[[[✒️__]]]
"Oğlum benim... Yavrum... Allah'a çok şükür yaşıyorsun..."
Bizim valide sultan yanıma geldiğinden beri bu haldeydik. Sürekli kolumu alnımı öpüp kokluyor, beni iyi gördüğü için yüzünü tavana kaldırıp şükrediyordu.
Sonunda bunaldığımı anlamış olmalı ki Metin abim annemin omzuna elini koyup duruma müdahale etmeye çalıştı. "Anne yeter... Çocuk zaten yaralı, canı acıyordur. Bir de sen üzerine bu kadar düşme."
Tülbentinin kenarıyla durmak bilmeyen gözyaşlarını silerken acıklı bir ses tonuyla konuştuğunda hiç birimiz bir şey diyemedik. "Doğrudur oğlum ama ana yüreği bu ne yaparsın. En küçüğünüzü bu hallerde görüpte nasıl sakin kalayım?"
Kadın birkaç günde benim yüzümden çöktü. Gerçi kurşunlara ben 'gelin buyrun vücuduma girin' demedim ama kendimi sorumlu tutuyordum işte.
"Ana... Yaklaşta bir sarıl bana. Bende ana kokusunu içime çekeyim. Daha çabuk iyileşir, bomba gibi mahalleye düşerim."dedim sırıtarak. Hiç sırıtasım yoktu ama birinin onlara moral vermesi gerekiyordu.
"Oğlum benim..."diyerek üzerime doğru eğildi ve canımı acıtmaktan korka korka sarıldı. Boynuma doğru bir öpücük kondurup "Oyy benim süt kokulu kuzum..."dedi.
Açıkçası söylemem gerekirse bu kadar kişinin verdiği ilgi hoşuma gitmişti.
"Kardeşim, senin için koca bir kutu ekler pasta getirmiştim ama doktor içeri sokmama izin vermedi."
Gözlerim büyürken şaşkınlıkla ona baktım. Ekler deyince bir yalandım. "Gözünü seveyim canım Giray abim o kutuyu ne yap ne et getir. Nolursun bak. Uyanmadan önce çok pis ekler rüyası gördüm, o zamandan beri canım çekiyor." Canım Nico'nun sikini de çekiyor ama şu an onu yiyemem.
"Valla ikna etmek için çok uğraştım ama adam Nuh diyor peygamber demiyor. Kutuyu elimden aldığı gibi götürdü. Muhtemelen hastane personeliyle yiyecek."
Ulan şeytan diyor; Çağatay'ın sık kafasına. Dua etsin çok merhametli bir yüreğim var. Tabi bir de arkadaşım Eren'in eşi ve bir çocuk babası.
"Sorun etme Afşar. Az bir şey sık dişini. Buradan çıkar çıkmaz sana daha büyük bir kutu getireceğim."
"Söz mü?"
"Söz."
Neyse ben sözümü almıştım.
Fidan ablam diğer taraftan saçlarımı okşadı. "Cerrah değilim ama dahiliye doktoru olarak anlarım. Dosyana baktım canım. Kalıcı hiç bir sorun yok. Zamanla çok iyi olacaksın. Yine de bir ay sonra bana kontrole gel ki akciğer röntgeni çekip hasarlı yere bakalım. Solunum testi ve karaciğerin tam çalışıyor mu diye birkaç kan testi de yaparız."
"Tamam ablacım."
Gülümseyerek anamdan sonra alnıma bir öpücükte o kondurdu.
Annem geri çekilip ablamın yanında dururken daha iyi görünüyordu. Metin abim ve Yavuz abim de beni alnımdan öpünce dilime kadar gelen sözleri artık tutamadım.
"Bu ne lan? Herkes 'namusumsun' der gibi alnıma bir tane yapıştırıyor. Öpecek başka yer mi yok?"
Tepkimle birlikte herkesin yüzünde bir tebessüm belirdi. Odanın havası aşırı dramadan boğucu bir haldeydi ama şimdi birazcık yumuşama vardı.
Polat abim tespihi elinde iki tur çevirip bileğine takarken "Giray kardeşin getirdiğini doktor kabul etmedi ama benim getirdiğim sepeti kabul etti. Bol bol ye."dedi.
Övündüğü şey muz ve elmadan oluşan meyve sepetiydi. İyi de ben çilek ya da kiraz severim. Hatta bana sıvı çikolata da getirin. Bandıra bandıra yerim.
"Abim be teessüf ederim ben maymun muyum? Oldu olacak direkt salkımı ile ağaçtan koparıp getirseydin."
Polat abi dudaklarını birbirine bastırarak kahkaha atmamak için kendini engelledi. Dudaklarının kenarının hafif kıvrılmasından bunu anladım. "Yavuz ile Gül'ün evinin camını silerken bu konuyu seninle açıklığa getirmiştik diye hatırlıyorum."
Bana o zaman şebek gibi olduğumu söylemişti. Sen şu adamı görüyor musun? Alttan laf sokarken millete çaktırmamayı da bilirmiş.
"He abi he. İkimizin konuda açıklığa kavuşmuştu. Ben sana hapishaneden çıkış hediyesi hazırlamamıştım. İyi hatırlattın. Nico'cuğuma diyeyim de koca bir kavanoz kestane balı alsın. Sen seversin. O da olmadı. Armut alırız bak. Üzerine bal döküp yersin."
Zafer abi kahkaha patlatarak varlığını belli etti. İyi ki Erol abi odanın dışındaydı.
Yaman abi de gülmeye başladı. Polat'ın sırtına bir tane yapıştırıp "Laf gediğine böyle sokulur Polat kardeş."dedi.
Polat abi daha da bir şey demedi. Sessizce sadece bana baktı.
Orhan abim yanıma gelip elimi elleri arasına aldı. "Yarın beni askere uğurluyorlar kardeşim. Yanımda olamayacağın için üzülme tamam mı? Sen güzelce iyileşmene bak."
Yüreğimi bir korku sardı. "Abi sağ salim döneceksin değil mi? Bak daha bedenci olup öğrencilerin okul hayatları boyunca ağızlarından girip burunlarından çıkacaksın. Sonra kızlar sana aşık olurken aralarda tek tük oğlanlarda sana bayılıp salya akıtacak. Karşına biri çıkacak eşek tepmişe dönmüşçesine aşık olacaksın. Bak daha çok yaşayacağın şey var."
"Eee sen benim yerime kaderimi planlamışsın işte. Aynen bunları yaşayacağım. Korkma. Sizlere geri döneceğim."
Gözlerim sulanırken eli saçlarımın arasına girdi. "Seni seviyorum küçüğüm. Bu kadar abilerimiz ve bir tanecik ablamız varken küçüğüm diyebileceğim tek ufak kardeşim sensin. Küçük kardeş olmak nasıl hissettirir bilirim. Ama abi olmanın anlamını tattıran bir tek sensin."
Kendimi daha da tutamadım. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Orhan abim üzerime eğilip hafifçe sarıldı. Şakağıma dudaklarını bastırıp "Söz veriyorum. Size geri döneceğim."dedi.
İnşallah be abim. İnşallah tutamayacağın bir söz vermemişsindir.
[[[✒️...]]]
Arkadaşlar daha önce bir kez sordum. Kimse bir şey yazmadı. Şimdi tekrar soruyorum. Kitap finaline kadar kurgulandı sayılır. Çiftlerden herhangi birinde görmek istediğiniz bir sahne var mı? Varsa ve hikaye akışını bozmazsa eklerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD ADI : BELA [GAY]
General FictionHedef: Sugar Daddy kurgusunun ve yan karakterlerin hikayesinin devam kitabıdır. Konusunu buraya yazıpta spoiler falan vermeyeceğim. Ana ve yan kitapları okumamış olanlar profilimden ulaşabilir: 1.Hedef: Sugar Daddy 2.Bu Sevda Pek YAMAN 3.Kıvılcım ...