0.9

188 15 32
                                    

"Sana sarılabilir miyim Hikaru?"

Küçük oğlan, babasının sorduğu soruya yanıt olarak kollarını babasının boynuna dolamıştı. Misugi'yse bunu bekliyormuş gibi oğlunun sarılışına karşılık vererek ayağa kalktı.

Kucağındaki oğluna sıkıca sarılmışken, onları izleyen Sayu'ya baktı. "Teşekkür ederim." Genç kadın, hafif bir tebessüm ederek kafasını salladı.

Genç adamın kahverengi gözleri mutluluktan dolmuştu ve dokunsan ağlayacaktı resmen. Bu anı uzun zamandır hayal ediyordu sonuçta. Öyleki, bir koluyla oğlunu tutarken diğer koluyla genç kadını kendine çekerek sarıldı. Sayu, adamın sarılışına karşılık vermese de, onu itmemişti.

"Bundan sonra hep bir arada olacağız."

"Söz mü?" Dedi Hikaru, babasına bakarak. "Söz veriyorum." Dedi Misugi, gülümseyerek.

Kapının sesinin duyulmasıyla birlikte, Misugi kucağındaki oğlunu indirmeden açmaya gitti. Matsuyama ve Miva gelmişlerdi.

"Arkadaşının benim babam olduğunu neden söylemedin Matsuyama amca?" Dedi Hikaru babasının kucağından inerken. "Kendisi söyler diye düşündüm." Matsuyama, dedi.

"Sonunda geldin!" Jun, hemen annesine sarıldı. "Sadece bir gün bile olsa seni çok özledim annecim."

○ ○ ○

Pazartesi günü Hikaru için çok heyecanlıydı. Bugün onu okuldan babası alıcak ve birlikte zaman geçireceklerdi. Baba sevgisi ile tanışmak küçük oğlanı sevindiyordu tabii. Öyle ki, derse bile zor odaklanıyordu neredeyse.

"Peki sen Hikaru?" Diye seslenen öğretmeniyle, ayağa kalktı. "Başarılı olmak için tüm zorluklara rağmen elinden geleni yapmak gerekir bence. Sonuçta başarmak kolay değildir ve hedefimi gerçekleştirmek için bunu gerçekten istemeliyim! 'Ben bunu başaracağım!' Demeliyim."

"Çok güzel Hikaru!" Dedi genç kadın. "Sen söyle Sakura. Kendini nasıl motive ediyorsun?"

"Başarmak için risk almak gerekiyorsa, ben riskin ta kendisiyim!" Dedi yeşil gözlü kız, hırslı yüz ifadesiyle. Bir görseniz, Genzo konuşuyordu sanki.

"Oh..bu da çok iyi! Cesur olman güzel." Jun'a çevirdi bakışlarını. "Sıra sende Jun."

"İnanmak başarmanın yarısıysa, kalanı benim için kolaydır."

"Kendine güvenmen çok güzel!"

Sıra Reina'ya gelince, küçük kız ilk başta aklındakileri anlatmaya utandı. Ama Jun'un da desteğiyle konuşmaya karar verdi. "Başarmak için çalışmamız gerekir öğretmenim. Gerçekten emek verdiysem karşılığını da alırım." Tam da Taro'ya göre bir cevaptı gerçekten. Öğretmeni de küçük kızın cevabını beğenmişti. Ve sıra Katsuji Hyuga'ya gelince, esmer çocuk gülümseyerek ayağa kalktı. "Bu salaklar başardıysa ben de yaparım zaten." Gerisi kaos...ama iyi haber öğretmen bu kaosu sonlandırmıştı neyseki.

Öğle yemeği vakti gelmişti ve sınıftaki çocuklar da getirdikleri yiyeceklerini çıkarıyorlardı.

Yanında oturan Reina'nın birşey yemediğini gören Jun: "senin yemeğin yok mu?" Olumsuzca başını salladı Reina. "Evde unutmuşum. Evden yemek getiriyorum diye para da almadım yanıma." Jun, annesinin hazırladığı tostlardan birini kıza uzattı hemen. "Birini sen al o zaman." Dedi yüzündeki tebessümle. Küçük kız, itiraz etmek istedi ilk önce ama Jun, tostu kızın önüne bırakıp beslenme çantasından meyve suyunu da çıkartarak kıza vermişti. Reina, gülümseyip teşekkür etmişti Jun'a.

"Paylaşmak kelimesini bile sevmeyen Jun, yemeğini paylaşıyor." Diyerek kıkırdadı Sakura bir yandan sandviçini yemek kutusundan çıkarırken. "Gerçi, ben de paylaşmayı sevmem." Yanındaki Hikaru'ya döndü. "Neden bu kadar düşüncelisin bugün?"

"Heyecanlıyım. Okuldan sonra babamla zaman geçireceğiz çünkü."

"Baban mı?!" Sakura, fazla şaşırmıştı ki, elindeki karton kutuyu sertçe sıkmış ve içeceğin birazı sıraya dökülmüştü. "Ups!" Peçetesini çıkartarak sırayı temizlemeye başladı. "Ama babanın kim olduğunu, nerede olduğunu bilmediğini söylemiştin. Seni kandırmasın sonra?"

"Hayır ya!" Dedi Hikaru, omuzlarını silkerek. "Hem, annem de onayladı. Babamın yanımda olmama sebebi iyileşmek için Amerika'da olmasıymış. Ama iyileşir iyileşmez yanımıza geldi." Tavuklu sandviçinden bir ısırık aldı.

"Anladım." Diye konuştu Sakura. "Peki sizinle mi kalıyor?"

Hikaru, ağzındaki lokmayı yutarak cevap verdi."Uhm, şimdilik hayır. Ama annemle evlenince üçümüz birlikte yaşayacağız. Ayrıca annemi lise yıllarından beri tanıyor, yani sizin ailelerinizle de tanışıyor. Ama Matsu amcanın bana bunları anlatması daha iyi olurdu bence."

"Bu harika!" Dedi Sakura, kocaman gülümseyerek. "Düğün de yaparlarsa annenle babanın düğününe katılmış olucaksın! Onları düğün yapmaları için ikna et bence."

"Düğün şart değil...sadece tekrar evlensinler, bir arada olalım istiyorum. Bir kaç bizim pastaneye gelen Elvis adında bir adam var. Ve arada yine geliyordu ama annem ona hiç yüz vermedi. Böylece tamamen rahat bırakır bizi. Annemin onunla evleneceğini sanıp çok korkmuştum!"

"Boşveer!" Sakura, gülerek dedi. "Düşünebiliyor musun? Yıllar geçmesine rağmen sevgileri hiç bitmemiş. Aynı Stella ve Brandon gibi bir birlerine çok aşıklar!" Yüzündeki büyük gülümseme yavaştan solmaya başladı birden. "Benimkiler evliyken bile bir birlerini sevmediklerini düşünürdüm. Ayrıldılar, babam tekrar evlendi."

Hikaru, kızın omzunu sıvazladı. "Böyle daha mutlusun ama. Üzülme lütfen."

"Orası öyle. Babam evlenince Cindirella'nın üvey annesi gibi bir üvey annem olacağını düşünüp korkmuştum. Neyseki öyle olmadı."

"Herşeyin yolunda olması güzel Sakura-chan!"

"Kesinlikle!" Küçük kızın neşesi yerine geldi. "Hadi paylaşalım." Diyerek kutunun içerisindeki doğranmış meyveleri gösterdi. "Peki." Dedi Hikaru. Bu sırada kendi kekinden Sakura'ya da uzatmıştı.

Yaralı Prens~Jun MisugiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin