BÖLÜM 3

148 11 3
                                    

🌪️

ZARF

Hiçbir zaman hassas bir kadın olmadım, ne zorda kaldığım her an ağladım ne de hiç ağlamadım. İkisinin ortasını bulmayı her zaman başardım, ağlamam gereken her an daha da duygusuzlaştım ve gülmem gereken her ânı yok saydım.

Kahkahalarımı gömdüm toprağa.

Beni kahkahalara boğanları gömdüm geçmiş zamanın birine, en derinine.

Güldüğüm her ânı geçmiş zamanın birinde, küçük bir kız çocuğuna emanet ettim. Ağladığım her ânda o kızın yanına koştum, Minik Ay'ın sakladığı her kahkahamı dudağıma kondurdum.

O küçük kız, Minik Ay korkmadı benden. Beni en çok o tanıdı ama en çok o korkmadı benden. Benden bir ben korkmazdım çünkü en sevdiklerimin gözlerinde bile bir zamanlar bana karşı duydukları korkuyu görmüştüm.

Minik Ay benden korkmazdı ama ben en büyük zararı her zaman bu kız çocuğuna, Minik Ay'a verirdim.

Kendime verdiğim zararların en büyüğü sinir krizi geçirdiğim anlarda olurdu, kendimi parçalar etrafımdaki her şeyi kendimle birlikte darmaduman ederdim. Kendime yenilir, kendimi kaybeder, bulamazdım.

Saniyler sonra kendime geldiğimde boğazımdaki düğümün yutkunmamı imkansız bir hâle getirdiğini fark ettim ve gözlerimi kapattım ama açtığımda gözlerimin önüne serilen manzara değişmedi, tam karşımda darmaduman edilmiş bir oturma odası duruyordu ve bu odayı bu hâle getirenlerden biri geçmiş zamanın içinde yaşamaya devam eden Minik Ay'dan başkası değildi, ben ise uzun zaman önce Minik Ay hatta Ay olmayı bırakmış Luna'dan başkası değildim.

Bakışlarımı üç kişilik koltuğun ucuna çevirdiğimde gördüğüm kız çocuğu dudaklarımı hızla birbirine bastırmama sebep oldu, şimdi gözlerimin önünde olan bu kız çocuğu hüngür hüngür ağlıyor ve beni de tam şuan ağlatmak için tüm kozlarını oynuyordu. Sadece bu kız çocuğunu izleyen biri bile bu içli ağlayışlara kayıtsız kalamaz ve sebebini bilmeden küçük kızın döktüğü yaşlarda ona eşlik ederdi.

"Minik Ay!" dediğini duydum saniyler sonra merdivenden gelen bir sesin, İngilizce bir şekilde. Bu sesin oldukça olgunlaşmış hâlini en son yıllar önce kanlı canlı duymuştum, yıllardır izlediğim videolarda duyduğum ses şimdi merdivenlerden inen erkek çoğunun yaşlarca büyümüş hâlinden başkası değildi.

Hızlı adımlarla merdivenlerden inen erkek çocuğu kardeşinin ağladığını görür görmez yanına koşmuş ve onu kendine çekip sıkıca sarılmıştı, saniyler sonra kardeşinin kendisine karşılık vermemesiyle kollarını kız kardeşinin belinden çeken erkek çocuğu "Minik Ay," dedi oldukça yumuşak bir ses tonuyla "neden ağlıyorsun?"

"Çünkü," dedi yeşil gözlerini kocaman açan kız çocuğu düzgün İngilizce telaffuzuyla "ben ölüyorum."

"Ne?" diyen erkek çocuğunun anında kaşları çatılmış ve sesi kısılmıştı "Bu nereden çıktı Minik Ay?"

"Saçlarım beyazlamış, dedemin de saçları beyazdı ve sonra öldü. Bende öleceğim!" diyen küçük Luna, geçmişim, anında kollarını abisinin boyununa doladı ve ona sıkıca sarıldı, küçük Luna'nın abisinin yaptığı tek şey ise kocaman bir kahkaha atmak oldu.

"Neden gülüyorsun?" diye sinirle konuştu Minik Ay.

"Benim Minik Ay'ım," dedi erkek çocuğu kız kardeşinin başını boynundan uzaklaştırıp göz göze gelmelerini sağladıktan hemen sonra "sen upuzun yıllar yaşayacaksın."

GİRYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin