[[[✒️__]]]Ufuk'un evine geri döndüğümde kapıdan girer girmez Erol abi beni ensemden yakaladı. Abi bu neymiş be? Bugün de herkes beni kedi gibi ensemden yakalar oldu.
"Nereye gittin sen? Adnan ve bensiz dışarı işemeye bile gidemeyeceğini bilmiyor musun? Telefonunu da yanına almamışsın. Endişeden deliye döndük. Adnan seni dışarıda aramak için gitti. Arayayım da geri gelsin."
Ensemi bırakıp salona geri döndü ve bana kaşları çatık bir sekilde bakarak Adnan abiyi aradı. Onunla konuşurken bile gözlerini üzerimden ayırmadı.
"Geç otur."
Sessizce Erol abiyi dinledim ve kanepeye oturdum. Ufuk hâlâ uyuyor olmalıydı.
O tam karşımdaki koltuğa oturacakken zil çaldı. Erol abi hızla gidip kapıyı açtı. Adnan abi içeriye girerken bana bir bakış attı.
"Afşar bey, lütfen dışarı çıkarken bir daha ki sefere bizi uyandırın."
Normalde espiri yapar onlarla biraz uğraşırdım ama istemiyordum. "Üzgünüm. Bir daha olmaz." Yine de söz veremem.
Erol abi ile ikisi karşımdaki koltuklara yerleşti. Sanırım sorgu vakti gelmişti.
"Nereye gittin?"
Doğruyu mu söylesem yalan mı?
"Şeye... Camiye..." Bu cevapta da olmadı sanki.
"Ne için? Sabahın köründe hoca ile iki rekat namaz kılmak için mi? Yemezler Afşar."dedi Erol abi. Beni o kadar iyi tanımıştı ki artık cevaplarımla nasıl kıvırdığımı iyi biliyordu.
"Belamı bulmaya gittim."
İkisi de neyi kastettiğimi anlamış olmalı ki surat ifadeleri bir anda değişti. Daha endişeli ve daha gergin görünüyorlardı.
Erol abi tahmini olarak beni azarlamak için ağzını açacakken, Adnan abi elini havaya kaldırıp ona susmasını işaret etti. Sanırım bu konuyu kendisi halletmek istiyordu.
"Afşar bey, doğru mu anladım? Nigel'ı aramaya mı gittiniz?"
"Aslında Özgür'den özür dileyecektim. Nigel'ı değilde onu aramak için çıktım. Haliyle o saatte dışarı da olması imkansızdı. Ben de Nigel'a denk gelirim diye düşündüm. Erken gitmemin sebebi zaten size zor anlar yaşattıktan sonra, üzerine bir de peşime takılıp tekrar başınızı belaya sokmanızı istemediğim içindi."
"Mantıklı ve düşünceli bir sebebiniz olmuş olsa da unutmamalısınız ki sizin korumalarınız olarak belayla uğraşmak bizim işimiz. Size zarar gelebilirdi ve bu da bizim işimizi düzgün yapmadığımız anlamına gelirdi. Nicolò bey bizi kovmasa bile bunu ciddiye aldığım için ben istifa ederdim. Eminim Erol da peşimden gelirdi."
Erol abi başını sallayarak onayladı.
"Çok üzgünüm. Bu açıdan hiç bakmamıştım. Sizi hep birer arkadaş olarak gördüğüm için beni korumanın işiniz olduğunu unutuyorum."
Erol abi bunu duyunca yüzündeki sert ifade yumuşadı. "Afşar, biz senin korumanız ama aynı zamanda arkadaşınız. Sana zarar gelirse hem işimizi berbat ederiz, hem de bir arkadaşımızı kaybederiz. Lütfen anla bizi. Bugün seni bulamadığımızda ikimizin de hissettiği korku işimizden olmak değildi, seni kaybetmekti."
Onlar tarafından bu kadar değer görmek gözlerimin yaşarmasına sebep oldu. Bugün yeterince saçma şey yaptım. Şimdi bir tane daha yapsam bir şey olmaz.
Yerimden hızla kalkıp koltuklarının arasına geçerek ikisine de sarıldım. Adnan abinin şaşkınlıktan nefesi kesilirken, Erol abi hemen bana uyum sağlayarak sarıldı.
"İkinizi de seviyorum."
"Biz de seni Afşar."
"N'oluyor burada?"
İkiliden ayrılıp gözünün birini ovuşturan Ufuk'a baktım. Uykulu haliyle çok sevimli görünüyordu.
"Gel kardeşim, üçlü yapıyoruz katılır mısın?"
Ufuk'un şaşkınlıktan gözleri büyüdü. "Şaka lan şaka. Sevgi sarılışı uyguluyoruz. Sana da uygulayayım."diyerek ona doğru yürüdüm ve sıkıca sarıldım. Bedeni otomatik olarak tepki verdi ve o da kollarını bana sarıp başını omzuma koydu.
"Günaydın benim kardeşime."
"Günaydın. Bu iyi geldi."
"Sarılmakta bir tür terapi bilmiyor musun?"
"Bilmiyordum."
"Hadi giyin bakalım. Sahil kenarında en taşaklı mekanda on numara bir kahvaltı yapmaya gidiyoruz. Hepiniz hak ettiniz bunu."
Erol abi sırıttı. "Vallaha da bu süper bir haber. Tıkabasa yiyeceğim."
Adnan abi ona bir bakış attı. "Sonra seni hastaneye kaldıralım."
Bıyığı, sakalı olmasına rağmen Erol abi çocuk gibi dudak bükünce ben bir kahkaha attım. Bu adam bazen yaşını unutuyor olmalıydı.
...... ......
Deniz kenarındaki şık bir mekanda kahvaltımızı ederken Zafer abi gelerek beni şaşırttı. Sevgilisi ile vakit geçirmekten kendi abisini bile ihmal etmişken, bizi bulup ziyaret etmesi şaşırtıcı bir durumdu.
"Bakıyorum da sonunda sevgilinin koynundan çıkmışsın kötü görümce."
"Der kocasının bulunduğu yataktan kolay çıkamayan Afşar sultan. Önce kendine bak. Siz ikiniz bir aradayken ben orada yokmuşum gibi davranıyorsunuz. Yanındayken gözünü üstümden ayırmayan ateşli bir sevgilim varken neden sizinle çok takılayım?"
"O haklı Afşar."dedi canım kardeşim Ufuk.
"Sen kimin tarafındasın?"
"Haklının elbette."
Ortadaki tabaklardan kendi tabağına bir şeyler alan Zafer abiye garson tarafından bir fincan kahve getirildi. Belli ki yanımıza gelmeden söylemiş.
"Peki şirketteki işle kim ilgileniyor Zafer abi?"
"Abim tabi ki de. Ne var bunda. Sevgilim olmadığı zamanlarda siz birlikte vakit geçirirken, ben şirket işleriyle ilgileniyordum. Arada bir kaçamak yapmak benim de hakkım."
"Harbiden çekilmez görümce gibisin."
Zafer abi tam bir şey diyecekken hapşurunca hepimiz 'Çok yaşa' dedik. Üzerine bir kez daha hapşurunca yeniden söyledik. Üçüncüsünde ben artık dayanamadım.
"Ölümsüz mü olmaya çalışıyorsun Zafer abi?"
Bunu söylememle birlikte Zafer abi ve Erol abi kahkahaya boğuldu. İşte yine başlıyoruz. Ama çifte farkla.
[[[✒️...]]]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD ADI : BELA [GAY]
General FictionHedef: Sugar Daddy kurgusunun ve yan karakterlerin hikayesinin devam kitabıdır. Konusunu buraya yazıpta spoiler falan vermeyeceğim. Ana ve yan kitapları okumamış olanlar profilimden ulaşabilir: 1.Hedef: Sugar Daddy 2.Bu Sevda Pek YAMAN 3.Kıvılcım ...