"Eski bir satır arasında özlediğim tek şey senin adını tekrar okuyabilmekti..."
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM
❝Naz Geri Döndü!❞Genç adam olduğu yerde öylece dikilirken ayakta zor duruyordu. Elinde tuttuğu valizin kulpunu da öyle bir sıkıyordu ki gerçekten karşısındaki kişi ablası mı yoksa tüm bunlar bir hayal miydi ayırt edemiyordu artık. Bu yüzden de kendini sıktıkça parmaklarındaki boğumlar belirginleşip beyazlaşmıştı. Adamın arkasındaki bir diğer genç kız ise şok içinde, ağzı hafif aralanmış bir şekilde karşısında duran, neredeyse iki yıldır haber alamadığı kuzenine şaşkınca bakıyordu. Hem onca zaman sonra karşılarında görmelerine hem de fiziksel görünüşüne şaşırmıştılar. Ama saçlarını sarıya boyatmış olması, karşısındaki iki genci elinde tuttuğu bebek kadar çokta şaşırtamamıştı.
Ağlayan bebekle ikisi de küçük bedene çevirdi bakışlarını. Bir şey diyemiyor öylece öküzün trene baktığı gibi biri ablasına diğeri de küçük bebeğe bakıyordu. Konuşacak olsalar bile şu an için ne diyeceklerini kendileri de tam olarak kestiremiyordular. Bu yüzden ilk konuşan Naz oldu.
"Ne bakıyorsunuz lan öyle dik dik?" dedi eski günlerdeki samimiyetinden ödün vermeden.
Açelya şaşkın olmayı bir kenara bırakıp kendine geldiğinde yüzünde bir gülümseme oluştu. Karşısında Naz'ı, -kuzenini, ablasını, can yoldaşını- gördüğü için o kadar mutlu olmuştu ki... Naz onun ablası gibiydi. Bir derdi, sıkıntısı olduğunda ilk kapısını çaldığı kişi hep o olurdu. Çünkü bilirdi ki; Naz her seferinde o kapıyı açar ve onu korurdu, sahiplenirdi.
Yüzündeki gülümseme hâlâ dururken gözleri dolmuştu, gözyaşlarını bastırmak için yüzündeki gülümsemeyi genişletti. Zaten istese de ağlayamazdı. Kitabındaki kız için ağlamak istediğinde gözyaşının akmasını değil gülme özelliğinin olmasını istemiş ve öyle yazmıştı. Ağlamayı sevmiyordu, annesinin vefat ettiği dönem zaten yeterince ağlamıştı ve o zamanlardan beri ağlamaktan nefret ediyordu. Hem Victor Hugo'nun da dediği gibi: "Ağlamak için gözden yaş mı akmalı? Dudaklar gülerken insan ağlayamaz mı?"
"Tanrım, bu gerçek olamaz herhâlde! Naz, bu sen misin cidden?!"
Açelya'nın yüksek çıkan heyecanlı sesiyle Naz, ona sessiz olması için işaret parmağını dudaklarına götürüp "Şht" dedi sessizce. "Sesiz ol, senin şu çatlak karı duyacak şimdi!" derken Selime teyzeden bahsediyordu.
Evet, duysa büyük ihtimalle bir günde kendi çevresine dedikodu yayardı. Olmayan şeyler değil ne de olsa. Tabii bir de o Leyla karısının yakın akrabası olmasının da payı vardı. Açelya'nın her yaptığını, eve kaçta gelip çıktığını, kimlerin gelip gittiğini ona haber uçuruyordu. Ama bundan Açelya'nın haberi yoktu tabii...
Açelya elini ağzına götürüp gülerek cevap verdi. "Tamam, tamam sustum, kızma!" Her ne kadar kızma dese de onun bağırmasını bile çok özlemişti. Eli hâlâ ağzında iken gülmeye başladı. "İNANAMIYORUM! NAZ GERİ DÖNDÜ!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ SEÇTİM
FantasiaAsriyal adında küçük, sevimli ve renkli canlıların bulunduğu bu boyutta her bir asriyalin tek bir görevi vardı. Her yıl yeni yetişkin olan bir asriyal bu iş için görevlendiriliyordu. Görevleri ise dünyaya gidip seçilen kişiye şans defterini verip ha...