1.6

192 10 24
                                    

"Jun, dur artık!" Sayu, Misugi'nin kolundan tutarak durdurmaya çalıştı. "Lütfen Jun!"

Misugi, yerdeki adamın üstünden kalkıp Sayu'ya baktı. "Sayu'm.." genç kadın, Misugi'nin kollarının arasına girerek hüngür hüngür ağlamaya başladı. İçini boşaltmak elbette ona iyi geliyordu. "Çok korktum.."

"Neden bana haber vermedin Sayu? Ya evden çıkarken seni hiç görmeseydim?"

"Söyleme lütfen Jun! Bunu düşünmek istemiyorum.."

Genç prens, kollarının arasında olan prensesine daha sıkı sarıldı. Asla bırakmayacakmış gibi sıkı sarıldı ona. "Geçti gitti güzelim. Bak ben yanındayım, oğlumuz yanımızda." Misugi, Sayu'nun dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Yıllar önce gitmeseydim, karımın yanında olsaydım bunların hiç biri yaşanmazdı. Sayu hâlâ da benim yüzümden acı çekmiyor olurdu.. "Özür dilerim.."

"Anne, baba!"

Hikaru, anne ve babasına sarıldığı zaman hissettiği mutluluk tarifedilemezdi. Güven ve huzur doluydu. "Bizi kurtarmaya geleceğinizi biliyordum." Demişti babasının kucağındayken. "Elbette gelecektik." Dedi Jun. "Size zarar gelmesine izin vermeyiz."

"Polisi aradım. Burada olurlar birazdan." Dedi Matsuyama, kucağındaki Sakura'nın sırtını sıvazlarken. "Duruşmada bizzat kendim olacağım." Gözünün önüne kendi oğlu ya da kızı geliyordu. Kaçırılmaları, aç bırakılmaları ve de korkutulmaları..bir çocuk için fazlasıyla kötü olaylardı.

"Matsu enişte, babamın yanına gidicez değil mi?"

"Evet. Artık korkmana da gerek yok güvendesin."

"Biliyorum." Dedi küçük kız. Yorgunluktan göz kapakları kapanıyordu. "Sen uyu istersen Sakura. Ben yanındayım zaten." Sakura, evet diyen mırıltılar çıkarıp gözlerini kapamıştı bile.

○ ○ ○

Gecenin geç saatlerinde, nihayet evlerine dönmüşlerdi. Bugün tam anlamıyla bir kabustan farksız geçmişti. Oğlunun yanında olması elbette Misugi için mutluluk vericiydi ama Sayu'yla konuşacak meselesi vardı.

O an soğukkanlılığını hiç kaybetmemiş olsa bile, şimdi düşününce sinirleri tepesine çıkıyordu. Sayu'nun ona haber vermemesi ya da Elvis denen şerefsizin el attığı pis planları. Misugi, karısını evden çıkarken görmeseydi neler olacağını tahmin etmek bile istemiyordu.

Yanında uzanmış olan Hikaru'nun uyuduğundan emin olunca çocuğun yatağından kalktı ve yavaş adımlarla odadan çıkmak için kapıya yöneldi.

"Gidiyor musun?"

"Sen uyumadın mı?"

"Hayır."

Misugi, tekrardan küçük oğlunun yanına oturdu. "Ama uyuman gerek. Bugün hepimiz yeterince yorulduk değil mi?"

"İyileşmek için gittiğini neden anneme söylememiştin baba?"

Hikaru'dan gelen beklenmedik soru Misugi'yi zor duruma sokmuştu. Hikaru zeki olabilirdi ama hâlâ çocuktu. Ve hâliyle Misugi ona bazı şeyleri açıklayamazdı.

"Sebebini merak ettiğimden değil de.." Sustu. Konuşup konuşmamak arasında git gel yaptıktan sonra konuşmaya karar verdi. "Belki de annemle hiç ayrılmasaydın o adam anneme bu kadar yaklaşmaya çalışmazdı! Hatta annem onunla karşılaşmazdı bile. Neden anneme doğruları söylemedin baba?" Yattığı yerden doğrularak babasının gözlerine baktı.

Yaralı Prens~Jun MisugiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin