BÖLÜM 19: DÜĞÜN

141 7 5
                                    

Biran alkışlar koparken gözümün önüne Burak ile sözüm gelmişti. Yüzümdeki içten gülümsemem hüzne dönerken gözümden bir damla yaşta Burak için akmıştı.

Mahsun bakışlarını bana çevirdiğinde hemen yüzümü silerek arkamı döndüm. Mahsun yanıma gelip, elini belime koyduğunda kulağıma yaklaşarak, zehir gibi diliyli yine ruhumu sokmuştu,

"- Karıcığım, Burak için eğer bir damla daha göz yaşı dökersen, Burağı haritadan hep silerim. Nasıl, senin içinde uygun olur mu?

~~~~~~~🍀🍀🍀🍀~~~~~~~~~~


Bazen insan gerçekten sevildiğini sanırdı. Sevmek, sevilmek güzel duyguydu fakat sevildiğini sanmak dünyanın en iğrenç duygusuzluğuydu.

Hayat bizi hiç ummadığımız anda kaderimize boynu bükük bırakmıştı. Kadın yorgundu, adam vurgun.
Biri ateş idi, diğeri su.
Biri yandı durdurak bilmeden hırçın alevler içinde, diğeri ise azgın bir deniz. Aslında kader onları hiç, bir araya getirmemsi gerekirdi.

Çünkü yolları şimdi birleşse bile, sonsuzluğa ulaşamayacak kadar imkansız kılınacaktı ve bu sefer ateş ikisinide yakacaktı.

Sena'yı bu konakta kimse istemiyordu. Bunun herkes farkındaydı. Peki şimdi Nurjin hanım berdele ne diyecekti ki? İki gelinde Nurjin hanımdan çok çekicekti. Oğullarına gelin adaylarını bulmuş ama ikiside istediğini almamıştı.

Sena 28 yaşında kendini bilen bir kadındı, meslek sahibi akıllı biriydi ama Mahsun tüm dengelerini bozmuştu. Kimseye boyun eğmeyen kadın, Mardin'e boyun eğiyordu. Geldiği şu 3 haftalık sürede her türlü şiddeti görmüştü ama gidemiyordu. Çünkü sahte bir evlilik cüzdanına inanmıştı.

~~~~~~~~🍀🍀🍀🍀~~~~~~~~~~


Kodak ailesi için bugün büyük gündü. Çünkü biricik ağa oğulları, istemedikleri bir kadınla evleniyordu. Aslında Nurjin hanım gerçekten istemeseydi oğluna ne yapar ne eder vazgeçirirdi. Belkide oğlu gerçekten aşıktı, bunu zaman gösterecekti.

Nurjin hanımın tek bildiği birşey vardı ne Mahsun ne Ferzan asla sözünü çığnamazdı. Anacıkları ne derse ona boyun eğerlerdi, tek bir fark vardı ki sevda işin içine girince annelerini dinlememişlerdi.

Sena sabaha gözlerini avludan gelen bağırtılarla açtığında biran korkudan yataktan düşecekmiş gibi olsada, kulakları iyi duymaya başlayınca ne olduğunu anlamıştı.

Avluda Dila avazı çıktığı kadar

"-Kalkın ey Kodaklar bugün yengemin düğünü var. Duysun ahali Mardin'in ağası bugün evleniyor" diye bağırıyordu.

Sena sessizce terasa çıktığında bağıran Dila'nın aksine içinden

"Duysun ahali bugün Sena'nın cenazesi var" diye geçiriyordu. Şuanda Sena ölmek bile istiyordu.

Çünkü ömrümde görmediği şiddeti, zorbalığı herşeye kısacak zaman diliminde görmüştü. Değil o adamla nikah masasına oturmak, aynı musluktan su bile içmek istemiyordu, o kadar nefret o kadar kinlenmişti Mahsun'a, hakta etmiyor değildi.

Terastan aşağıya  bakarken belinen dolanan kollarla gözümü kapatmıştı, Mahsun boynuna öpücükler bırakıyordu ama Sena tiksiniyordu. Kulağına eğilip

"- Görüyor musun karıcığım, herkes koca Mardin ağalarının evleneceği günü bekliyorlardı. Şimdi benim gelinim gibi davranıp, Mardin'in hanımağası olma zamanın geldi,"

diyerek Sena'yı ters çevirmiş burunları birbirine değerken konuşmasına devam etmişti

"- Bugün gün boyunca uslu durursan, sana süprizlerim olacak. Benim kadınım gibi davranmanı tavsiye ediyorum sana, inan pişman olmasın güzelim. " diyerek dudaklarına kısa bir öpücük bıraktıktan elini tutarak Sena'yı içeriye götürüyordu.



MAHSENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin