Eminim içinde büyük bir endişe vardır tatlım
Gerçi nasıl olmasın. Oğlun sonuçta
Maksadıma ulaşmak için bu yolu kullanmam gerekti Sayu'm ama inan bana hepsi senin için
Ayrıca korkmana da gerek yok! Ufaklıkların her ikisi iyi. Sen şartlarımı yerine getirince oğlun ve arkadaşı serbest kalıcaktır
Bilirsin, ben sözümü tutan bir adamımdır
Flashback~
"Sayu Misugi olmayı özledin mi?" Diye sordu Misugi, eşinin omzuna yerleştirerek.
"Jun, tekrar evlendik diye kızgınlığım geçti mi sandın?"
"Geçmedi mi?"
"Geçmedi."
"Olsun. Zamanla geçmesini sağlarım ben." Dedi Misugi. Eşinin omzundan tutarak iyice kendine çekti. "Eski günlerdeki gibi Sayu'mun kokusunu içime çekerek uyuyacağım." Burnunu genç kadının saçlarına koyup kokluyor, öpücükler bırakıyordu.
"İyileştiğin için çok mutluyum prensim."
"Ben de öyle." İki aşık bir birlerine sarılarak uyuya kalmışlardı.
Ertesi gün, Hikaru sabırsız şekilde kapının önünden ayrılmıyordu. "Ne zaman çıkacağız?" Diye sorup duruyordu. Bugün sınıf arkadaşının doğum günü vardı ve tüm sınıf arkadaşları gidiyordu. Güzel bir mekan ayarlamışlardı parti için. Şu an ise Sakura ve Jun'un gelmesini bekliyordu.
"Sakura ve Jun'un anneleri neden gelemiyor?" Misugi, sordu.
"İkisinin de küçük kardeşleri var. Ve doğum günü partisinde bir süre sonra uykularının gelmesi, huysuzlanmaya başlamaları normal olur. Sonuçta hâlâ bebekler. Anneleri bırakıp gelemedikleri için benden rica ettiler."
Misugi, anladığını belli eder şekilde kafasını salladı. "Sanırım birisi Sakura'ysa yolculuk yapacağı için heyecanlı hah?" Demişti oğluna bakarak. Küçük oğlan, omuzlarını silkti hemen. "Bu da nereden çıktı şimdi?!"
"Jun." Sayu, eşinin omzuna vurdu hemen. Ama oğlunun bu utangaç hâllerini görmek de eğlenceliydi.
"Partide palyaço da olur mu acaba?" Dedi Hikaru, gülerek. "Benim doğum günüme de palyaço çağıralım mı?" Diye sordu ardından.
Misugi'nin yüz ifadesi değişmişti anında. "Bence çağırmasak da olur."
"Neden?"
"Gerek yok işte Hikaru. Çok istersen Marvel kahramanlarından çağırırım. Ama palyaço olmaz."
"O zaman..." küçük oğlan düşünmeye başladı. "Marvel kahramanı değil ama Ninja kaplumbağalar olsun!"
"Tamamdır!" Palyaço olmaz!
Koulrofobi, yani palyaço korkusu. Misugi küçüklüğünden beri palyaçolardan korkor ve rahatsız olurdu. İnsanlar neden onlara gülüyor? Diye düşünürdü hatta. Oysa onun için fazlasıyla rahatsız ediciydi. Kendini bir palyaçonun olduğu yerde asla huzurlu hissetmezdi. Oğlunun doğum günü olsa bile buna katlanamazdı.
"Wakabayashi, çocukları getirmiş. Hadi gidelim." Sayu'nun dediği şey üzerine, çoktan hazır olan Hikaru bahçeye çıkmıştı. Sayu ve Misugi'nin eskiden yaşadıkları büyük eve bir kaç gün önce taşınmışlardı.
Jun, Hikaru ve Sakura'yı bindirdikten sonra Sayu da ön koltuğa geçip oturdu. Wakabayashi, toplantısı olduğu için fazla konuşmadan gitmişti bile. Misugi'yse Sayu ve çocukları partinin yapılacağı yere götürüyordu.
Mekan küçük çocuklar için rengarenk balonlar ve süslerle dekore edilmişti. Ve Hikaru'nun bahsettiği palyaço da buradaydı. Sakura ve Hikaru hemen palyaço ile oynayan çocukların arasına girmişlerdi. Jun'sa palyaçodan korktuğu için kenarda duran Reina'nın yanına gitti onu yalnız bırakmamak için. Sayu da diğer velilerin yanındaydı.
"Nasıl bir hiss?" Sakura, sordu.
"Ne hissi?"
"Babanın da sizinle yaşaması."
"Harika! Üçümüz birlikte zaman geçiriyoruz, eğleniyoruz ve dediğin gibi ikisi de bir birine aşık."
"Mutlu olduğun için sevindim Hikaru-kun!"
İkili konuşmaya devam ederlerken, Reina'nın kardeşi Keith yanlarına gelerek ablasının yerini sordu. "Onlar annemlerin yanındalar. Hani Reina palyaçodan korkuyor ya-"
"Olamaz! O çocuk ablamı benden almaya çalışıyor!" Oğlan hemen ablasının yanına koşmuştu bile. "Tatlılardan yemeye gidelim mi Sakura?"
"Palyaçoyla oynayacaktık hani?"
"Nedenini bilmiyorum ama beni rahatsız eden birşey var..sen istersen oyna."
"Seni yalnız bırakmam merak etme. Stella da arkadaşlarını yalnız bırakmaz." Deyip Hikaru'yla birlikte tatlıların olduğu yere yürümüşlerdi.
Aradan tahminen 1 saat kadar geçmişti. Bu süre içerinde pasta kesilmiş ve çocuklardan pasta yedikten sonra tekrar enerji alarak oynamaya devam etmişlerdi. Onları eğlendirmekle görevli olan adam bile yorulup dinlmekten için uzaklaşmıştı birazcık.
Bir anda duyulmaya başlayan yangın alarmı ve 'yangın var!' Çığlığıyla içerde büyük bir karmaşa yaranmıştı. Öyleki herkes panikle kendini dışarıya atmaya çalışıyordu ama bu kalabalıkta çok zordu bu.
Hikaru, yanındaki Sakura'nın elini sıkıca tutarak dışarı çıkıyor daha doğrusu itiliyordu. Arkaya dönerek annesine sesleniyordu ama bulamıyordu. Elinden gelen tek şey dışarıda beklemekti. Bu esnada pembe eldiven takmış bir eli ağzının üstünde hissetmesiyle bağırmaya çalıştı ama yapamadı. Ağzını tutan kişi onu arabasına doğru sürüklemeye başlayınca, çığlık atma işini Sakura yapmıştı. Ve ne yapacağını şaşıran adam, Hikaru'yla birlikte Sakura'nı da zorla arabaya bindirip götürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı Prens~Jun Misugi
RomanceO zamanlar, yapabildiğim tek şey terk etmek oldu. ilişkimi, ailemi, işimi, bildiğim her şeyi terk ettim. parçası olduğum bir dünyada bulamayacağım cevaplar bulmayı istedim. öyle bir dünya ki birçok insanın karmaşık ve mutsuz olduğu bir şeyi temsil e...