0.6

205 17 30
                                    

Aynı günün akşamı genç prens en yakın dostunun evinin tam önünde bulmuştu kendini. Büyük evi onu daraltıyordu garip şekilde. Ve orada daha fazla kalamayınca, bacakları onu Matsu'nun evine getirmişti.

"Seni Tanrı gönderdi!" Matsuyama, Misugi'nin neden geldiğini bile sormadan kolundan kavrayarak içeri soku ve kapıyı kapattı. "Lütfen evimizi yıkmayın, yoksa sokakta uyuyacağız!" Dedi salona koşarak.

Misugi, ayakkabılarını çıkardıktan sonra arkadaşının peşinden salona geldi. Oh, oda tamamen savaş alanına dönmüştü. Matsuyama'nın izlemek istediği ama başlatmaya vakit bile bulamadığı film, dağılmış olan patlamış mısırlar, her yerde olan çocuk oyuncakları, halının ortasındaki bir adet bebek bezi ve Jun'un giymemek için direndiği pijamaları..

"N'oldu burada?" Dedi Misugi, etrafı incelerken.

"Babam, annem evde yokken eve yabancı insanlar sokuyor." Dedi Jun, Misugi'ye bakarak.

"Yabancı dediğin benim en iyi dostum, ayrıca annenin de arkadaşı." Dedi Matsuyama. "Pijamalarını giyin ve uyumaya git!"

"Ama yarın pazar! Erken kalkmama gerek yoksa neden erken yatayım!"

"Çünkü öyle olması gerekiyor!"

"Mantıklı soruma mantıksız bir cevap verdin. Bu yüzden dediğini yapmıyorum."

"Sen mantık ne demek biliyor musun küçük adam?!"

O esnada halının üzerinde oturmuş ağlayan küçük kızı fark etti Misugi. Matsu ve Jun, kendi seslerinden duyamıyorlardı galiba. Yavaşca minik kızı kucağına aldı ve sakinleştirmeye çalıştı. Minik kız genç prensin kucağında gerçekten susmuştu.

"Bak Jun. Annen babası rahatsızlandığı için sadece bugünlük evde değil. Ve sen ona uslu olacağını söylemiştin!"

"Bana istemediğim birşeyi yaptırmaya çalışmasan anlaşabilirdik baba!"

"Matsuyama, sen kızının bezini değiştirecektin sanırım. O sırada Jun'la ben etrafı toplarız."

"İyi fikir!" Matsu, yerdeki bezi ve minik kızını kucağına alarak yatak odasına gitti.

"Sen babamı nereden tanıyorsun amca?"

"Aynı lisede okuduk."

"O zaman tanışalım! Ben Jun Matsuyama. Senin ismin ne?"

"Jun Misugi. Adaş çıktık görüyor musun?" Dedi oğlana gülümseyerek.

"Evet-hey bir dakika." Jun'un aklı karıştı. "Babam bana yakın bir arkadaşının ismini vermiş. Ve yakın arkadaşı da kendi oğluna babamın ismini vermişti. Babamın o yakın arkadaşı sensen eğer...bu durumda sen Hikaru'nun babası mı oluyorsun?!"

Hayatının potunu kıran Misugi, sıkıntılı şekilde saçlarını karıştırdı. Terslikten Matsuyama da yanında değildi. Buradan seslense nasıl olurdu acaba? Hayır, ne cevap vereceğini bilmediği açık açık belli olurdu. Başka birşey düşünmeliydi...mantıklı birşey.

"Babasıyım..ama sen bunu ona söylemezsin herhâlde. En azından şimdilik."

"O ZAMAN NEDEN YILLARDIR YOKTUN!"

"Şşş!" Misugi, çocuğun boyuna eğildi hemen. "Baban kardeşini uyutuyor ses yapma."

"Hikaru'ya herşeyi anlatacağım!"

"Hayır anlatmayacaksın. Hikaru'ya bunu ben söyleyeceğim."

"Ama Hikaru, benim bildiğim hâlde sakladığımı öğrenirse benden nefret eder!"

"Öğrenmeyecek. Hem benden değil de senden duyarsa daha çok üzülür. Ben ona yarın anlatacağım, söz veriyorum." Karşısındaki küçük çocuğun kendisini dinleyeceğini umuyordu. "Anlaştık sanırsam."

"Baba!" Çocuk son hız koşarak babasının yanına gitti. "Problem ne Jun?" "Sana anlatmam gerekenler var!"

"Bekle biraz." Matsuyama'nın kızı Eri'nin gözlerinden zaten uyku akıyordu. Bezi de değiştirildikten sonra uyuması da çok zaman almadı. Matsuyama, kızını yatırdıktan sonra odadan çıktı ve tekrar salona geldi. "Evet Jun, seni dinliyorum."

"Bu adam Hikaru'nun babasıymış! Kendisi söyledi." İşaret parmağını koltukta oturan Misugi'ye doğrulttu.

"Bu adamın ağzında laf durmuyor." Diyerek kafasını olumsuzca salladı Matsuyama.

"Sen biliyor muydun baba?!"

"Evet."

"O zaman neden Hikaru'nun haberi yok?"

"Jun, bunlar senin anlayacağın şeyler değil. Bunu bilmiyormuş gibi davran bu yüzden." Dedi Matsuyama.

"Ben bunu Hikaru'dan saklamak istemiyorum! O belli etmese bile babası olmadığı için çok üzülüyor. Ve babalar gününü de bu yüzden hiç sevmiyor. Eğer babasını tanırsa mutlu olur. Ona söylemem gerek."

"Söylemeyeceksin. Bırakalım bunu oğluna kendi anlatsın. Bizim karışmamamız gerekiyor. Ve Hikaru, senin bundan haberin olduğunu da bilmeyecek. Ayrıca üzülmeyecek de. Güven bana."

Yaralı Prens~Jun MisugiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin