii. Ve benim gibi herkesin de kendi zevkine uygun bulduğu bir dönem modası vardı, bu yüzden ortam bir insana kostüm partisindeymiş gibi gelebilecek bir çeşitliliğe sahipti. Viktorian zamanı kıyafetli bir kadın, 24. Yüzyıl modası elektronik ve neon renginde mayo giymiş bir adamın kolundaydı. Antik roma savaşçısı gibi giyinmiş bir adam, gotik bir kadınla ve bir nazi subayıyla konuşuyordu.
Nazi subayına şaşırmış olabilirsiniz. Ama ideolojiler zaman yolcularının hiç umurunda değildi, ya da katliamlar ve ölümler (böyle söyleyince çok acımasız oldu, farkındayım. Ama onlar yüzyıllar boyunca yaşıyorlardı ve hiçbir şeyi değiştirme hakkımız yoktu, neden endişelenecek ve boşuna üzülecektik? Her şeyin geçici olduğunu en iyi biz biliyorduk sonuçta.). Sadece modaya bakılırdı ve naziler hakkında söylenecek ve eleştirilecek çok şey vardı ama moda anlayışları takdir edersiniz ki buna dahil değildi. Sonuçta Hugo Boss tarafından giydirilmişlerdi zamanında yahu!
-Marcus William Greach Jenneffry.
Arkamı döndüm ve Marcus ' un kendini genç bir kadına tanıttığını gördüm. Kadın uzun sarı saçlı, antik Yunan tanrıçalarına benzeyen biriydi, hem kıyafet hem de tip olarak. İşveyle Marcus'a yanaşmasından kendisinin günahının şehvet olduğunu tahmin ettim. Marcus durumdan şikayetçi görünmüyordu, gerçi kim görünürdü? Kız bayağı güzeldi.
Farkında mısın bilmiyorum ama nedense sanki ortamdaki tek çirkin senmişsin gibi bir his var içimde.
Sağol iç sesciğim, beni bu kadar anlamsız bir cümleyle aşağılamayabilmen çok hoş.
Nedense June'da yanında sinirli bakışlarla duruyordu.
Halbuki böyle partilere de bayılır ama.
Gerçi June'u ben ne zaman anladım ki?
Görünüşün hakkındaki görüşümü geri alıyorum, ondan önce düzeltilmesi gereken daha acil şeyler var. Mesela zeka seviyen.
Ya sen zevk mi alıyorsun bana laf sokmaktan?
Bariz şeyleri niye soruyorsun?
Doğru, kabahat bende sorduğum için sen de haklısın tabii.
Omuz silkerek diğer tarafa döndüğümde bakışlarımın ulaştığı yere gülümsedim.
Multimedia Junette Ulysse Hélène Celeste O'Vangelis

LEYDİ (DÜZENLENECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin