13. ayrılığın arafında bir sonbahar

414 27 16
                                    






+ o yarı zamanlı eşti bana.
fazlası cebimizde kufret bırakmazdı.

Kara çalıların örttüğü yüz,ciğnenmiş insan eti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Kara çalıların örttüğü yüz,
ciğnenmiş insan eti.

Buhran Eroğlu

Buhran Eroğlu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yürüyorum..
Yağan yağmur damlaları yüzümde geziniyor usul usul. Saat daha sabahın beş buçuğu halbuki. Daha okunmamış sabah ezanı, daha uykusundan uyanmamış göğün kızıl kandili. Koca alemde bir ben uyanığım sanki, birde benimle beraber uyanık olan gökyüzü. Bana arkadaşlık eden gökyüzüyle aramızdaki fark ben uykusuzluktan ağırlaşan gözlerle yola bakıyorum, o bardaktan boşalırcasına bir hızla ağlayıp göz yaşlarıyla ıslatıyor şu acizi.

Ara ara gözlerimi kapayıp sonbaharın matem soğuğu havasını çekiyorum ciğerlerime. Ellerim kızarmış, tırnak uçlarımda duruyor hâlâ akıl karışıklığımın kırıntıları. Ufak bir kaç damla düşüyor göz kapaklarıma, usulca kapıyorum. Uzadıkça uzayan yolun en kuytu köşesinde gözlerimi kapayıp içimde çeşit çeşit büyüttüğüm her İnşirahtan gizliyorum kendimi.

Korkağından, cesurundan, kırgınından, yorgunundan, seveninden, nefret edeninden..

Dalgın dalgın evden çıkarken üzerime birşey almamıştım. Birtek kahverengi bol ve uzun pamuklu bir gömlekle kaldığım için soğuğu tüm bedenimde hissediyorum ama şikayetçi değilim. En nihayetinde bir süre sonra alışıyor değil mi insan.
Bedenlerimiz ve ruhlarımız buna göre tasarlanmış sanki. İnsan alışamam dediği her şeye, her hisse alışıyor zamanla. Baş edemem dediği fırtınalara yüzmeyi öğreniyor, boğulurum dediği yorgunluğu içmeyi öğreniyor emeklemeyi öğrendiği gibi.
Çünkü bedenlerimiz metalden yapılmışcasına dayanıklı. Zihinlerimiz kirin eksik olmadığı bir çöplük misali dağınık ama dayanıklı.
Ne var ki birde ruhlarımız var.
Alıngan, kırılgan..

Attığım her adımla evden uzaklaştığım gibi kendimdende uzaklaşmak istiyorum. Zira yazgıma bir dert yazmış Allah, yazdan sonra ayazı yaşarcasına. Bir kalp vermiş ki gözleri hep buğulu, teni hep soluk, nefesleri hep ürkek..

MuhalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin