Sonsuz olduğu düşünülen bir okyanusa Herilas'ın son parçası düşmüş derler, bunun sonucunda o parçanın suya temas etmesi ile yok olduğunu anlatırlar. Bunları küçükken bize her akşam anlatırlardı, bunlardan kötülüğün her zaman yenileceğini ders çıkarmamızı beklerlerdi.
Herilas'ın dünyaya düşen parçası su tarafından yok edileli çok olmuştu.
Bana bunu anlattıklarında içimdeki sesi uzun zaman sonra ilk defa duymuştum. Küçüktüm ama ses büyük birine aitti, ilk başta yurdun tüm odalarını gezmiştim sesi bulmak için ama kimse ile karşılaşmamıştım.
"Bir tutam ateş, Sonsuz Okyanus'a düşmüş. Kader onu yok etmek istemiş ama o bir tutam ateşin gücü o okyanusu saniyeler içinde kurutmuş."
"Sesi siz de duydunuz mu?" Küçük bedenime düşen ateş parçası ile korkuyla etrafa bakınmıştım. Elimde tuttuğum fil şeklindeki pelüş oyuncağıma sıkıca sarılarak Lori'ye bakındım. Çoktan uyuklamıştı, aralarından bir tek Hunter uyanıktı. Yanımda göğsünü gererek oturmuş etrafa bakınıyordu.
"Hunter?"
"Efendim leydim?"
"O sesi duydun mu?"
"Ne sesi?"
"Uyan!"
Gözlerim yavaşça aralanmaya başladı. Görüntü ilk başta bulanıktı, bedenimin ne durumda olduğunu bile kavrayamıyordum. Tüm görüntüler yavaşça yeniden bana uğrarken ilk gördüğüm şey Lori'nin ağlayan gözleriydi.
Gözleri kızarmıştı, bana sanki ölmüşüm gibi bakıyordu. Gözlerimi açtığımı fark ettiğinde bana doğru uzanıp kafasını göğsüme bastırarak sıkıca sarıldı bana.
Başım Hunter'ın dizleri üzerindeydi, bedenim çimenlerin üzerinde yatıyordu.
"Korktum, çok korktum!" Daha da sıkıca sardı beni. O an aklıma Eğitmen Lu'nun görüntüsü gelince kendimi kalkmaya zorladım ama bedenim acıyla sızladı. Lori benden uzaklaşıp ellerini omzuma bastırdı ve kalkmamı engelledi. "Uzan, büyünün etkisi daha geçmedi."
"Ne büyüsü? Neler oluyor? Eğitmen Lu nerede?" Sorum ile Lori'nin akmak için pusuda bekleyen gözyaşları yeniden firar etti. Ne dediğini umursamadan oturur pozisyona geldim, doğrulmam ile baş ağrısı saplanırken elimi başıma doğru götürüp şakaklarıma bastırdım
O ölmüş müydü? Yanlış hatırlıyor olamazdım, değil mi?
Hunter elini omzuma koydu. "Eğitmenler içeride, kimse bir şey söylemiyorlar." dedi ama dediği şey sadece düşündüğüm şeyi doğrulamıştı. Herilas bile kafası kopunca ölmüştü, o mu ölmeyecekti?
Hope yanıma gelip ağlamaktan şişmiş gözler ile bana baktı, aramızdan en çok o Eğitmen Lu'yu seviyordu. Bir şey demedi, sadece omzumu sıvazladı. Ne yapacağımı bilmiyordum, ne hissetmem gerektiğine karar bile veremiyordum. Canım çok acıyordu.
Omuzlarımı düşürdüm, dizlerimi kendime doğru çekip kollarım ile sardım.
O ölmüştü.
Eğitmen Lu ölmüştü.
Hayır, öldürülmüştü.
"Ne zamandır baygınım?" dedim güçsüz bir sesle. Ağlamak istiyordum ama sanki gözyaşlarım mühürlenmişti de ağlayamıyordum. Sesim ise içime gömülmüştü. Düşündüğüm büyüyü yapmışlardı, saatler boyunca duygusuz bir şekilde kalacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM KADEHİ VE AZİZLER | KARANLIK İSYAN 1 |
FantasySonsuz olduğu düşünülen bir okyanusa şeytanın son parçası düşmüş derler, bunun sonucunda o parçanın suya değdiği an yok olduğunu anlatırlar. Bundan çıkarmamızı bekledikleri ders ise kötülüğün her zaman kaybedeceği olurdu. Herilas'ın dünyaya düşen pa...