BÖLÜM 12: HAZIRLIK

63 7 0
                                    

Dudaklarını dudaklarımın üstünde dokundurduğunda öpmüyordu. Onu hissetmemi ister gibi bi hali vardı.
Dudaklarımın üzerindeki dudakları harket etmeye başladığında

"- Senam seni bu dünyanın en mutlu kadını yapacağıma söz veriyorum. Çünkü sen güzel olan herşeyin bir fazlasısın" diyerek dudaklarıma ufak bir öpücük bırakmıştı.
~~~~~~~🍀🍀🍀🍀🍀🍀~~~~~~

Hayal kurmak istemiyorum artık. Çünkü bu fani dünya da neyi istediysem hep tersi olmuştu.

Aşk istedim, ihanet buldum.

İnsan hayatında hani bir evre vardırya bunu hepimizin yaşadığı, toparlanmaya çalıştıkça diğer taraftan dökülür, sıkı sıkıya elinde tuttuğun şey tuzla buz olur, kırıklarını birleştireyim dersin daha çok dağılır.

Tam olarak bende oradayım. Kime dokunduysam elimde kalmıştı. Artık çoğu şeyden umudumu kaybetmiş nötr bir şekilde yaşıyordum.

Ben hariç etrafımdaki herkes hakkımda hüküm veriyordu.

Burak bana sormadan evlenmiş, Mahsun bana sormafan benimle evlenmiş, şu son birkaç ayım şaka gibiydi, eşşek şakası gibi.

Sahi bu olanlara neden susuyordum ki ben? Korkudan mıydı acaba, kesinlikle hayır? Peki o zaman bu zulme neden katlanıyordum ki?

Mahsun hayatıma nasıl girdiyse, bende o şekilde çıkar giderdim. Bir anda, hiç ummadığında, ama ilk önce o beni nasıl piyon yaptıysa, bende onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacaktım.

Bilmiyordum ki belkide o farenin ben olacaktım...

Sabaha gözlerimi açtığımda boynumda hissettiğim nefesle irkilmiştim. Biran Burak diye arkamı döneceğimde yatağın yan taraftaki aynanın yansımasıyla Mahsun'unun olduğunu anlamıştım.

Yavaşça yerimden doğrulduğumda acelece üstüme birşeyler giymiştim. Ne yani sabaha kadar yarı çıplak mı yatmıştım ben, gerçi sorun değildi ama yanımda Mahsun olunca biraz düşünmeden edemiyordum.

Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadığımda yüzümün çökmüş olması beni çok mutsuz etmişti ne de olsa 3 gün sonra düğünüm vardı. Ailesiz gelinin düğünü...

Lavaboda işlerimi halettikten sonra odaya girdiğimde Mahsun hala uyuyordu. Demekki dün baya yorulmuştu.

Bugün bindallı ve gelinlik bakmaya gidecektik. Biran burakla gelinlikçideki anılar aklıma gelince burukça gülümsemiştim ama sadece biranlıktı.

Ne ironi ama birkaç ayda iki kere bindallı iki kere de gelinlik siparişi verecektim. Hah kime nasip olurdu ki demi? Her bir kıyafet için başka bir adamla kefen seçmek, pardon gelinlik...

Çok değişik duygular içinde telefonumu elime aldığımda saat daha sabahın 6' sıydı. Uzun zamandır bu kadar erken kalktığımı hatırlamıyordum. Büyük ihtimalle stresten ve sıkıntıdandı.

Bu saatte ne yapacağımı bilmiyordum, odadan çıksam direk piranalara yem olurdum, oda da kalsam sıkılacaktım acaba Zeliş'i arayasa mıydım? Hem Mahsun' da uyuyordu fırsatı bulmuşken arayıp konuşabilirdim.

Sessizce oturduğum berjerden kalkıp terasa geçtiğimde aceleyle Zeliş'in numarasını tuşladım. Ne olur ne olmaz diye sürekli arkama bakıyordum.

Çünkü Mahsun bu konuşulanları duysa kesinlikle beni terastan aşağıya atardı. Az çok tanımıştım onu, sinirlenince gözünün önüne inen merhametsiz perdelerini, siniri geçince açılan merhamet pencelerini...

Değişik bir adamdı. Ben bu düşüncülerdeyken telefondaki Zeliş

"-Alo!"

" - Aloooo!! Kimsin sabah sabah arıyorsun!! "" diye bağırıyordu.

MAHSENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin