🌪️
MAVİ GÖZLÜ ADAM
"Kalbinde mumlar yanıyor Minik Ay ve her mum senin umudunu temsil ediyor. Umudunu kaybetme ki kabinde yanan mumlar sönmesin ve kendi karanlığının esiri olma."
"Çok karışık cümleler kuruyorsun Güneş, bazen seni anlamıyorum."
"Hiç bir zaman anlamaman dileğiyle Minik Ay."
"Neden seni anlamamı istemiyorsun?"
"Çünkü beni anladığın gün kalbindeki mumlardan birinin söndüğü gün olacak Minik Ay ve dilerim ki beni hiç bir zaman anlamazsın, kalbinde yanan umudun ışığı hiç sönmez."
"Of seni anlamıyorum, hadi annemin yanına gidelim bize çikolatalı pasta yapsın."
"Ah bebeğim, kalbi parıldayan Minik Ay'ım."
07 Mart 2005
Yaş yedi; ilk mum söndü, küçük kızın annesi toprağa karıştı.
Yaş dokuz; ikinci mum söndü, kömürden ojeler küçük kızın tırnaklarındaki yerini aldı.
Küçük Luna şuan olduğu yerde mutlu değildi, birkaç gün önce onu zorla bir arabaya bindirmiş ve çok kötü kokan bir yere getirmişlerdi. Küçük Luna annesinin ölümünden sonra yaramazlık yapmayı bıraksada ailesi onun eski Luna olması için elinden gelen her şeyi yapıyordu, şimdilerde de eskisi kadar olmasada hayalazlıklar peşinde koşuyor ve bazen ortadan kayboluyordu. Onu bu pis yere getiren adamlar ise küçük Luna'nın bu anından faydalanıp onu tam anlamıyla kaçırmışlardı. Elleri ve ayakları bağlı olsada çözmesinin çok zor olmayacağını biliyordu çünkü o bir Şahmeran'dı ve kaç yaşında olursa olsun her Şahmeran kendini korumayı bilmek zorundaydı.
"İlk kural," demişti abisi Güneş, küçük Luna'ya "insanların senin neler yapabileceğini bilmesine izin verme Minik Ay."
Saatlerdir yalnız olduğu çadırın perdesi yavaşça açılsada Luna bakışlarını o tarafa çevirmedi ve toprak olan zemini izlemeye devam etti çünkü kimin geldiğini tahmin edebiliyor ve o iğrenç kadının yüzünü görmek istemiyordu. Birkaç gündür ona yiyecek bir şeyler getiren kadın o kadar kötü kokuyordu ki Küçük Luna, her ona yaklaştığında kusmak istiyordu ama bu sefer duyduğu adım sesleri kaşlarının yavaşça çatılmasına sebep olmuştu. Kulaklarını dolduran bu adım sesleri o kadının adımlarının aksine yerde güçlü izler bırakıyordu, Küçük Luna bu sesin verdiği hissi bilirdi çünkü babası her adımını attığında bu sesi duyardı, ona göre güçlü insanların adımları yere sağlam basardı.
Küçük Luna saniyler sonra kimin geldiğini merak ederek bakışlarını çadırın girişine çevirdiğinde iri cüsseli adamda gördüğü ilk şey masmavi gözleri oldu. Adamın gözlerindeki okyanus ona abisinin kocaman mavi gözlerini hatırlatmıştı ama Küçük Luna'nın abisinin gözleri bir okyanusa değil gökyüzüne benzerdi. Mavi gözlü adamı gördüğünde oturduğu yerde dikleşirken Küçük Luna bakışlarını bir an olsun sakince ona yaklaşan adamdan çekmiyordu. Mavi gözlü adamın ona yeteri kadar yaklaşmasıyla kokusunu soluyan Küçük Luna birkaç günün ardından bu pislik kokan yerde böylesine ferahlatıcı bir koku duymanın mucize olduğunu düşündü.
Çadıra girdiği ilk andan beri bakışlarını Küçük Luna'dan çekmeyen mavi gözlü adam ise çadıra girdiği anda oturuşunu dikleştirip bu durumda bile güçlü gözükmeye çalışan Küçük Luna'ya ve bakışlarını bir an olsun üstünden çekmediği keskin gözlerine karşın hayrete düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRYE
Fantasy"Büyümemişsin sen" Ne? "Ne?" dedim anlamayarak. "Büyümemişsin işte." dedi, dediği şeyi tekrar ederek. "Gayette büyüdüm baksana bana kocaman kadınım." dedim ve gözlerimle vücudumu işaret ettim. "Bedeninden değil ruhundan bahsediyorum." dedi hafif...