Ve Babanız Levi'ın Thomas'ı öldüren kişi olduğunu bilmiyor, bu önemli bir detaydı evet. Bide sizin şu cici annenin adı Lora.
Final bölümündeki tepkilerinizi çok merek ediyorum 🤭
________________________________"Kaptan çıkacağımı söylemek için gelmiştim." Neden çıkmadan önce onun yanına gelmeni istemişti ki?
"Ah, çıkmadan önce bir fincan çay içmeye ne dersin?" Çay? Ne gerek vardı şimdi? Anlam veremesende itiraz etmedin.
"Olur..." Fincanı senin önüne uzatırken hem mutlu hem de üzgün hissediyordu. Çayın içine kattığı zehir seni öldürmeyecekti ama keşife gelemeyecek kadar kötü olmana neden olucaktı.
Olucaklardan habersizce çayını içerken Mathis'i düşünüyordun. O çocuk ölen kardeşine çok benziyordu; aynı yüz ifadesi, aynı masumiyet ve aynı bakışlar... İki kardeşini, bu hayatta değer verdiğin iki kişiyi kaybetmiştin.
Derin düşüncelere dalmış bir şekilde çayını içerken Levi'ın üzerindeki gergin bakışlarını fark etmemiştin. Levi acı çekeceğin için üzülüyordu ama bunun başka bir yolu yoktu.
____________________"Bıraktığın için sağol Levi" Arabadan indiğinde zaten seni bekliyen Mathis koşarak yanına geldi ve sana sarıldı, sende onun sevimli hoşgeldinine karşılık verdin.
Baban da yanınıza gelip Levi ile el sıkıştı. "Yüzbaşı kızımla ilgilendiğiniz için teşekkürler."
"Görevim." Levi beş yılın ardından babanı tekrar gördüğü ikinci seferdi bu. Hiçbir şey olmamış gibi kızına gülümsemesini çok yüzsüzce buluyordu gerçi kendisi de Thomas'ı öldüren kişiydi ama...
"Benim karargâha geri dönmem lazım, kendine iyi bak Yn." Başınla onu onayladın. Siz vedalaşırken baban keyifle sizi izliyordu. Kızının Yüzbaşı Levi gibi birisiyle arasının iyi olması iyiye haberdi. Eğer aranızdaki ilişki bir seviye atlar ve romantik bir hâle dönüşürse Levi Ackerman gibi birisinin damadı olmasıyla saygınlığı ve gücü daha da artardı.
Kesinlikle bu işin üzerine gitmeliydi...
Eve girdikten sonra miden hafiften bulanmaya başlamıştı ama umursamayıp salonda oturan üvey annenin -ki anne demek için fazla genç- tiksinti dolu bakışlarını görmezden gelerek odana eşyalarını bırakmak için çıktın, peşinden gelen ufaklığı fark etmeden. "Abla." Sana seslenen kadar varlığını bile fark etmemiştin ama Mathis fazlasıyla gergin görünüyordu. Odanın kapısını kapatarak kimsenin sizi duymayacağından emin oldu ve yanına geldi. "Bebeğim sorun ne?"
"Abla salondaki cadı birşeyler saklıyor."
"Cadı?" Küçük çocuk bile daha birkaç günden o kadının ne mal olduğunu anlamıştı bile, darısı babanın başına...
"Dün bir çubuk tutuyordu elinde ve sonunda o kızdan kurtulacağım diyordu. Sanırım seni kast etti... Ben çok korktum..." Çubuk? Kurtulmak? Kafan tamamen allak bullak olmuştu. Bi saniye! Çubuk derken?
"Çubuk mu?"
"Evet çubuk, ne olduğunu anlamak için o odasından çıktıktan sonra gizlice odaya girip baktım. Küçük bir bölmesi vardı iki kırmızı çizgi vardı o bölmede." Bi hamile kalması eksikti. "Bana bunu anlattığın için çok sağol bebeğim." Belliki senin için epey endişelenmişti küçük çocuk.
O aptal kıt aklıyla nasıl senden kurtulmayı planlıyor merak ediyordun ama bu bebek olayı hiç hoşuna gitmemişti. Onun gibi bir kadının çocuk bakabilme yetisi olmayacağı için bebeğe yazık olacaktı ve en korkuncu bebeğini çıkarları için kullanacaktı.
"Bir bu eksikti. Tatlım sen sakın endişelenme, o cadı ne sana ne de bana birşey yapamaz." Mathis sana sarılınca sende onu sardın. O kadını daha çok göz önünde tutmalıydın.
_________________"Abla..." Yatakta acılar içinde yatarken Mathis dolu gözleriyle yanında bekliyordu.
Seni muayene eden doktor hiçbir sorun bulamamıştı ve ne yapacağını bilemiyordu. Bay Rotschloud'un kızını tedavi edememesi itibarını zedeleyecekti.
"Efendim, hastalığın ne olduğunu kesinleştiremedim ama bunu keşif birliğine rapor edersek kızınız bu sefere katılmaz." Hiç değilse keşife gitmemesini sağlarsa beceriksizliğini biraz örte bilirdi. Baban biraz düşündükten sonra doktorun teklifini kabul etti. İçten içe bu tesadüfe seviniyordu. Saçma bir keşfe daha gitmene gerek yoktu.
Doktor hemen raporu hazırlarken nasıl bu hâle düştüğünü anlamaya çalışıyordun. Mathis'i ziyaret etmeye gelmiştin ama yataktan kalkabilecek hâlin yoktu ve üstüne üstlük küçük çocuğuda endişelendiriyordun. "Tatlım ben iyiyim."
"Hayır değilsin!" Ona yalan söylemene gerek yoktu. İyi olmadığının farkındaydı. "O cadı mı yaptı abla?"
"Hayır tatlım, hem yeni geldim ben." Yoldaşlarına bu seferde katılamayacağın için vicdan azabı çekiyordun. Asıl sorun neden şu an karnına sancılar giriyor ve ateşler içinde yanıyordun.
"Yn'cim şu an nasılsın." Yüzsüz gibi gelip hâlini sormasına güldün. "Mükemmelim cici annecim." Sana acırcasına bakan gözlerini oymamak için sabır çektin.
Lora babandan duyduğuna göre Yüzbaşı Levi ile aranız epey iyiymiş, ikinizi evlendirip seni evden postalarsa kendi çocuğunun geleceğini garanti altına alabilirdi. En kısa zaman da Yüzbaşı ile görüşmeliydi.