(0.2) YEĞENLE BİR GÜN

1.4K 91 74
                                    

Bir doz daha veriyorum, sonra hafta da bir ya da iki bölüm atarım.

[[[✒️__]]]

"Şunu şuraya... Bunu da buraya yapıştırırsak tamamdır."

"Abe. Gı gı."

"Lan Faruk. Ne abesi? Abi oğlum abi."

"Abe. abe. Geh. Geh."

Başımı iki yana sallarken güldüm. Bu çocuğun ilk kelimesi abe olmuştu. Haliyle bu Fidan ablamı fena kızdırmıştı. İlk bebeğinin ilk sözcüğünün anne olmasını çok istemişti hâlbuki. Yazık...

"Ulan afacan şey. İlk abe dedin ya gözüme girdin. Sana benden tam puan."

"Abe. Abe. Gih. Gih."

Tulumunu da giydirip onu kucağıma aldım. Başını göğsüme yaslayıp sırtını sıvazladım.

"Ulan Faruk. Babam benim sırtımı bu kadar sıvazlamadı. Ne şanslı veletsin sen. Baban dışında bir sürü dayın var. Hayat sana güzel Tosun paşa. Bir de gözünü seveyim şu ananı az sömür. Bu yaşta bu kilo fazla değil mi sana? Gerçi ben ne anlarım. Ablamda eniştemde doktor. Dahiliye doktoru ve beyin cerrahı ama olsun. Onlar mürekkebi sonuna kadar yalamış insanlar. Acaba sende büyüyünce doktor olacak mısın? Aile mesleği ya. Belki sende dişçi olur, milletin dişlerinde sanat yaratırsın ha. Ne dersin?"

"Abe. Abe."deyip tatlı bir şekilde öyle bir güldü ki sanki cennetten melekler bana göz kırptı.

Kumral saçlarının üzerine bir öpücük kondurup o bebek kokusunu içime çektim. Ne kadar yorucu olsa da Nico'dan bir bebeğim olmasını isterdim. Ama maalesef Batı kadar şanslı değildim.

Onun küçük Rüzgar'ı hâlâ sıfır yaşındaydı. Batı, Küba'da hamileliğini geçirip, doğum yaptığından beri Yaman abiyle Türkiye'ye gelmemişlerdi. Ve minik Rüzgar'ı telefondaki fotoğraflar sayesinde görebilmiştim. O kadar ufaktı ki Yaman abinin kollarında kaybolmuştu. Sarı saçları ve mavi gözleriyle büyüdüğünde filinta gibi biri olacağının sinyallerini veriyordu.

"Tanıdığım herkesin hayatı değişti Tosun paşa. Hepimizin hayatı içine bodoslama biri daldı. Ya da biz birilerinin hayatı içine sıçtık. Bak sana hikayemizi özet geçeyim."

Camın önündeki koltuğa otururken onun başına bir öpücük daha kondurdum. "Ben kazara Nico amcanın hayatına girdim. Tüm mutsuz hayatım onunla değişti. Bazı zamanlar korkutucu olaylar yaşadım. Bazı zamanlar üzücü. Ama ne olursa olsun, o kim olursa olsun ya da ne iş yaparsa yapsın her zaman onu sevdim ve yanında yer aldım. Tıpkı Hürrem Sultan'ın Kanuni Sultan Süleyman'ı her daim desteklemesi gibi."

"Abe..." Yanağını göğsüme sürtünce güldüm. Ablam her zaman onun yaramaz olduğunu söylüyordu. Peki neden benimleyken hep uslu bir bebek oluyordu?

Kusura bakma abla bebek bozuk değil. Sen sorunlusun.

"Tamam, devam edelim. Ufuk, benim kardeşim gibidir. Babası dışında kimsesi yoktu. O da yatalaktı. Ufuk'um okul okuyamadı. Tam bir arakçı'ydı. Aparmakta uzmandı. Ekmeğini de böyle çıkartırdı. Babasının ömrü tükendiğinde kardeşim hâlâ çok küçüktü. Ona sahip çıkacak kimse yoktu. Ne akraba, ne tanıdık. Onunla hep çocukken sokakta oynardım. Bazen harçlığımı ona verirdim. Bazende yediğim aşımı paylaşırdım. Ev sahibi tarafından evden atıldığında 13 yaşlarında bir ergendi. Sokaklar onun gibi güzelliğiyle dikkat çeken bir çocuk için kesinlikle uygun değildi. Neyse ki mahallemizin Polat Alemdar'ı ona sahip çıktı. Kimse kardeşimin masrafını, sorumluluğunu almazken o bunu üstlendi. Ona bir abi oldu. Onu okula gönderdi. Herşeyiyle ilgilendi. Sanırım Güneş öldükten sonra Ufuk, Polat abi için bir ışık kaynağı oldu. Herneyse. Kardeşim Ufuk büyüdüğünde Polat abiye karşı hissettiği platonik aşk gerçek aşka evrildi. Ve bam! Mahallenin boz kurdunun kalbini apardı. Sonra geldiler benim gözüme gözüme soktular amk."

"Abe. Abe. Gugu. Paca."

"Kusura bakma Faruk efendi. Abe dışında dediğin hiç bir kelimeyi anlamıyorum. Hepsi fasarya bana göre. Bebekçem hiç yok."

Belli ki o da beni pek anlamıyordu. Çünkü gülerek tepki veriyordu. Neyse, bu da bizim ortak noktamızdı.

"Yaman abinin sevdası Yeşilçam filmlerini aratmaz. Oraya fazla girmek istemiyorum ufaklık. Çünkü başı harabe, sonu mutlu biten bir öykü. Ama şu anda ikisi senden daha minik bir yavru ile Karayip korsanlarına özeniyor olabilir. Hâlâ Küba'dalar aq. Çocuk pembe tenli doğdu. Beyaz şu anda. Ama buraya gelene kadar fırında unutulmuş kek gibi kara olacak. Ulan Küba Adana'dan daha sıcaktır be. Çocuğun adı Rüzgar değil Ateş falan olmalıymış. İklime daha uygun bir isim."

Yumurcak yine gülüp tişörtümü avucunda sıktı.

"Zafer abi ve Volkan abi var bir de. Ateşli, piyanist bir mafya babası ve herşeyi dalgaya alan, söylediğim herşeye gülerek beni deli eden çekilmez görümcemin aşkı. Onlara da pek girmek istemiyorum. Aralarında çok ihtiraslı bir ilişki var. İkisini düşünmek bile arzumu körüklüyor. Tövbe yarabbim. Bebeğe ne anlatıyorum ben?"

"Meme. Abe. Meme."

Ne dedi? Meme mi? Acıktı mı acaba?

"Mama mı istiyorsun?"

"Ihh. Meme. Meme. Meme."

"Lan bir dur, papağana bağlama. Seninkine açlık değil dudak tiryakiliği denir herhalde. Bir test edelim bakalım. Beni emipte süt gelmeyince o çıkmış olan dişlerinle ısırırsan açsındır. Yok ben emer uyurum dersen anlarız zaten."

Onu biraz uzaklaştırıp tek kolumla tutarak tişörtü zar zor üzerimden çıkardım. Ablamınkileri aratmayan mavi gözlerine bakınca parladığını gördüm. Amına koyim aç aslan yavrusu gibi sağ mememe saldırdı resmen.

"Yavaş. Süt yok oğlum bende."

Mememi emip dudaklarıyla çekiştirdi bir süre. Sonra sinirlenip mızmızlanmaya başladı. Ve evet, sonunda dişlerini geçirdi.

"Aaaaaaa! Allah'ıma koptu memem? Kocamın emmeyi en çok sevdiği iki şeyden biri gitti."

"Afşar... Sevgilim sen ne yapıyorsun?"

Başımı kaldırıp gözüm yaşlı, salonun girişinde duran Nico'ya baktım. İşten dönmüştü ve benim vaziyet vahimdi. Neden hep cins cins olaylar benim başıma geliyor?

[[[✒️...]]]

Neden acaba Afşar sultan? Aosjsilakal

Arakçı : hırsız

Aparmak : gizlice çalmak

Fasarya : boş anlamsız söz

Cins : garip,tuhaf

KOD ADI : BELA [GAY]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin