Levi kesin bir cevap vermeden onu odadan kovdu. İçinde bir huzursuzluk vardı nedense.
Daniel'e hiç güvenmiyordu, kesin bir haltlar peşindeydi. Özellikle böyle bir seferden önce herkesten gizli bir şekilde ortadan kaybolmak istemesi şüphesini güçlendiriyordu.
Annie yakalanmış, Bertholdt ve Reiner kaçak durumdaydı. "Ya başka hainlerde varsa..?"
Bu işi halletmesi gerekiyordu. Erwin'e mi anlatsaydı? Erwin her zaman bir yolunu bulur ama Thomas. O adam yakalandığı gibi herşeyi anlatacağı kesin.
Tek sorun Thomas vakasını söylemesiydi. Onu en kısa zamanda öldürmeliydi. Düşündüğü gibi bir hain çıkmasa bile onu hain gibi göstermeliydi. Ama nasıl?
Annie ve diğerlerinin odalarını incelediklerinde üçünün de odasında benzer kol bandı bulmuşlardı. Eğer Daniel'de de varsa bu onunda hain olduğunu gösterir.
"Eğer kol bandını bulursam vakit kaybetmeden onu öldürürüm, yakalanırsa başıma büyük bela açar. Erwin neden öldürdün derse de arbede çıktı, zorunda kaldım derim."
Şimdilik hain olması ihtimaline göre hareket edecekti. Eğer aradığını bulamazsa üzerine bir şekilde iftira atması ya da başka bir yol denemesi gerekiyordu.
"Şu an odasında değil, askerleriyle eğitim saatinde olduğuna göre uzun bir süre de gelmez."
____________________Kimseye yakalanmadan gizlice Daniel'in odasına girdi.
Ortalığın karışmadığını anlamaması için etrafı dağıtmadan dikkatlice inceledi.
"Nereye koymuş olabilir?"
Odadaki masayla kitaplığın arasında geçerken ayağını bastığı parke gıcırdadı ve çöktüğünü hissetti. Yere eğilip parkenin üzerine iki kez vurdu.
"İçi boş!"
Parkeyi kaldırdı ve içindeki küçük kutuyu eline aldı.
"Bingo! Yn artık tamamen benim! Önümde başka engel kalmadı!"
Kutunun içinde aradığı şeyi bulunca kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. Kutuyu hiç ordan alınmamış gibi yerine koydu ve parkeyi üzerine kapattı.
"Mükemmel. Bu gece onun işini bitireceğim. Odayı aradıklarında kol bandını zaten bulurlar."
Odayı son birkez kontrol ettikten sonra koridora hızla bir göz gezdirip odadan çıktı.
"Hepsi senin için Aşkım"
Senin için gerekirse daha fazlasını bile öldürebilirdi.
Onu akşam olduğunda ormana çağıracaktı. Böylece kimseye fark ettirmeden işini halledebilecek ve büyük bir pislikten kurtulacaktı.
__________________"Neden bu saatte beni ormana çağırdın?" Daniel endişeli bir şekilde Levi'ın karşısında duruyordu.
"Gitmek istiyordun değil mi? Sana yardım edeceğimi söyleyecektim."
Daniel yutkundu "Beni buraya çağırmana ne gerek vardı. Ofiste de konuşabilirdik."
Levi yavaş adımlarla Daniel'e yürürken bir yandanda elinde küçük bir bıçağı tutuyordu.
"Herşeyi biliyorum" Donuk bakışları bu sefer eğleniyormuş gibiydi.
Daniel'in korku dolu ifadesiyle Levi daha fazla keyif alıyordu. Öldüreceği kişilerin ona böyle korkuyla bakması hep hoşuna gitmiştir.
"Ne saçmalıyorsun?" Ne kadar çabalasada sesinin titremesine engel olamamıştı.
"Annie ve diğerleri gibi hain olduğunu biliyorum" Sıradan bir şey söylermiş gibi konuşması Danieli daha fazla korkutuyordu.
"Korkma hızlı bir şekilde öleceksin. Bu da benden sana son bir kıyak olsun." Geriye adım atsa da Levi da aynı şekilde yavaş adımlarla üzerine yürüyordu.
Daniel asla Levi'ı yenemeyeceğini biliyordu. Bir Ackermana karşı hiç şansının olmadığının farkındaydı.
"Sa-saçmalama!" Kaçmak için yeltense de Levi elindeki bıçağı fırlatarak tam kafasına isabet ettirdi.
"Buraya kadarmış Daniel"
Şimdi sıra kendini biraz hırpalanmış göstermekteydi. Kıyafetinj ve saçını dağıttı. Daniel'in gömleğinide rastgele yırttıktan sonra yakında bulduğu ilk askere olayı bildirmek için oradan ayrıldı.
__________________Erwin: Herşeyi öğrendiğinde ilk önce bize gelmeliydin Levi.
Hange: Ondan bilgi alabilirdik, bu yaptığın hiç iyi olmadı.
Askerler dışarıda cesetle ilgilenirken ve Daniel'in odasını incelerken Levi Erwin ve Hangeye hesap veriyordu.
Levi: Öğrendiğimi anladığında beni ormana çağırdı, sonra kavga ettik ve öldü. Ne yapabilirdim? Danielcim biraz bekler misin Erwini çağırayım sonra devam ederiz mi demeliydim?
Erwin:Ormana gitmeden önce bize haber vermeliydin.
Erwin şakaklarını ovalayıp baş ağrısını azaltmaya çalışıyordu. Son günlerde herşey üst üste gelmeye başlamıştı. İçlerinde daha fazla hain bile olabilirdi.
Hange: Herneyse olan oldu artık. Sefere odaklanalım.
Levi: Bir hainden kurtulduk işte. Bence buna sevinin. Ben gidiyorum çok sıkıldım.
Levi hiç olmadığı kadar keyifliydi. Bir taşra iki kuş vurmuştu. Hem bir hainden hem de biricik Yn'si ile aralarına giren o aptaldan kurtulmuştu.
Adımları onu Yn'nin odasına götürdü tekrardan. Kendisi için bir anahtar yaptırmıştı, istediğinde senin yanına gelebilmek için.
Kapıyı açıtı, koridora göz gezdirip kimsenin fark etmediğinden emin olunca içeri girdi.
Yatağın kenarına yavaşça oturdu ve yine seni uyandırmadan saçlarınla oynadı.
"Artık aramızda engel kalmadı sevgilim..."
Bir kaç dakika seni seyrederken asıl sorunun farkına vardı. Yakında çok tehlikeli bir sefere çıkacaktınız ve Erwin yüksek bir ihtimalle keşif birliğinin büyük bir kısmının geri gelemeyeceğini söylemişti.
Ya sende ölenler arasında olursan? Levi kalbinin sıkıştığını hissetti. Bu ana kadar çok fazla kişi kaybetmişti ama senin ölümünü kaldıramayacağını biliyordu.
Ayağa kalkıp odada volta atarken ne yapılmalı da seni bundan uzak tutabilmeliydi onu düşünüyordu.
Ağır bir rahatsızlık geçirmediğin sürece sefere katılma zorunluluğu vardı. Peki hastalanmanı nasıl saglayacaktı?
Bir yolu vardı ama acılı bir yol...
"Üzgünüm sevgilim biraz acı çekmen gerekecek ama en azından yaşayacaksın."