"Bir devleti ayakta tutan şey adalettir, insanı ise aşk."
ON DOKUZUNCU BÖLÜM
❝Gece Yarısı Baskını❞ATEŞ AKTAN'dan;
Avukatlığa başlarken ilgi duyduğum en can alıcı alan ceza hukukuydu. Ancak Muğla'da görev yaptığım sıralar Karadoğan ve Akdoğan Aileleri arasında, Pınar isimli genç bir kız yüzünden çıkan kan davası; bana ceza davalarının zamanla bir hayal kırıklığı olduğunu çok iyi göstermişti.
Bu davaların avukat bile olsa insanın hatıralarında derin ve kederli izler bıraktığını bu süreç yüzünden bizzat tanık oldum. Zira kendilerini yakından tanıdığım Mehmet, Kadir, Murat, Abdullah, Mustafa Akdoğan ve aile bireyleri ile geçirdiğim o güzel günleri albümümdeki resimlere baktıkça bir yandan da ciddi bir üzüntü ile anmaktayım.
Muğla'daki ceza davasına ilk girdiğim 2017 yılını takip eden beş yılı aşkın sürede on beş kişi bu kan davasında öldürüldü. En son yaşlı dedelerinin öldürülmesi üzerine, başka öldürecek insan kalmadığından ve araya giren devlet büyüklerinin de yardımı ile karşılıklı anlaşma sağlanarak kan davası nice canlar aldıktan sonra bitmişti.
Güvenlik düşüncesi ile davaların Adıyaman, Ankara, Konya'ya nakilleri olmuş, takip ettiğim bu davalarda sanıkların çoğunluğu beraat etmiş ancak köylerine döndükten sonra öldürülmüşlerdi.
Beraat etme olayı normaldi, çünkü her ailenin tetikçisi vardı. Cinayetleri tetikçiler işler ancak tarafların hangisi olduğu belirlenince jandarma o aileden birkaç kişiyi mahkemeye sevk eder, bu kişiler de zaman ve mekan şahitleri göstererek beraat ederlerdi. Para karşılığı cinayet işleyen tetikçiler son derece kurnaz ve o civarın en iyi silah kullanan kişileriydi.
Kan davası; Ayhan Karadoğan'ın -Murat Akdoğan ile daha önceden sözlenmiş olan- Pınar isimli kız ile evlenmesi sonucunda Karadoğan ve Akdoğan aileleri arasında başlayan tartışmanın cinayete dönüşmesi üzerine çıkmıştı. Böylece başlayan kan davası on sekiz kişinin ölümüne neden olan üzücü bir konuma gelmişti. Bir avukat olarak takip ettiğim bu davada öç alma duygusu ile işlenen cinayetlerde kişilerin nasıl bir bir yok olduğunu gördüm. Cehalet ve eğitimsizliğin ne ocakların yıkılmasına sebep olduğunu üzülerek takip ettim.
Bazen gerçekten anlamıyorum; neden bir insan, kötülüğü başka bir kötülükle cezalandırmak ister ki?
Adaleti sağlamak sanıldığı kadar kolay ya da basit değil, bunu adalet için çalıştığım -stajyerlik yaptığım zamanlar da dâhil- sekiz yıl içinde çok iyi anlamıştım. Şu bir gerçektir ki adalet sadece hâkimin o tokmağı kararını verdikten sonra vurmasıyla sağlanmıyor. Adaletin benim kitabımda tanımı her zaman şu şekilde olmuştur: "Yaşattıklarını yaşamadan ölen bir suçlu hiçbir zaman gerçekten cezasını çekmiş sayılamaz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ SEÇTİM
FantasyAsriyal adında küçük, sevimli ve renkli canlıların bulunduğu bu boyutta her bir asriyalin tek bir görevi vardı. Her yıl yeni yetişkin olan bir asriyal bu iş için görevlendiriliyordu. Görevleri ise dünyaya gidip seçilen kişiye şans defterini verip ha...