[[[✒️__]]]Bugün Ufuk'la birlikte geçirdiğim ikinci gündü. Ona çaktırmadan Nico ile telefonda Polat'ı hapisten çıkarabilme ihtimalini konuşmuştum. O da bana, içeriye adam sokmanın, hatta hapishane gardiyanlarını parayla satın almanın daha kolay olduğunu ama birisini parmaklık ardından kaçırıp ülke dışına çıkarmanın daha zor olduğunu söylemişti. Elbette bende bunları düşünmüştüm ama olmayacak duaya amin der gibi Ufuk'a umut vermiştim ve üretilecek çözüm ne kadar zor olursa olsun bunu göze aldığımı belirtmiştim.
Yine de Nico benim bile karşıt fikir sunamayacağım bir gerçeği ortaya koyunca daha fazla ısrar edemedim. Alemdar efendi kaçak hayatı yaşamayı asla kabul etmezdi. Adaleti çiğnemez de derdim ama adam suç işlememişti ki. Sadece Yaman abinin suçunu üstlenmişti. Bu yüzden adaleti de çiğnemeden bir çözüm bulmamız gerekiyordu.
Neyse ki Nico en iyi avukatlardan oluşan bir grup ile Polat abinin cezasının tamamen kaldırılması için bir yıl sonra yeniden davayı açmaya karar verdi. Hakkı Köroğlu hakkında daha fazla bilgi bulunmuştu. Batı'nın dayısının yardımlarıyla tabi. Ve bu bilgiler gerçekten de o şerefsizin çok kötü şeyler yaptığının kanıtıydı. Nefsi müdafaa konusu yeniden gündeme getirilirken elde ki yeni bilgiler de mahkemeye sunulacaktı.
Nico'nun benden habersiz bu işin peşini bırakmadan Polat abiyi çıkarma çabaları fazlasıyla ondan etkilenmeme sebep olmuştu. Eve geri döndüğümde onun için güzel bir ödül hazırlasam iyi olurdu. Hak etti çünkü.
Mutfak için birkaç şey almak üzere Yavuz abimin bakkalına koşa koşa gittim. Elbette tüm ısrarlarına rağmen Adnan abiyle Erol abiyi yanıma almamıştım. Muhtemelen şu anda çivi üzerinde oturuyor gibi hissediyorlardır.
"Abim be!"
Tezgahın arkasında oturmuş minik televizyondaki Yeşilçam filmini izleyen Yavuz abim bana döndü. "Ulan Afşar, eve uğramışsın, bizim valideyi görmüşsün de bize uğramaz olmuşsun."
"Abicim, senin mertliği kaldırımda görünce ben de bir yiğitlik edeyim kaldırayım dedim. Sonra benim korumalar uf oldu. İskeletine kadar erimeye niyetli olan Ufuk'la da ilgileneyim derken Gül ablayla sana uğramaya fırsatım olmadı. Eve gidip diğer iki abilerimle ve okulunu yeni bitirmiş olan Orhan abimi de görmek isterdim ama bizim Şam babası o evde ikamet ettiği sürece pek gelesim yok."
O kadar söylediğim şeyin içinden takıldığı tek konu kaldırımda bıraktığı mertliği olmuştu.
"Amına kodumun iti! Karate kid gibi daldı bana. Ağzım burnum yer değiştirmedi ona dua ediyorum."
Arkadaş gelde tut tutabilirsen kendini.
"Puhahahaha..." Berbat bir gülme beni alınca abimin yavaşça yerinden ayağa kalktığını gördüm. En fenası kaşları çatık ve öfkeli bir surat ifadesine sahipti.
"Ulan Afşar... Ulan Afşar! Şuna bak abisinin acı çekmesine Yeşilçam kötü karakterleri gibi gülüyor."
Gülmemi durdurmak için dudaklarımı ağzımın içine doğru çevirdim. Yine de ufak tefek sesler çıkıyordu.
"Ne almaya geldiysen al da bir an önce Ufuk'un yanına git. Bizim mahallede çok fazla yalnız dolaşma. O it sana bir şey yapar, sonra biz abilerin hızını alamaz. Kurtarayım diye dayak yeriz."
Şimdi Nigel'ın dövüşmesini bizzat görmüş olmasaydım 'adamı gözünüzde ne büyüttünüz' derdim. Ama gördüğüm için abimi haklı buluyorum.
Yalnız abimin bilmediği bir şey var. Ben zaten bir gün önce Nigel'a yalnız yakalandım. Adam sebepsizce beni silkelemedi en azından. Benden etkilendi ondan dolayı dövmedi beni dedikçe Erol abi dalga geçiyordu. Doğru tahminde bulunmuşum işte.
"Tamam abicim." Elimdeki kağıdı uzatıp "Al şu listeyi. İstediklerim burada."dedim.
"Oğlum var ya, bazen tepemin tasını attırıyorsun. Yabancı mısın sen? Git kendin al reyonlardan, getir bana."
Uzunca bir kez ofladıktan sonra almadığı listeye bakarak reyonların arasına girdim. Evlenmiş olsam da, paramla alışveriş yapsam da yine de abimin işini yapıyordum amk.
Aldıklarım kucağımda küçük bir tepe oluşturmuştu. Hepsini tezgahın üzerine bırakırken abim hesap yapıyordu. "567 lira."
"Lan ben ne aldım da o kadar tuttu?"
"Lan deme abiye lan! Oğlum çay, toz şeker, un, sıvı yağ fiyatından haberin var mı senin? Ulan bir de bakliyat reyonundan potpori yapmış gelmiş bana maval okuyor."
"Tamam abi, ben birşey demedim varsay."diyerek cüzdanımdan gıcır gıcır yüzlükleri çıkarıp tezgahın üzerine bıraktım. Abim paranın üzerini verip poşetlerden birine bir paket fıstıkla, çikolata atınca ona baktım.
"Ufuk kardeşim için benden."
"E ben peki?"
"Eben Afşar. Şuradan en sevdiğin cipsten al."
Amına koyim bu işin be! Evlendiğim kocam multi milyoner ama yine örseleniyoruz. Büyük bir paket cipsi kapıp poşete atarken abime dil çıkardım.
"Kazık kadar oldun hâlâ çocuk gibi tavır yapıyorsun."diyerek saçlarımı karıştırdı ve sonra en sevdiğim çikolatadan bir tane poşete attı. Canım abim.
"Canımsın." Bunu dememle gülümsedi.
"Giderken dikkatli ol. Çünkü sen belaları üzerine çekmeyi çok seversin."
Pata çakıp poşetleri yüklendim ve dışarı çıktım.
Abim haklıydı. Bela çekici bir mıknatıs üzerimde varmış gibi etrafta yürüyebiliyordum. Ve şimdi karşıdan belanın ta kendisinin geldiğini görüyordum.
[[[✒️...]]]
Çok üzgünüm Afşar sultan ama bu kitap bela kokuyor.
pata çakmak : askerce selam vermek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOD ADI : BELA [GAY]
Fiction généraleHedef: Sugar Daddy kurgusunun ve yan karakterlerin hikayesinin devam kitabıdır. Konusunu buraya yazıpta spoiler falan vermeyeceğim. Ana ve yan kitapları okumamış olanlar profilimden ulaşabilir: 1.Hedef: Sugar Daddy 2.Bu Sevda Pek YAMAN 3.Kıvılcım ...