●Şimdiki zaman●
Hikaru, parmaklarını heyecanlı biçimde masaya vururak dersin son dakikalarının bitmesini bekliyordu. Bugün cumaydı ve çocuklar iki günlük tatile gireceklerdi. Hikaru da yarın Sakura'yı evine davet etmeye karar vermişti. Ancak bunu kıza söylemeye utanıyordu.
Zil sesinin duyulmasının hemen ardından öğretmen sınıftan çıkmış ve çocuklar da toparlanmaya başlamışlardı. Hikaru, sıranın üzerindeki eşyalarını çantasına yerleştirmeyi bitirdikten sonra arkadaşlarıyla birlikte sınıftan çıkmışlardı.
Bahçede ailelerinin gelmesini beklerlerken, Hikaru hatırladığı şey üzerine elini cebine attı. Cebinden çıkardığı üzerinde Stella'nın resmi olan silgiyi Sakura'nın avucuna bıraktı. "Hani dün kaybettiğin için çok üzülmüştün ya..sana aynısından aldım.
"Çok teşekkür ederim Hikaru!" Sakura, kocaman gülümseyerek elindeki silgiyi çantasına koydu tekrar kaybetmemek için. Küçük kız için winx'li eşyaları çok önemliydi. Tekrardan Hikaru'ya dönerek oğlanın yanağından öptü.
"N'oluyor lan orda?!"
Aniden duyduğu sesle küçük oğlan irkilmişti.
"Baba, biliyor musun Hikaru bana kaybolan silgimin aynını almış. Sırf üzülmemem için hem de."
"Bana söylesen ben de alırdım.." Genzo, kısmış olduğu yeşilleriyle Hikaru'yu izliyordu. Küçük oğlan korksa da cesaretini toplayıp Genzo amcasına "Yarın Sakura bize gelse olur mu Genzo amca?" Diye sordu.
"Ne maksada..?"
"Çizgi film izleriz diye dedim de..izin vericek misin?"
"Sen benim kızımı eve çağırıyorsun yani?!"
"Onlar sadece 6 yaşında!" Bir kaç dakika önce gelip konuşmalara şahit olan Misugi'ydi bu. Elini arkadaşının omzuna koydu. "Bu kadar abartma istersen."
"Küçük yaşda eve çağırıyorsa büyüyünce-"
"Yani izin vermiyor musun?" Dedi Sakura, babasına doğru bakarak. "Lütfen baba!"
Genzo, yeşillerini Hikaru ve babasının üzerinde gezdirdi. Pekâlâ, 16 yaşında olsalardı kesinlikle izin vermezdi. Ama şimdi izin vermesinde sakınca görmedi.
"Peki. Gidebilirsin ama saat başı arayıp kontrol edeceğim haberiniz olsun."
○ ○ ○
Hikaru, Sakura'nın gelişi için özenle hazırlanmıştı bildiğiniz. Televizyon izlerken yemeleri için: patlamış mısır, Sakura'nın en sevdiği kurabiyeler, çikolatalı kek ve meyve tabağı vardı. Küçük oğlan, Sakura'nın memnun kalmasını çok istiyordu.
"Sakura geldikten sonra burada oturmasanız olur mu?" Diye sordu anne ve babasına.
"Bak ya." Dedi Misugi gülerek. "Tamam, tamam başka odaya geçeriz."
"Benim küçük prenskm aşık olmuş anlaşılan." Diyerek gülümsemişti Sayu. Zil sesi duyulunca koltuktan kalkarak kapıya taraf yöneldi. Gelenler tahmin ettiği gibi Sakura ve Liya'ydı. Liya, ayaküstü Sayu'yla sohbet ettikten sonra küçük kızını öpüp gitmişti.
"Merhaba Sakura." Misugi, geldi.
"Vay canına! Sonunda gerçek bir prensle tanıştım!" Sakura'nın yeşil gözleri parladı. "Sana herkes prens diyormuş..gerçekten prenssin değil mi?"
"Hadi gel Sakura!" Hikaru, Sakura'nın elinden tutarak salona getirdi. Anne-babasının gülüş seslerini duyamamıştı tabii.
"Prenslerin gerçek olduğunu biliyordum ben!" Dedi Sakura, kanepeye otururken.
"Lakap.." dedi Hikaru. "Lakabı prens."
"Bu durumda sen de prenssin Hikaru. Zaten prensler gibisin." Sakura, gülerek arkasına yaslandı. Küçük kızdan duyduğu hoş cümleler Hikaru'yu mutlu etmişe benziyordu.
"Ne izleyeceğimizi seçtin mi peki ?"
"Ben düşündüm ki-"
"Winx izleyelim mi?"
"Ah.." Hikaru, Sakura'nın yeşil gözlerindeki o sevimli heyecanı görünce kızın dediği gibi kumandayı eline alarak Sakura'nın istediği peri çizgi filmini açmış ve izlemeye başlamışlardı. Ard arda izledikleri 3 bölümden sonra Hikaru sıkılmaya başlamıştı ve bunu yanındaki küçük kıza belli edemiyordu.
"Brandon ve Stella'nın tatlılıklarına bak!"
"Bölümün başında kıza nasıl kötü davrandığını görmedin mi Sakura?"
"Ama kırılmıştı Stella'ya karşı. Stella'nın davranışları yüzünden."
"Ya hani şu cadının gönderdiği ayna yüzündendi? Brandon bu kadarını anlamadı mı yani?!"
"Kızgındı işte..kim olsa onun gibi yapardı."
"Ben yapmazdım." Dedi Hikaru, kendinden emin biçimde. "Ben inanırdım kötü biri olmayacağına..ki zaten belli ayna yüzünden olduğu ama o kadarını bile anlamıyor!"
"Düşündüm de..sen haklısın! Neden sevdiceğini anlamak yerine triplere giriyorsa zaten!
Bu cümlenin üzerine Hikaru'nun dudaklarında küçük bir tebessüm oluşmuştu.
Bu esnada Sakura, meyve suyu içmek için bardağına uzandı ancak içinde kalmamıştı görünüşe göre. "Ben getiririm." Hikaru, ayağa kalkarak boş bardakları alıp mutfağa yönelmişti.
"Anne, baba siz bizi mi dinlediniz yoksa?" Dedi mutfakta karşılaştığı anne-babasına bakarak.
"Ya sen utandın mı?"
"Neden utanıcakmışım ki?! Sadece başkalarını gizlice dinlemek hoş değil diye dedim."
Jun, oğlunun saçlarını okşadı gülümseyerek. Sayu da oğlunun elindeki bardakları almış ve içlerini meyve suyuyla doldurmuştu. "Hadi bakalım kızın yanına dön." Diyerek Hikaru'ya verdi elindeki cam bardakları. Oğlunun gittiğinden emin olduktan sonra Jun'a doğru döndü.
"Ne kadar da tatlılar değil mi?"
"Evet." Diye onayladı Jun.
"Sen döndüğünden beri her şey çok daha iyi oldu prensim." Prensim...
"Uzun zaman sonra bana böyle seslendin.." Jun, prensesini kollarının arasına aldı.
Prens, yıllar sonra olsa bile prensesine geri dönmüştü.
Bölüm yazmak istemiyorum dedikten sonra bölüm yayınlayan ben-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı Prens~Jun Misugi
RomanceO zamanlar, yapabildiğim tek şey terk etmek oldu. ilişkimi, ailemi, işimi, bildiğim her şeyi terk ettim. parçası olduğum bir dünyada bulamayacağım cevaplar bulmayı istedim. öyle bir dünya ki birçok insanın karmaşık ve mutsuz olduğu bir şeyi temsil e...