YALAN

751 43 0
                                    

En sevdiğim
En nefret ettiğim
Çünkü ben
Yalancının tekiyim

Gülümsemem neşeden çok uzaktı.
Kadın sinir bozucu bir şekilde gülümsüyordu ve benim tek istediğim onu parçalara ayırmaktı.
Üstelik bu sefer suç günahımın da değil.

Üstündeki elbise birkaç modern değişiklik haricinde yunan-roma kraliçelerinin giysilerine benziyordu, yüzündeki makyaj ise mısır kökenliydi. Yüzündeki dalga geçer ifadeyle kendisine (muhtemelen) saygılarını sunanlara cevap veriyordu. Varlığı bile kudurmama neden olabilecekken yüzündeki ifade sanki benim içinmiş gibi deliriyordum.

Ellerim titremeye başlamıştı. Öfkeden kuduruyordum, kadına doğru bir adım atacaktım ki biri kolumdan tutup beni geri çekti.
Sinirle beni tutan kişiye döndüm.
- Marcus diye fısıldadım öfkeyle. Bırak beni!
- Sakin ol diye fısıldadı o da gözlerini kadından ayırmayarak.
Kadın değil, ona olsa olsa fahişe kelimesi yakışır...Parçalara ayıralım onu...
- Ne cesaretle diye fısıldadım bembeyaz bir yüzle. Ne cesaretle bana yüzünü gösterir, buraya gelir!
- O zaman Konseyi üyesi dedi her zaman mantıklı  haliyle. Buraya gelmemesi anormal olurdu.
Haklıydı, ama kabul edecek değildim. En azından şimdi değil.
Sakinleşmeye çalışarak arkamı döndüm. Marcus hafifçe gülümsedi.
- Aferin dedi yavaşça. Dans etmek ister misin?
- Git June'la dans et dedim yumuşak bir sesle. Canı sıkılmışa benziyor. 

-Şu an senin bana ondan daha fazla ihtiyacın varmış gibi hissediyorum ama dedi, yine de June'un olduğu tarafa bakmıştı. Gülümsemeye çalıştım.

-Ben iyiyim diye güvence verdim. Söz, aptalca işlere bulaşmayacağım, sadece biraz kendime gelmeme izin ver.

Her zamanki gibi kelimelerimin arkasını gördü ve omzumu okşayarak yanımdan ayrıldı.
Şimdi, yapmam gereken işler vardı...

Aptalca işlere bulaşmayacakmış, papucumun yalancısı...

___________________________________________

Fahişe buradaysa odası da savunmasız demekti.
Ve ben de oradan birkaç ipucu elde edebilirdim.
Hızlıca balodan kaçıp konsey üyelerinin binasına gittim.
Merkezin en üst katına.
Muhafızlara Reanergeo Illio Richard Lawrence Monochrome'u görmeye geldiğimi söyledim.
Daha önce de onun için buraya gelmişliğim vardı, Allysa'nın yakın dostuydu. Bana da göz kulak olurdu.
Abimin arkadaşıydı.
İçeri girince hızlıca ezbere bildiğim odaya yöneldim.
Gerizekalı fahişe kapısını açık bırakmış...
Odaya girerken kaşlarımı çattım. Lanet olası bir sürüngen de olsa, aptal değildi.
Kapıyı neden açık bırakmıştı?
Kibirden mi? Günahı tam ona yakışan şekilde şehvetti halbuki.
Her an bir tuzağa hazır şekilde içeri girdim.
Yavaşça masaya doğru yürürken hala bir şey olmadığından aklımda bulabileceğim bilgiler vardı sadece.
Ama tam masanın yanındayken kapattığım kapının kolu aşağı inmeye başladı.
Ben de yapılabilecek tek şeyi yaptım.
Bir klişe olduğumu kanıtlayarak dolaba saklandım.
________________________

Kapı yavaşça açıldı.
İçeri giren kişi bana dönmediği için yüzünü göremesem de bir erkek olduğunu ve balodan geldiğini anlamıştım.
Üzerinde konsey üyesi cübbesi vardı üstelik.
Görünüşe bakılırsa gayet rahattı, hiç bir yeri kontrol etmeden direkt masaya yöneldi.

Oda kendisine aitmiş gibi direkt maun koltuğa kuruldu, yüzü bana dönmeden hemen dolabın kapısının aralığından çekildim, nedense görülecekmişim gibi bir hisse kapılmıştım.  

- Bana sinsice yaklaşanlardan hoşlanmam.
Korkunç bir saniyede bana söylediğini sandım.
- Beni çok yanlış anlamışsın...
Cilveli sesine dişlerimi sıktım. Görünüşe bakılırsa o da partiden çıkmıştı. 

-Amacım sana gizlice yaklaşmak değildi diye mırladı (Iyy). Daha çok, nasıl desem...Manzaranın tadını çıkarıyordum. 

- Daha dikkatli hareket et dedi adam, sesi tanıdıktı, ama kim olduğunu hatırlayamadım.  Kafana göre hareket etme.
- Çevremde sen varken dikkatim dağılıyor hep.
Beter ol gerizekalı kaltak seni...
Sürüngen yavaşça adama yaklaştı. Görebildiğim kadarıyla adama sırnaşıyordu, elini omzuna koymuştu. Dudaklarını adamın kulağına yaklaştırdı.
Ay hayır lütfen,ben burada sıkışmışken yapmayın bari...
Neyse ki adam onu itti.
- Şimdi değil.
Kadın suratını buruşturdu. Hayal kırıklığı yüzünden okunuyordu.
Oh olsun...
- Kıza dikkat ediyor musun?
- Elbette dedi sürüngen suratını asarak. Aptalın teki zaten.
Kimden bahsediyorlardı ki?

-Yine de onu küçümseme. En ufak bir aksaklığa bile tahammülüm yok.

-Sorun çıkarmayacak diye güvence verdi kadın. Başından beri onu takip ediyorum, tek yaptığı kör gibi ordan oraya dolanmak. Arada sıradanların arasına karışıyor o kadar. Hiçbir şeyin farkında değil, olmayacak da.

-Sonunun abisi gibi olmasını istemeyiz dedi adam.
Hayır...
- Tabii dedi sürüngen, yüz ifadesi tam tersine istediğini belli ediyordu.
Lanet olsun sana...
- Fazla yaklaşmasın, yaklaşırsa neler olabileceğini anlamasını sağla. Küçük bir uyarıdan zarar gelmez.

Kadın güldü, bundan hoşlanmış gibiydi. 

-Neler yapabileceğime bir bakarım dedi. Bunun dışında ilgilenmemi istediğin bir şey var mı? Daha ciddi meseleler gibi.

-Henüz yaptığın hatayı telafi etmedin dedi adam hoşnutsuz bir sesle. Güvenime layık olup olmadığını kanıtlamadın daha.

Sürüngenin vücudu irkildi, adamın bahsettiği hata her neyse hatırlatılmasından hiç hoşlanmamışa benziyordu. Ama yüzündeki rahatsız olmuş ifadeyi kaldırıp hemen tekrar şehvet dolu ifadesini tekrar yüzüne yerleştirdi.

Titriyordum, hem onların yapabileceklerinden hem de, kendi yapabileceklerimden...
Buradan çıkmak zorundayım...Hemen!
Adam sanki beni duymuş gibi kapıya yöneldi.
- Yokluğumuz farkedilmeden gidelim. İnsanların sorgulamasını istemeyiz.
Aman canım,olmadı sürüngenin senin üstüne atladığını söylersin, yüzündeki ifadeye bakılırsa zaten birazdan bunu yapacak...
Harikasın iç ses, ben burada canımın derdindeyim, sen dalga geç anca!
Onlar çıktıktan iki dakika sonra dolaptan fırladım. Hemen buradan çıkmalıydım. 

Ne olur ne olmaz diye birkaç dakika daha odada bekledim, hatta birkaç önemsiz kağıda bakma fırsatım oldu, dikkate değer bir şey yoktu fakat henüz duyduklarımı değerlendiremezdim, yeri değildi. Bir an önce tek başıma kalıp düşünmem lazımdı. 

Sonunda dışarının yeterince güvenilir olduğuna kanat getirdim, kapı neyse ki yine kilitlenmemişti. Sanırım sürüngen ofisinde tehlikeli bir şey tutmayacak kadar zekiydi.

Ortadaki tek aptal sensin zaten...

İç sesime bir cevap verme gereği duymayarak odadan çıktım.

Hızla koridora fırlayarak çevreme baktım.
Görünüşte kimse yoktu. Derin bir nefes aldım ve kararlı adımlarla yürümeye başladım, sanki burada olmam çok normalmiş gibi. En azından biri beni görürse böyle düşünüp bana bir şey sormayacağını umut ediyordum.
Hızlıca çıkışa giderken biri ağzımı kapatıp beni bir odaya çekti.
İşte şimdi yandım...
Multimedia Marcus William Greach Jenneffry

LEYDİ (DÜZENLENECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin