Sabah güne sırıtarak başlamıştın. Giyimine her zamankinden daha da dikkat etmistin kirli yada kırışık olmamalıydı. Levi'ın bu konudaki takıntısını biliyordun.
Koridorda bir asker ile konuşan Daniel'i gördün. Seni fark edince yanındaki askere birşeyler söyledi ve asker hızla oradan ayrıldı.
"Günaydın yn. Erkencisin normalde antrenmanlara geç kalmaktan kılpayı kurtulurdun." Samimi tavrı tuhafına gitsede belli etmedin.
"Kaptan erkenden ona uğramamı istemişti..." yüz hatlarının belli belirsiz seğirince biraz gerildin. Daniel son zamanlarda çok tuhaf davranıyordu.
"Tutmayayım o zaman ben seni. Levi hazretleri daha fazla sinirlenmesin." Cevap vermeni beklemeden geldiğin yöne doğru gitti. "Bu gidişle ölümüm devlerin elinden değil stresten olucak" gülümseyen ifadeni tekrar takınarak Levi'ın ofisinin önüne geldin. Heyecandan neredeyse titriyordun. Derin bir nefes alıp verdin ve kapıya tıkladın.
"İsim ve iş"
"Yn, size uğramamı istemiştiniz."
Levi anlık bir heyecanla az kalsın elindeki fincanı düşürecekti. Bir türlü alışamamıstı sana, hala senin yanında geriliyordu.
"Gir"
Göz göze geldiğiniz gibi Levi'ın aşık olduğu gülümsemeni sundun. Farkında değildi ama hala sana hayranlıkla bakıyordu. O şekilde gülümsemeydin işler onun için daha kolay olabilirdi. Güç bela kendine geldikten sonra sana yapman gerekenleri anlatmaya başladı.
"Öncelikle günaydın"
"Günaydın efendim- yani günaydın Levi" memnun bir şekilde gülümsedi.
"Yapman gereken çok fazla şey yok ama her sabah saat 6.30 da işe başlarım bu yüzden 6.15'e kadar çayım hazır olsun ve *seni süzer* kendine de bir fincan hazırlarsan sevinirim. Antrenmanlarda bana eğitim için yardım edeceksin seni ise diğerlerinden önce ben eğiteceğim, özel ders gibi düşünebilirsin. Artı olarak evrak işlerinide birlikte halledeceğiz. Kafana takılan bir kısım?"
"Hayır, yok"
"Bugünlük antrenmanını diğerleriyle yapacaksın yarından itibaren düzene girer" Söylemesi gereken herşeyi söylediğine emin olunca tekrar seni süzmeye başladı. Dikkatli bakınca gerçekten güzeldin. Güzel bir yüzün ve biçimli bir vücudun vardı, etkilenmemek elde değil.
Bir süredir konuşmayıp sadece seni süzünce huzursuzca kıpırdandın, Levi da farkına varınca hemen bakışlarını çekti. Boğazını temizledi. "Hangeden alınması gereken bazı evraklar var, onları bana getirir misin?" İlk işini yerine getirmek için Hange'nin ofisinin yolunu tuttun.
______________"Levi'ın asistanı? Vay be Levi düşündüğümden de hızlı çıktı"
"Heyecandan hala elim ayağım titriyor. Bi mallık yapıp rezil olmam umarım"
"Olmazsın olmazsın. Neyse Levi'a gidecek dosyalar bunlar aşk karım. Al bakem" koca dosyaları bir şekilde kaldırıp ofise geri döndün. Ellerin dolu olduğu için kapıyı ayağınla çaldın. "Gir" dosya yığınını masanın üzerine bıraktın.
"Levi bunlar biraz fazla değil mi? Getirirken fıtık oldum, bu kadar işi nasıl yapıyorsun çok merak ediyorum" tatlı çıkışına güldü.
"Şimdiii... Bunları tarihlerine göre sırala sonra bana ver"
"Nasıl isterseniz Kaptan"
____________"Mezarıma çok çalışmaktan öldü yazsınlar." Oturduğun sandalyeye yorgunluktan tamamen yayıldın
"Ohoo ilk günden böyleysen işimiz zor" biten evrakları alınması için kenara dizdi.
"Her gün bu isgenceyi çekicez yani. Maaşıma umarım iyi bir zam gelir"
"Benim asistanim olduğun için olması gerekenden biraz daha fazla maaş alıcaksın zaten" merakla Levi'a döndün.
"Neden daha fazla?"
"Güya çok çalışıyormuşum ve huysuzmuşum, bu yüzden de kimse beni çekemiyormuşmuş" sinirli bir şekilde konuşunca epey bir içerlendiğini anladın.
"Çok çalışma kısmına kusura bakmayın bende katılıyorum ama huysuzluk konusu... Bilemicem" kaşlarını çatarak sandalyeyle sana döndü.
"Ben eğlenceli birisiyim bi kere, beni çekemeyenler üzerime iftira atıyor" gülmeni bastırmaya çalıştın ama olmadı.
"Oi huysuz değilim" kızaran suratıyla daha cok gülmeye başladın. Kollarını birbirine dolayıp trip atarak arkasına döndü.
"Levi? Küsmüş olamazsın" kim bu adamın içinde böyle bir çocuk olduğuna inanabilirdi ki. Resmen şuan insanlığın en güçlüsünden trip yiyordun.
"Git eğlenceli olan arkadaşlarına. Ben huysuzum ya beni ne yapacaksın?" Sinirli bir tempoyla ayağını yere vuruyordu.
İki elinle bir kolunu tutup salladın "Levi huysuzsun demedim ki. Bilemicem dedim" ani temasınla gerilsede belli etmedi. "Ama bana güldün. Dalga geçtin işte" Dudaklarını büzerek yüzüne baktın. Yüz ifadene daha fazla dayanamayınca pes etti "tamam hadi acıdım, affediyorum"