Hava tamamen kararnışken, etrafı parlamakta olan ay ve sokak lambaları aydınlatıyordu.
Oldukları odadaki pencereden dışarıyı seyreden Sakura gökyüzündeki yıldızları daha iyi görüyor olmak istemişti. Babası onları yıldızları rahatça izleyebilecekleri yerlere götürürdü. Bu zamanları hatırlayınca küçük kızın gözleri dolmuştu. Bir an önce ailesine kavuşmak, babasına sım sıkı sarılmak istiyordu.
"Hikaru, sence bizi bu adamın elinden kurtarırlar mı?"
"Kurtarırlar tabii! Endişelenme lütfen."
Sakura, yeşillerini yanında oturan arkadaşına çevirdi. "Ama ben babamı, annemi ve kardeşimi çok özledim! Daha fazla bu pislik adamın evinde kalmak istemiyorum..evimi istiyorum."
Küçük kızın korkmuş ve de üzgün yüz ifadesi Hikaru'yu da üzmüştü. Gülünce ne kadar tatlı oluyordu oysa..üzülmesini hiç istemiyorum. "Kendini daha iyi hissedicek misin bilmiyorum ama ben senin yanındayım! Ve seni asla bırakmam!"
Sakura, göz yaşlarını silip gülümsedi. "Daha iyi hissediyorum. Tek başıma olsaydım daha çok korkardım."
Aniden odanın kapısının sert şekilde açılmasıyla, her iki çocuk korkup oturdukları yataktan düşercesine inmişlerdi.
"Çocuklar, neden korktunuz siz? Korkmanıza gerek yok ki.." Elvis, yüzündeki ürkücütücü gülüşle çocuklara doğru yürüyordu. "Ya da korkun. Çünkü istediğim şeyler gerçekleşmez ise bu durum size de yansır."
"Benim Kojiro amcam polis! Seni yakalayınca hapse tıkacak!" Demişti Sakura. Küçük kıza göre bu adam Winx perilerinin düşmanlarından daha da korkunçtu.
"Beni yakalaması için önce bulması gerek ama."
"Bulucak zaten!"
"Bak küçük kız. Senin yerinde olsaydım konuşmalarıma ve ses tonuma çok dikkat ederdim. Şu anda seni farelerin ve de örümceklerin olduğu karanlık bir odaya kapatmama hiç birşey engel olamaz sonuçta."
Yapamazsın. Hikaru, Sakura'nın önüne geçerek farklı bir konu açıp adamın dikkatini dağıtmayı denedi. "Sen ne istiyorsun ki?"
"Bilmenize gerek yok veletler. Ama istediğimi almam için dua edin. Alırsam sizi burada tutmama gerek de kalmaz." Elvis, ufaklıklarla olan küçük sohbetini bitirdikten sonra odadan çıkarak kapısını kapatıp, kilitlemişti tekrardan.
Genç adam, evinin salonuna geçip koltuklarından birine oturdu. Telefonundan gelen sesle hemen ekranını açtı. Sayu'dan mesaj gelmişti ve tam da istediği cevaptı bu. Sayu şu anda buraya gelicekti. Genç adam, elini kısacık sarı saçlarının arasında gezdirdi kocaman gülümseyerek. Zafer kazanmış gibi kendini tebrik ediyordu.
Sayu'nun Misugi'yle barışması, tekrar evlenmesi, Misugi'ye aşık olması Elvis'in umurunda dahi değildi. Sadece Sayu'yu istiyordu. Sayu'nun Misugi'nin değil, kendisinin yanında olmasını istiyordu. Ve Sayu'nun ne düşündüğünü umursamıyordu.
○ ○ ○
Sayu'nun acele şekilde evden çıkması, o esnada mutfakta olan Misugi'nin gözünden kaçmamıştı neyseki. Genç prens bir an bile düşünmeden karısının peşinden çıkmıştı. Tabii en iyi dostu Matsuyama da yanındaydı. Nereye gidiyorsun Sayu?
Genç kadının içi titriyordu. Elvis'le karşılaştığı güne, onunla arkadaş olduğu güne lanet ediyordu. Adamın gözünün bu kadar döneceğini asla tahmin edemezdi. Oğlunu kullanmıştı. Adamın evine doğru giderken, aklındaki tek şey oğlunun ve Sakura'nın kurtulacak olmasıydı. Sonrasını düşünemiyordu, düşünmek istemiyordu ya da..
Uzun bir yürüyüşün ardından nihayet Elvis'in evinin önüne gelmişti. Evin kapısını yumruklayarak çalmıştı ve kapı saniyeler sonra açılınca beklemeden eve girmişti.
"Sayu'm, gerçekten gözalıcı bir güzelliğe sahipsin..ve sonunda benimle olucaksın."
Karşısındaki adama iğrenerek bakıp, bir adım geri gitti. "Çocukların yerini söyle."
"Hay hay canım ama aramızdaki küçük anlaşmayı unutmamışsındır umarım?"
"Seni sevmeyi bırak, senden nefret ediyorum ben. Beni oğlumla tehdit ettin ve şimdi de zorla yanında tutmaya çalışıyorsun hah? Eğer ki seni seveceğimi düşünmüşsen pislik olduğun kadar aptalsındır."
"Seni karnındaki bebeğinle terk edip giden Misugi'yi affetmi-" Elvis, cümlesini tamamlayamadan yüzünün ortasına sert bir tokat yemişti.
"Sakın kendini Jun'la bir tutmaya cüret etme! Anladın mı? Sakın! Jun, beni ve bebeğimizi korumak için benim ondan nefret etmemi göze aldı..ve iyileşince tekrar ailesine döndü. Ama sen...sen benim ne hissettiğimi umursamayacak kadar iğrenç bir adamsın! Ben seninle nasıl arkadaş olmuşum anlamıyorum!"
"Ben de seni sevdiğim için yaptım neden anlamak istemiyorsun Sayu?!"
"Delireceğim!" Sayu, iki elini de yüzünü yerleştirdi. Bu adamı dinlemek işkenceden farksızdı gerçekten de. "Beni iyi dinle. Ben Jun'a aşığım, Jun'u çok seviyorun. Ve bu durum değişmeyecek."
"Ondan başkasının sana dokunmasını da istemiyorsun değil mi?!" Elvis, hızlı adımlarla kadının üzerine gelip kolundan yakaladı. "Üzgünüm ama bu isteğin olmayacak. Ve ben senin dediğin gibi hislerini umursamayan bir iğrençsem..."
Evin kapısı kırılarak açılmıştı o anda. Her ikisi kapıya çevirdikleri sırada, Matsuyama ve Misugi'yi fark etmişlerdi.
"Sayu!" Misugi, Sayu'yu Elvis'den uzaklaştırarak kendisine doğru çekmişti. "İyisin değil mi güzelim?"
"Sen gelmeden önce çok iyiydik." Demişti Elvis, sinir bozucu gülümsemesini takınarak. "Kusura bakma Jun Misugi ama sen kaybettin."
"Ne demeye çalışıyorsun sen?!"
Üçlünün arasındaki olaydan istifade eden Matsuyama, Elvis'e çaktırmadan evin diğer odalarına doğru yönelmişti. Eğer arkadaşı tahminlerinde haklıysa her iki çocuğu kurtarabilirdi.
"Ne demek istediğimi hemen açıklayayım sana." Saçları kadar sarı olan gözlerini, Misugi'nin kahverengi gözlerine dikti. "Sayu beni seçtiği için şu an da benim yanımda. Sen mağlubiyetini kabullenip aradan çekil."
Adamın anlattığı saçmalıkların gerçek olma ihtimali bile Misugi'nin Dünyasını başına yıkmaya yeterdi. Adam açık şekilde 'karın seni aldatıyor' diyordu. Misugi delirme noktasına gelse bile soğukkanlılığını yitirmemeye çalıştı. Mantıklı düşünmeliydi. Sayu, ona asla ihanet etmezdi. Yıllardır aşık olduğu kadın asla böyle biri değildi. Bu adam yalan söylüyordu.
"Hayır,hayır. Anlattıkların safsatalardan ibaret. Bunun başka açıklaması olamaz. Benim Sayu'm bana ihanet etmez."
"Acı gerçekler değil mi..sen istemesen de durum bu. Şimdi zorluk çıkarma ve arkadaşını da alıp evimden defol." Misugi'nin arkasında kedi yavrusu gibi saklanan Sayu'ya yaklaştı. "Hadi sevgilim sen de yanıma gel. Hatta bana sıkıca sarıl ki tamamen ikna olsun." Gözlerini kıstı. "İkimiz de istemediğimiz şeyler yapmıyoruz sonuçta ha.." Çocukları ima ettiğini anlamıştı hemen.
"Karımı tehdit etmeyi bırak!" Misugi, daha fazla dinlemek istemeyip Elvis'e saldırdı. Adamı tekmeyle yere serip üzerine çıkmış ve yüzünü ard arda yumruklar indirmeye başlamıştı.
"Bu yalanları çok mu düşündün?! Ya da benim sana inanarak, Sayu'yu bırakacağıma gerçekten inandın mı gerizekalı?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı Prens~Jun Misugi
RomanceO zamanlar, yapabildiğim tek şey terk etmek oldu. ilişkimi, ailemi, işimi, bildiğim her şeyi terk ettim. parçası olduğum bir dünyada bulamayacağım cevaplar bulmayı istedim. öyle bir dünya ki birçok insanın karmaşık ve mutsuz olduğu bir şeyi temsil e...