3. hüzün perisi

461 35 18
                                    


فصل٢

27.ocak.2024|cumartesi






"sahibine verilemeyen mektuplar"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"sahibine verilemeyen mektuplar"

Ben o kadının arda arda onlarca sayfasını delecek kadar çok cümlesinin üzerini karaladım.. Başlarda anlamlı bularak karalıyorken altını, sonraları üzerine bulaştı kelmimden süzülen kurşunun siyahlığı. Farkedemedi, ya da farketmeyi göze alamadı. Belki de istemedi.. Bilmiyorum, o kadar tanıyamadım.
Ben onun, o kadının ilah tarafınca masiyetten üryan izzeti nefsini üç kuruşluk varlığıma harcadım.. Neydi ki varlığım onun varlığı karşısında. Ve neydi ki varlığım, onun yok olduğu dünyada..
Yaşça büyüktüm, öğrenmek isterdi. Cüssece kabaydım, sığınmak isterdi. Korkusuzdum çokça, yanıma sokulur benimle büyümek isterdi.. Görüyordu, şahitti onun için yetersizdim.. Çünkü zamanında kaderin hileli bıçağıyla insani hallerimi hep bir elden çeke çeke keserek, soyup almışlardı üzerimden. Kimisi nurani dokunuşlarıyla masum gösteriyordu kendisini, kimisi katlini yakıştırmıyordu mübarek zannettiği nefsine, kimisi kibrinin sıra dağlarında avurdunu yırtarcasına bağırarak övünüyordu üzerimde işlediği ameliyle. Ve ben.. kesilen uzuvlarımı hınçla sıkarak tutan her eli tanıyordum. Soyulan derim yenilenmekte bitap düşmüş, her bir santimim yanıyor, toz tutuyor, kabuk bağlar gibi olup bir ten dokunduğu an tekrar kanıyordu. Çirkindim, çirkinim. Ama o... insanların bakmaya midelerinin almadığı yüzümü tuttu o benim, karalanan alnımı sildi, yıkanmamış avuç içlerimi öptü, yırtılan sayfalarımı dikti kendinden kopardığı anı yüklü sayfalarla. Neden diye sormadım tek bir gün, o da cevap istemedi tek bir an. Bazı ruhlar nahiftir yalın kadın. Bazı kadınlar sek ve eştir vefasızlığa..

Af dilenmiyor, varlığıma âh ediyorum.

Buhran Eroğlu







Okuyucuların ilgisini çekmeyen kapağı ve ilk cümlesinde hissedilen sıradanlığından ötürü arka yüzü bile okunmadan tekrardan rafa iade edilen bir kitabın, hiç göz değmemiş son cümlesi olarak doğmanın tattırdığı bu hazin sızıyı kimin hayat kitabından yüklemini, eklemini, niyetini yırtıp alarak hafifletebilirim?
Tek ziyaretçisinin usulca akıp üzerinde yarıklar bırakan akarsular olduğu verimsiz bir platoda bir başına büyüyen, gölgesi kendisini bile tatmin etmeyen ağaç kadar bir başına hissetmenin tattırdığı bu durgunluğu kimin verimli fikir toprağında sarsıntıya sebep olarak hafifletebilirim.
Tahkim kurulu heyetinin tek celsede boynuma gerdan diye taktığı menfi ihbarnamesini reddedecek gücü, kimin mazisi lekesiz güç kaynağından çalarak durdurabilirim.
Kimin yaşına yas, avuçlarına ayaz, fikrini donduran fikir olabilirim de benim de en az kendileri kadar his sahibi olduğum farkedilir az da, akıtabilirim nabzımdan bu tekdüze ve görünmezmişcesine devam eden yaşamımın tadı.
Ruhumun bünyesinde tüm bu öç alma senaryolarını fiiliyata geçirme potansiyelinin olmadığını bile bile, ben kimden kalp kırmayı, kaş çatmayı, nezaketsizliği, kabalığı, acımasızlığı öğrenebilirim..
Asla kurulu bir düzeni olmayan yaşamın, çarpık fikirlerinin öbeğinde secdeye kapanan insanların ve putların evlere değilde fikirlere alındığı bu dünyanın içinde yaşıyor olmaktan sıhhat bulmamın tek yolu zarar vererek olmamalı.
Yalnızca fikrimden geçirmişte olsam tevbe Allah'ım.
Kalbi katılara meylime tevbe..
Ne pahasına olursa olsun müsebbibi olmayayım tek bir canın, taş olmayayım göğüslerine. Ben hissettim çünkü. Göğsüme bastırılan taş mevcudiyetim, müsebbibi babam oldu.

MuhalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin