19. annem gibisin sende

753 29 35
                                    









+onun mirası bana bendim

+onun mirası bana bendim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mektup

Gülüşünü tarif edemiyorum..
Birde ellerimde ufak kalan ellerini..
Gülüşünü hiç esirgeme benden, ellerini hiç çekme. Annesinin korktuğu o çocukta olsam dokun bana.
Birtek sen..

Buhran Eroğlu

Buhran Eroğlu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arayış..

Yitirdiğini arar kimileri. Kimileri hiç kendilerine ait olmayanların peşinden koşar sürekli. Her halükarda hep bir arayış içindedir insan. Hep bir koşuşturmaca, hep bir telaş, içlerinde hep bulamadıklarının veya kaybettiklerinin bıraktığı o boşluk.

Dünya hayatı denen şu kısacık ömürde o boşluk hissinin her bir semtini artık bildiğin ezbere bilir insan. O boşluğun her semtinde, yarım bırakılmış her yolunda, kırık her kaldırımında, sisli her havasında ya sahip olup kaybettiğini, ya da hiç sahip olamadığını arar durur.

Arayıştan ibaretiz. Lakin aranan kayıp, arayan yorgun. Her iki tarafta yitik aslında.

"Yitik.."

İnsanın özetidir şu kısacık kelime.
Çünkü arıyoruz her birimiz. Adını çokça duyduğumuz kayıp bir cenneti arıyoruz dünya arazisinde. Ne olurdu bir yeşillik bulabilseydim, ne olurdu mutluluk denen o cennet meyvesinin azda olsa tadına bakabilseydim diyoruz.

Belki sevmezdim tadını ama en azından tadını bilseydim..

Yok..
Fanilerin kirlettiği, merahmetsizlikten yarım kalmış ruhların barındığı şu dünya arazisinde cennete dair tek bir çiçek, tek bir tohum bile yok. Ama buna rağmen dünyada cennet arayışındadır insan. Cennet meyvesi olan mutluluğu bulma, ondan bir ısırık alma derdindedir. Lakin ademoğlunun yitmeye mecbur olduğunu değiştirmez hiçbir gerçek. Çünkü Allah'ı anmaktan, ona tevekkül etmekten uzak kılıp doyurmadığımız şu sıska ruhlarımız ile toprak altında çürüyecek bir beden taşıyoruz. Ebede uzanacak ruhumuzun değil de, çürüyecek bedenimizin saçlarını tarıyoruz. Biz inanamak istemiyoruz ki bu dünyanın son bulacağına. Evet ölümün olduğunu biliyor ama öleceğimize inanmıyoruz. Bundandır ayaklarımızı kanatırcasına yalın ayak koşarak hep bir arayış içinde oluşumuz. Bulamadıkça daha çok arayışımız, aradıkça bir o kadar kaybedişimiz..

MuhalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin