Maroon 5 - Animals
Bir melodi, kulaklarımı tırmalıyor. Bedenime çarpan soğuk rüzgar, kapalı gözlerimi açmam için beni zorlarken boğazımda hissettiğim acıyı sol bileğimde de hissediyorum. Gözlerimi aralıyorum. İlk gördüğüm önümde şey, yükselen okyanusun kızgınlığı oluyor. Bir uçurumun kenarında, okyanustan metrelerce yüksekteyim ama dalgaların kıyıya vuruşu o kadar sert ki yer sallanıp bana ulaştırıyor.
Günahkâr bir beden, uçurumun kenarına hapsedilmiş gibi. Cezası verilmiş ama bu onu günahlarından arındırmamış.
Sol bileğimde ve boğazımda zincirler var, bedenimi siyah ince bir kumaş parçası sarıyor. Tutsağım, tanrı beni bu görüntüleri izlemem için tutsak etmişti ve dizlerimin üzerine çöktürmüştü.
En son nerede olduğumu hatırlamıyordum, varlığım bir zaman bükülmesinde kaybolmuştu. Benden öncesi var ama geriye dönünce ellerimi bir boşluk kaplıyor, adım tarihin tozlu sayfalarından siliniyor.
Gökyüzü yarıldı, yer titremeye devam ederken okyanus daha da dalgalanmaya başladı. Dizlerimin üzerinde olmama rağmen dengemi zor korumuştum. Okyanusun üzerinde melekler belirdi, yüzlerce melek el ele tutuşup yarılan gökyüzünün etrafında dönmeye başladı. Açılan yarıktan bir karartı hızlanarak okyanusa doğru ilerlemeye başladı. Meleklerin sesleri değişti, hepsi bir olup parçayı kutsadı.
Melekler okyanusun etrafında toplandı, gözlerinden yaşlar süzülürken hepsi bir melodiye ayak uydurdular.
Bereket Azizi sana bakarsa, onu kına.
Sevgi Azizi sana bakarsa, ondan nefret et.
İlahi Güçler Azizi sana bakarsa, şeytanı an.
Bilgelik Azizi sana bakarsa, cahilliği savun.
Savaş Azizi sana bakarsa, kaç.
"Uyan Aida!"
Gözlerimi açtım, görüntü ilk başta bulanık olsa bile yavaş netleşmeye başladı. Beyaz bir tavan ile bakışırken sesler kulaklarımı doldurdu. İlk başta kulaklarımı patlatacak gibi gelen bu sese yavaşça alışana kadar gözlerim aralık durdu.
Rüyaydı, sadece bir rüya.
"Uyandın demek kahraman." dedi kibar ses. Güçlükle başımı o yöne çevirdiğimde beyaz önlüklü bir adam ile karşılaştım. Yaşı oldukça büyük gibi gözüküyordu ama cildi pürüzsüzdü. Bana hafifçe gülümsedi, elindeki sekreterliği yanımdaki masaya bıraktı.
"Neler oluyor? Ben en son-" Sözlerimi boğazıma saplanan acı böldü, elim boğazıma giderken boğazımın sarılı olduğunu anladım.
"Sakin ol, o şey boğazına dişlerini geçirmiş ama daha fazla zarar verememiş. Rose'un anlattığına göre onu yenmişsin." Doktorun dedikleri ile kaşlarımı çattım, en son hatırladığım onun üzerime atlamasıydı sadece. Onu yenmiş olduğum gibi bir olay hatırlamıyordum.
"Rose nasıl?" dedim ona doğru. Bana hafifçe gülümseyip bir elini önlüğün cebine yerleştirdi.
"Korkmuştu, şuan büyü ile sakinleştirildi ve dinlenmesine izin verildi." Bakışları yan tarafımı bulduğunda canım acıyarak o tarafa baktım, Rose baygın bir şekilde yatıyordu. "Senin yanında durdu saatlerce, senin için gözyaşı döktü. Sonuçta onu sen kurtardın."
"Ben mi kurtardım?"
"Evet Aida, o şeyi sen yendin. Daha doğrusu engelledin, o şey kaçmayı başardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEHENNEM KADEHİ VE AZİZLER | KARANLIK İSYAN 1 |
FantasySonsuz olduğu düşünülen bir okyanusa şeytanın son parçası düşmüş derler, bunun sonucunda o parçanın suya değdiği an yok olduğunu anlatırlar. Bundan çıkarmamızı bekledikleri ders ise kötülüğün her zaman kaybedeceği olurdu. Herilas'ın dünyaya düşen pa...