"Biz geldik!" Dedi Hikaru, annesine doğru koşarak. "Çok eğlenceli bir gündü, bir dahaki sefere sen de bizimle gel annecim."
"Eğlenmene sevindim birtanem." Sayu, oğlunun saçlarını okşadı.
Hikaru, Misugi'nin gitmeye hazırlandığını görünce adamın elinden tuttu hemen. "Akşam yemeğine kalamaz mısın, hatta bugün burada kal lütfen!"
"Babanın evine gitmesi gerek Hikaru." Dedi Sayu.
Hikaru yalvaran bakışlarla annesine dönerek "Ama babamın evi bizim yanımız! Hem, Elvis'in tekrar gelmesinden korkuyorum!"
"Ona gelmemesini söyledim Hikaru, merak edilecek bir durum yok." Dediğinde, Misugi araya girdi: "ama o bunu anlamak istemiyor sanırsam?"
"Aile olmamızı istiyorum! Babam seni çok seviyor ve tekrar evlenmek istiyor anne. Sen de istiyor musun?"
Misugi, oğlanın boyuna eğilerek omuzlarından tuttu. "Sana bunu konuşmayalım demiştim ama. Ben şimdi gideyim ve Elvis tekrar gelirse de beni ara. Numaramı sana verdim bugün. Anlaştık mı oğlum?"
"Kal madem." Diyerek salona doğru yürüdü Sayu. Hikaru ise yüzüne zafer gülümsemesini yerleştirerek babasına baktı. "Anneme evlilik teklifi etmeyi unutma sakın!"
"Hikaru." Dedi Misugi, uyarırcasına. Küçük oğlan kıkırdayarak başını salladı. "Tamam, tamam."
Akşam yemeği oldukça sessiz geçmişti. Arada Hikaru sadece konuşmak için konular açıp duruyor ve anne-babasının da konuşması için uğraşıyordu. Buna rağmen yemek sessiz geçiyordu. Yemeğin ardından Sayu masayı toplamış ve Misugi de yardımcı olmuştu. Şu an ise her üçü salonda oturuyorlardı.
"Kompozisyon yazıyorum..sizin hakkınızda!" Kalemini anne ve babasına doğru tuttu. "Yarın da sınıfta okuyacağım."
"Ben de bakabilir miyim?" Diye sordu Misugi. Küçük oğlan başını salladı. "Olmaz. İlk önce sınıfta okuyacağım sonra sa size. Yarın akşam yemeğinden sonra okurum."
"Yarın burada kalabileceğimi sanmıyorum oğlum."
"Ama kalmaman için bir neden yok. Hem annem de izin verdi. Öyle değil mi anne?"
Sayu kaşlarını çatarak Misugi'ye döndü. "Sen mi öğretiyorsun bunları çocuğa?"
"Hayır ama çocuk ailesinin bir arada olmasını istiyor işte. Gerçi ben de istiyorum. Sadece senin onayını bekliyoruz Sayu."
Sayu'ysa bakışlarını Misugi'den kaçırarak oğluna doğru baktı. "Peki kompozisyonunda hangimizden daha çok bahsettin?"
"Söylemeem. Yarın öğreniceksiniz nasıl olsa."
"Sabırlı olalım." Dedi Misugi, gülerek. "Ama çok iyi yazdığından da eminim."
"Ben devamını odamda yazacağım." Defterini ve kalemini aldığı gibi odasına doğru yürüdü küçük oğlan.
Sayu da oğlunun hemen ardından gidecekken Misugi engel olmuştu. "Benden kaçıyor musun Sayu?"
"Senden neden kaçayım ki? Unuttuysan hatırlatayım sen benden kaçmıştın."
"Bir nedenim vardı."
"Neyse ne. Bu konuyu kapatalım gitsin, hatırladıkça sinirim bozuluyor." Diyerek küçük bir kahkaha atmıştı genç kadın. Gerçi bu sadece sinir bozukluğundan gelen bir gülüştü ama olsun.
Misugi, kafasını yanında oturan genç kadının omzuna yasladı aniden. Bunun üzerine Sayu, irkilerek kendini geri çekmek istedi ama Misugi izin vermedi. "Lütfen..senden daha fazla ayrı kalmak istemiyorum. Seni özledim. Sesini, kokunu hiç unutamadım." Kadının omzundan öperek kafasını kaldırmasıyla göz göze geldiler. Misugi, yüzünü Sayu'nun yüzüne yaklaştırarak: "Bu ayrılığa bir son verelim sevgilim."
"Yapma Jun.." dedi Sayu. "Sana tekrar bağlanmak istemiyorum. Ya sen yine gidersen? Ben aynı şeyleri tekrar yaşayamam."
"Gitmeyeceğim. Senin yanında, oğlumuzun yanında kalacağım Tanrı'nın izniyle." Genç kadından uzaklaşarak elini cebine attı ve yüzüklerini çıkarttı. "Bizim yüzüklerimiz?" Dedi Sayu, şaşkınca. "Aynen öyle güzelim. Boşandığımız gün sen fırlatıp atmıştın ama ben senin yüzüğünü de aldım ve hep sakladım. Ama bu yüzüğü tekrar takmak istiyorum sana." Gülümsedi. "Benimle evlenir misin Sayu'm?"
"Beni de anla Jun. Sen beni terk ettikten sonra Hikaru için toparlandım, kendime geldim ve bu kadar zaman sonra geri geldin ve-" "Ve bir birimize hâlâ aşığız." Diye tamamladı Misugi. "Bak Sayu, yaşadıklarımızdan sonra ikimizin de mutlu olmaya ihtiyacı var, di mi?"
"Ben oğlumla mutluyum zaten Jun."
"Ben de mutlu olsam olmaz mı?" Dedi Misugi, çocuksu bir tavırla. Ki bu hâli Sayu'nun yüzünde minik bir tebessümün oluşmasını sağlamıştı. "Ne diyorsun peki?" Diyerek avucunun içindeki yüzükleri gösterdi. "Bu yaralı prensi iyileştirir misin?"
"İyileştiririm." Dedi kollarını genç adama dolayarak. Adamın kalp atışlarını duymaya başlamıştı o anda. "Çok teşekkür ederim sevgilim." Dedi Misugi, kollarının arasındaki kızın saçlarına uzun bir öpücük bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı Prens~Jun Misugi
RomanceO zamanlar, yapabildiğim tek şey terk etmek oldu. ilişkimi, ailemi, işimi, bildiğim her şeyi terk ettim. parçası olduğum bir dünyada bulamayacağım cevaplar bulmayı istedim. öyle bir dünya ki birçok insanın karmaşık ve mutsuz olduğu bir şeyi temsil e...