Minhei'yi izliyordum.Arkadaşlarıyla oynarken bir anda duraksadı.Onların saçlarını seyrettiğini gördüğümde bir elini kafasına götürdü.Benim gibi şapka takıyordu.
Gözlerim dolarken yanına gideceğim sırada Yoongi benden önce davranıp konuşmaya başladı.Kısa bir süre sonra söylediği şeyler Minhei'yi güldürünce ben de gülümsememe engel olamadım.
Çocuklarla iyi anlaşıyordu ve onunla gerçekten güzel ilgileniyordu.
"İçmek ister misin?"
Önüme uzatılan meyve suyunu alırken kafamı çevirdim.Shownu'yu gördüğümde gülümseyerek karşılık verdim.
"Teşekkür ederim."
Ortamın ve buradaki herkesin steril olduğuna emin olduğum için maskemi indirip meyve suyunu içtim.Bakışlarımı etrafta gezdirdim,herkes sohbet ediyordu.
"Minhei'nin söylediğine göre onunla animelerden konuşuyormuşsunuz."
Shownu'ya döndüm.
"Evet,öyle.Onunla bu konuda konuşmak çok hoşuma gidiyor."
"Yalnızca benimle konuşurdu.İhanete uğramış gibi hissediyorum."
Gülümsediğimde o da gülümsedi.Kafamı iki yana salladım.
"Seninle konuşmak ona daha çok zevk veriyordur."
"Pek sanmam.Ondan uzaktayım ve işim yüzünden aramızda biraz mesafe oluştu.Ama sonunda her şeyi hallettim,tekrar Seul'e geleceğim."
"Nerede yaşıyorsun?"
"Japonya."
"Ne iş yapıyorsun?"
"Bir oyun şirketinde çalışıyorum."
"Oyun mu tasarlıyorsun?"
Kafasını salladı.
"Evet."
"Vaayy" dedim kaşlarımı havalandırarak.
"Çok havalı."
"Sen?" dedi meyve suyunu içerken.
"Mimarım."
"Bana havalı diyene bakın."
"Sen oyun tasarlıyorsun,bense binalar."
"En azından seninkiler gerçek."
Güldüğümde bir kere daha gülmüştü.Giydiği takım elbise ve yakışıklı yüzüyle gerçekten çekici görünüyordu ama benim aklım başkasından hoşlanan birindeydi.
Hafifçe öksürdüm.
"Hastalığımı öğrenince mimarlığı bıraktım.Evde çeviri işi yapıyorum.Böylece kendimi çok yormuyorum."
"Kaç dil biliyorsun?"
"3.İngilizce,almanca ve fransızca."
"3 senedir Japonya'dayım ve japonca öğrenirken çok zorlandım.Şimdi gözümde çok daha havalısın."
"Japonca çok havalı bir dil.Ben de bir türlü öğrenemedim."
"İstersen sana öğretebilirim.Sen de bana almanca ve fransızca dersi verirsin."
"Neden olmasın?"
Kafamı sallayıp bakışlarımı ondan çekerek Minhei'yle konuşan Yoongi'ye çevirdim ama orada yoktu.Etrafa bakındığımda bakışlarımız kesişti.Bayan Hwang'la konuşurken bir an duraksayıp bana döndü.
Üzerinde beyaz gömleği ve lacivert ceketi vardı.Bense gri kot ceketimle pantolonumu giymiştim.Kafama da uyumlu olduğunu düşündüğüm gri şapkamı geçirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hoseok'un 6 rengi | Sope
Fanfiction"En sevdiğim" dedi yanağımı okşarken. "Sensin." Tanrım...Vücudumdaki tüm kanın yüzümde toplandığına emindim.Elini tutarak bakışlarımı gözlerine çevirdim.Bana öyle güzel bakıyordu ki sanki dünyadaki en güzel şeydim. "Doktor Min." Dolu gözlerimle gülü...