BÖLÜM 2

173 10 14
                                    

🌪️

GEÇMİŞİN EVİ

Yaşadığımız devirde kadınlar kendilerini korumayı bilmek zorundadır çünkü biz kadınlar kendimizi koruyamazsak hiç kimse bizi korumaz ve zarar vermekten çekinmez. Bu devirde kadınlara en çok zararı kadınların mı yoksa erkeklerin mi verdiğini hâlâ anlamış değilim. Öyle bir devire doğdum ve öyle bir devirde yaşıyorum ki kadın düşmanlığının bu boyuta nasıl ulaştığına akıl sır erdiremiyorum.

Ben bir kadın tarafından büyütülmedim, ben etrafımda her zaman erkeklerin olduğu bir hayat sürdüm ve etrafımı sarmalayan bu erkeklerin bana öğrettiği en önemli şey gerekirse kendimi onlardan bile korumam gerektiğiydi.

Dövüşmeyi biliyorum çünkü yaşadığım hayat yüzünden buna mecburum ama muhtemelen bu hayatı yaşamamış olsaydım da dövüşmeyi bilmeye mecbur kalırdım, dediğim gibi bu devir kadınlara kendilerini korumak zorunda olduklarını can yaka yaka öğretti.

Reflekslerim güçlüdür çünkü bizim hayatımızda her şey pamuk ipliğine bağlıdır ve o pamuk ipliğinin kopacağını önceden fark edip başka bir ipliğe geçmezsek ölürüz.

Konuşurken, bir işle meşgulken karşımdaki her kimse göz tamasını hiçbir zaman kesmem, gözler ruhun aynasındır ve hiç kimse gözlerine benim kadar iyi yalan söylemeyi öğretememiştir.

Şimdi boğazına neşter dayandığım adamın gözlerinden hiçbir şey okuyamıyorum, gözlerine yalan söylemeyi öğretmiş mi emin değilim ama o gözler ruhunu çok güzel saklıyor.

Boğazından ince bir sızıyla akan kanı umursamadan boğazına dayandığım neşteri tutan elimin bileğini kavradı ve canımı yakacak kadar sıkarak boğazından uzaklaştırdı. Beklemediğim bu güç içten içe beni şaşırtsada karşımdaki adama hiçbir şey belli etmedim ve sıkıca tuttuğu bileğimi bükmeye çalışacağını anladığım an sağ dizimi kaldırdım ve bacak arasına tekme attım.

Bunu o kadar ani yapmtım ki, hissettiği acıyı saklayamadı. Kendini olabilecek en hızlı şekilde toparlarken ben bileğimi onun elinden kurtardım ve bir adım geri çekilip ifadesiz gözlerimi katran karası gözlerine sabitledim.

Ağızımı açıp ona benimle ne halt yediğini soracakken bir adımda dibime girdi ve büyük avcunu dudaklarıma kapatıp beni az önce onu yasladığım duvara yaslayıp üzerime kapandı ve dudaklarını kulağımın dibine getirdikten hemen sonra konuştu "Sessiz ol."

Sesi de en az ifadesi kadar sertti ve kulağımın hemen altına çarpan sık nefesleri şuan pek de sakin olamadığını bana anlatıyordu. Elini dudaklarımdan çektikten sonra çektiği elini başımın üstünden duvara yasladı ve dudaklarını kulağımının hizasından çekerek dudaklarıma yaklaştırdı.

Nefesini dudağımda hissediyordum. İkimiz de sert bakışlarla birbirimize bakarken birkaç adam benim önümden ama karşımdaki adamın arkasından olacak şekilde geçti ve gözlerini bizden olabildiğince uzak tuttular.

Karşımdaki adam diğerlerinin kolidorun sonunda kaybolmasıyla dudaklarını dudaklarımın önünden çekti ve vücudunu dik bir konuma getirdikten hemen sonra bir adım kadar geri çekildi.

"Bu katta ne işin var?" diye sordu ifadesiz ses tonuyla.

"Sanane." diye karşılık verirken sesim sert yüzüm ifadesizdi, bu kattaki kolidorların aydınlatmaları neden hâlâ çalışmıyordu?

"Bu kata girilmesi yasak, şimdi hangi katta kalıyorsan oraya dön." dediğinde söylediklerini görmezden gelerek yanımdaki odayı işaret ettim ve "O odada ne haltlar dönüyor?" diye sordum.

GİRYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin