فصل ١
23.Ocak.2024.salı
Genç adam, bir gün ansızın kendi sıcak ellerinde ölü bulundu.
Buhran Eroğlu / 2021
Çokta yumuşak esmeyen rüzgarın hafif aklar düşmüş saçlarını okşadığı, soğuğun acımasızca parmak uçlarına hücum edip hissizleştirdiği Ocak ayının akşamlarından biriydi. Kaderinin en olmaz menziline usulca bırakılan kozun sıcaklığına karşın hava cam kesiği soğuk, gökyüzüne ise grinin kasvetli addedilen kirliliği hakim olmuştu.
Kalabalık İstanbul şehri karanlığa yenik düşmemek adına tek tek sokak lambalarını yakmaya başlamadan evvel, havanın erken kararmasıyla yüksek ve kasvetli lüks konutlarda çok yakan avizeler, gecekondularda ise loş sarı ışıklar yakılmıştı büyük bir hızla. Dünya yapay ışıklara emanet edilmişti..
Olası fırtına haberi caddeleri ve neredeyse tüm sokakları insandan arındırmış ve başlayacak sağanak insana dair tüm kalıntıları asfaltlardan yıkayıp götürecekti birazdan. Şimdi yorgun babaların koltuklarına yayılıp düşünce girdabında yoruldukları, yorulduğunu hissetmemeleri gereken annelerin belki tadına bakmaya bile fırsat bulamadığı yemekleri olabildiğince hızlı tabaklara boşalttığı vakitlerdi. Yapay eğlence aletlerinin sesleri hakimdi evlere, balkona çıkmadan içilen sigara dumanlarını soluyordu kimisi, kimisi baharatlı sıcak yemekleri üfleyerek soğutmanın meşguliyetindeyken, kimisi bir türlü sıkıntısını anlayamadığı yeni doğanını kucaklayıp adım adım tüm evi dolaşıyordu. Tabi böylesine sakin olmayan evlerde mevcuttu. Yaratılışın başlangıcından nihayete ereceği güne değin en sancılı iletişim şekli olan "bağırma" eylemini işlek caddelerden evlerine taşıyanlar, evde durdukları sayılı saatlerde de cümlelerini şiddet aracı olarak kullanmayı tercih edenler, çocuklarının kitaplıkla duvar arasında kalan kuytulara gizlenmesine sebep olanlar, ebeveynlerinin gün sonu yorgunluğunu ilan eden bağırışlarına bağışıklık kazanmak adına uğraş vermeye çalışan çocuklar vardı birde.
Günah çıkarma duvarı çocuklar...
Bu hikayede, günahından arınması niyetiyle acımasızca saçlarından tutulup defaatle kendi evinin duvarına vurulan çocuğun hikayesiydi. Bu, yirmi dokuzunda çocuk adam, neredeyse bir iki saat içerisinde tüm istanbulluları evlerine hapseden fırtına korkusuna rağmen emeklercesine bir yavaşlıkla yabancısı olduğu belli olan boş sokaklarda yürüyordu yalın ayak. Her adımında kesiklerin donandığı ayak tabanından kan damlalarını bırakıyordu ardında. Elleri bir günahı gizlercesine sıkı sıkıya avuçladığı ceplerindeydi. Avuçlarında bir kağıt parçasını sıkıyordu. Kapattığı kapişonunun şapkasını bir ayıbı örter gibi tek tutam saçını göstermekten korkarcasına yüzüne kadar çekmiş ve duruş bozukluğu muydu yoksa tercih ettiği bir duruş şekli miydi bilinmez ama omuzları bir yükü veya kamburu varmışcasına öne doğru düşük yürüyordu. Başı herhangi bir insanla göz göze gelmeye karşın önlem almışcasına eğik..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhal
General FictionBu kitap ben tarafından yarım bırakılan hayatların avucuna bırakılan bağışlanma isteğidir.. Yazmayı unutan adamın âhı, kendini milyon defa anlatmaya çalışan kadının duyulmayacak olan sesine armağandır. "Sana kaybettirecektim, sana kaybettim."