1. âh.

1.2K 62 53
                                    


"bölüm bir"










"Sonumuz mutlu bitmeyecek dediğin gün, terden ıslanan saçlarını okşamıştım.
Kapatmıştın gözlerini, kapatmıştım gözlerimi.
Buhran..
Açamıyorum gözlerimi"






sahibine verilemeyen 121

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sahibine verilemeyen
121.Mektup

"Ara sıra bahsettiğine şahit olduğum, hatta uğruna bizlere bile sabrettiğin cennettini düşledim bugün. Zamanında lekesiz masumiyetinle beni bile içinde hayal ettiğin cennet..
Usanma yok, hüzün yok, yokluk yok demiştin hani. Orada huzur demiştin, orada huzur bulacağız saye..

Vardın mı?"

Sorduğu soru yassı inanç duvarlarından bir tuğlayı daha düşürdü, mengenede sıkışmış ruhunun hareketsizliğinden can eksiltildi. Belki de ömründen bir yıl daha alınmıştı süratle, takvimden zaman koparılmıştı.
Keleminden akan mürekkep öyle bir soru çizmişti ki kağıda, aynı çizgiler geçen yıllar içersinde kırışıklık olarak alnında belirmişti. Göz çevrelerinde, ellerinde..

Geçmişte kaldığını söylediklerinin bir an için hatırlanıyor olmasının tâkâtten kesen haliydi bu hal.
Bir annenin sütünün kesilmesine sebebiyet verecek zamansız korku.
Bu his korku muydu gerçekten. Boğazına oturan, dişlerini ağrıtan, diz kapaklarına vuran, tırnaklarını soğutan his.

Bedeninde hissettiği farklılığın farkındaydı elbette lakin tek karşı savunması masaya doğru eğdiği gövdesini dikleştirmek oldu. O an sırtında hissettiği ağrıyla kısıldı gözleri, yutkundu. Beden kalıbı eskiyordu gitgide. İçinde bir türlü özerkliğini ilan edemeyip yerleşik hayat kuramayan ruhununsa uzun bir süredir varlığına dair bir sezgiye kapılmamıştı.

Kalemin metal yüzeyi avuçlarından nüfuz eden terle ısındı yavaş yavaş. Kaynama eşiğine gelmişti ki bakışlarını ellerine kaydırdı.
Elleri..
Yüzeyinde ki onlarca kesiği bu zamana değin neden saymayı düşünmediğini düşündü. Yıllarını ahşap bir kumar masasında takasa süren, otuz beş yıllık yaşam serüvenin meydanında anıtı dikili, iblis vesvesesi elleri. Elleri ne ara bu kadar incinmiş, içinde yabani otlar büyütecek kadar bakımsız kalmış ve ne ara bu kadar çok nasırlaşmışta kayalıktan ibaret soğuk bir arazinin minyatürü olmuştu.
'Ona dokunmadığından beridir' dedi iç sesi.

'Dokunamadığımdan beri'

Kendisi için zorda olsa sağ elini ters çevirip avuç içlerine baktı. Hiçbir cazibesi yoktu ellerinin. Aksine avuç içinin yüzeyi ne kadar yıkanmamıştı.
Peki o kadın, zamanında böyle bir ele bir an olsun dokunduğunda bile nasıl öylesine gülümseyebilmişti.

MuhalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin