Artık doğum yaklaştı, bu aralar bebeklerin gelmesini bekliyorduk. Aybars bütün işlerini iptal etmiş, doğum öncesi ve sonrasında yanımda kalmak istemişti. Asıl sebebi doğumdan sonra beslenmem gerekmesiydi, bunu eşimin boynundan ısırarak yapmam ve değişimi tamamlamam gerekiyordu.
Gecenin en karanlık anlarında, bütün ev sessizliğe bürünmüşken ani gelen acıyla iki büklüm oldum. Elimi yanımdaki komodine uzatıp ışığı açtığım an, üstümdeki bol elbisenin kan içinde kaldığını görüp çığlığı bastım.
Değişen vücudum yüzünden sesim bile daha farklı ve güçlüydü. Aybars bir korkuyla içeri girdi, beni o halde görünce yüzü bir sevinçle aydınlandı. Kapıyı geri açıp doktora seslendi, iki dakika içinde odamız doktor ve bir kaç kişiyle daha kalabalıklaşmıştı.
Ben korku dolu gözlerle onlara bakarken hepsinde aynı mutlu ifade vardı. Bunu anlamıyordum, açıklama istiyordum.
"Aybars, aşkım, neler oluyor. Kanamam var diye sevinmenizi anlayamıyorum." Ağlamaklı çıkan sesimle yanıma oturup elimi tuttu.
"Aşkım, bebeklerimiz doğuyor ve onlar safkan. Yani kandan doğan bebekler, insan olarak büyümek zorunda değiller. Doğuştan vampir olarak doğdukları için daha güçlü olacaklar."
Bunu ilk kez duyuyordum, bebeklerim için sevinmiştim ama yine de korkutucuydu. Acı dalgaları ve doktorun yönlendirmesiyle kısa sürede kanla kaplı bebeklerimizi kucağımıza almıştık. Aybars beni boynuna çekip gözlerini kapattı.
"Beslen aşkım, beslen ve benim sonsuz eşim ol." Dişlerimi boynuna gömdüğüm zaman odadaki insanlar aklımdan çıkmıştı.
Dinçleşen vücudum ve canlanan zihnimle vücudumdaki değişimler bir bir kendini gösterdi. Saçlarım daha uzun, tırnaklarım daha sivri ve görüşüm daha netti.
Aybars'ın boynundan dişlerimi geri çekip kendimi inceledim. Odadaki sevinç katlanmıştı resmen, aileye üç yeni kan eklenmişti. Gözlerimi eşimin yüzünde gezdirdim ve eski gözlerime oranla daha mükemmel gördüğüm yüzünü hayranlıkla inceledim.
Dudaklarımı dudaklarına bastırıp aşkla öperken bana delice karşılık veriyordu. Bebeklerimizi bırakıp bizi yalnız bıraktılar, yeni duyularımla her şey daha farklıydı. Daha yoğundu.
Biz birbirimizde kendimizi kaybederken saatler geçmişti ve aile olmanın en masum yanı olan bebeklerimiz uyanmıştı. Onlarla da ilgilenip önümüzdeki geleceği düşünerek hayallere daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTAR BENİ!!!
UpířiAnnesi ölünce akrabası olmadığı için üvey babasıyla kalmak zorunda kalan Taner, kimsenin tahammül edemeyeceği şeyler yaşarken, yıllar sonra kurtarılacağını bilmeden normalde daha tehlikeli olan kollara kendini teslim eder.