İşte geldik yavaş yavaş
Sonuna başlangıcın
Çıkıyor yavaş yavaş
Gerçekler sonlangıcınBağırmanın bir fayda getirmeyeceğini üç saat sonra anladığımda boğazım yanıyordu.
Dizlerimi kendime çekmiş titriyordum. Reanergeo ve Allysa beni burada bırakmazlardı.
Jackson endişeden ölmüş olmalıydı, Marcus bir çıkış yolu arıyordur. Ve June'u sakinleştirmeye çalışıyordur. Tanrım June ağlamaktan mahvolmuş olmalı.
Onlardan önce kendini düşünsen daha iyi olur gibi...
Kafamı sallarken dizlerimi iyice sıktım. Kendimi düşünürsem delirirdim. Başka şeyler düşünmeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden düşünebileceğim tek şeyi düşündüm.
Geçmişimi.
_________________________________________
Normal Zaman İçin Beş Yıl ÖnceEden Winifred Ocean sıradan bir kızdı. Bir kitapçıda çalışıyordu,güzel bir liseye gidiyordu ve arkadaşları vardı.
Ailesi yoktu, ama hiçbir zaman gerçekten kötü durumda olduğunu düşünmemişti.Ona küçüklüğünden beri bakan ve onu çok seven bir büyükannesi,çok sevdiği arkadaşları vardı. Maddi açıdan durumu fena değildi ve zorbalığa falan da uğramıyordu.
Hayır, Eden'ın hayatı iyiydi. Tek problemi ölü ailesini özlemek ve matematik ödevlerini tamamlamaktı.
O geceye dek.
Hayatında gördüğü en güzel adamın kollarında öldüğü o güne dek.
İlk defa gördüğü bu adamın sadece ailesinin ve büyükannesinin yüzünde gördüğü bir şefkatle kendisine bakıp onu sevdiğini söylemesine dek.
Ona her şeyi anlatmasına dek.
Ve ondan yardım istemesine dek.
O günden sonra, Eden Winifred Ocean, bir daha hiç sıradan olmadı.
Hem de hiç.
_________________________________________
Ne kadar saat geçmişti?Üç? Beş? Bir gün? Bir ay?
Bir süre sonra kapı açıldı. Eğer boğazım acımasaydı sevinç çığlığı atabilirdim. Yalnız değildim!
Pekala,ben de buradaydım...
Ah evet,seni unutmuşum.
Bir dahaki çığlıklarla üç saatinde seni avutan beni bulamazsan görürüm unutmayı...
İçeri giren muhafız beni kolumdan tutup yürütmeye başladı.
Ona burada oluşumun bir yanlış anlaşılma falan olduğunu anlatmaya çalıştım, ama hem o beni takmadığı için hem de benim boğazım acıdığı için bu çabam çok kısa sürdü.
Neyse diye düşündüm. Allysa ve Reanergeo dışarıda benim için uğraşıyorlardır.
Umarım...
Hayır, şu an şüpheye düşemezdim. Şüpheye düşmeyi bırak, düşünürsem bile çıldırırdım.
Beni beyaz bir salona getirdiler. Tuhaf bir takım tipler ortada dolanıyordu.
Ah,mahkum gezdirme saati...Anılarım canlandı...
Hangi anıların?
Ee...O çocuk sana mı bakıyor? Yani, bize mi bakıyor?
Pekala, tuhaf davranıyorsun. Ama o çocuk gerçekten bize bakıyor, bu yüzden seni sonra sorgulayacağım.
Belki yapmamalıydım,ama bende çocuğa dik dik bakmaya başladım.Ben böyle yapınca gözlerini kaçırdı.
Yorgun görünüyordu, bunun burda olması nedeniyle mi, yoksa günahı tembellik mi anlamamıştım.
Burada kaldığım sürece en azından bir arkadaş edinsem iyi olur mantığıyla ona doğru yürüyecekken, devasa bir şey önümü kapattı.
Ah...Sanırım zorbalığa ugrayacağız...
_________________________________________
- Sen yeni misin?
Yok,tatile geldik...Üç beş bakınıp çıkıcaz...Mal mıdır nedir?
Değerli fikirlerin için teşekkür ediyorum iç s-Katherine. Ama bunu 80 kiloluk et benli , kabuslardan fırlama üç tane daha yandaşı olan bir kadına söyleyebileceğimi sanmıyorum.
Korkak...
Şu an korkmak için iyi bir zaman bence.
Eğer zaman hapishanesinde olmasaydık, gücümüzle gününü gösterebilirdik, ama burada güçler etkisiz...Buna rağmen, öfkemiz yine de çok güçlü...Halledebiliriz...
Gerçekten mi Katherine, cidden mi?Hallederiz mi?
Sen kadını gördüğünden emin misin?
Yapabilirsin cüce...Her ne kadar küçük bir beynin de olsa, gereksiz şakalar da yapsan,saftirik salağın teki de olsan, bence yaparsın...Yani paramı sana oynamazdım ama, anladın sen ana fikri...
Vay canına, bu hayatımda duyduğum en saçma moral konuşması olsa gerek.
-Cevap ver!
Ah,pardon, gerizekalının tekiyle konuşurken seni unuttum.
- Evet yeniyim.
Bana pis pis sırıttı.
Keşke sen de böyle pis pis sırıtabilsen...
Cidden mi?Şu an düşündüğün şey bu mu yani?
- Burada yeniler hoş karşılanmaz fare.
Söyleyecek iki şeyim var.
Bir:Herkes bir zamanlar yeniydi,yani bu söylediği çok saçma.
İki:FARE Mİ?FARE!SENİ LANET OLASI YAŞLI CADALOZ, SEN KİME FARE DEDİ SANIYORSUN!
İşte bu! Hadi onu parçalara ayıralım ve dikip tekrar parçalayalım...
- Bana bak kocakarı diye tısladım. Ben...
- Bu kadar yeter!Araya giren muhafız bizi ayırdığı için sözümü tamamlayamadım.
Ah,tüh...Yazık oldu, onu parçalamayı gerçekten hevesle bekliyordum...
- İ-iyi misin?
Az önce bana bakan çocuğu görünce gülümsedim.
- Evet dedim. İyiyim.
Kafasını salladı.
-O-onlar tehlikeli, dikkat et.
-Tamam dedim gülerek. Benim de içimde bir canavar olduğunu bilmesine gerek yoktu.
Teşekkür ederim...
- Adın ne diye sordum Katherine'i görmezden gelerek.
-Gerard Dupre dedi sessizce. Se-senin adın ne?
-Iolanthe Selene Lasaraleen Andromedea Di Valencilia dedim düşünmeden. Bana Io diyebilirsin.
Bu düşünmeden adını söyleme olayı alışkanlık yaptı sende...
- Ja-Jason'ın kardeşi mi?
Al işte...Multimedia Gerard Dupre
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYDİ (DÜZENLENECEK)
FantasyZaman yolcuları gardiyanlardır. Olmaması gereken olayları tarih çizgisinden çıkarır, bazen de olayları zaman çizgisi değişmeyecek şekilde yeniden düzenlerler. Fakat herkesin zaman çizgisinin koruyuculuğunu üstlenen bu varlıkların kendi zaman çizgi...