Bölüm 2: Gizli Saklı

102 12 0
                                    

.... Burak 30 kere aramış 12 kere mesaj atmıştı. Tamam normalde de merak ettiğinde arardı ama bu aramalarda bi problem olduğu barizdi. Hemen numarasını tuşlayıp aradım ama açmıyordu. Aradım aradım... Ama ne açan ne cevap veren vardı. İyice telaşlanmıştım. Hemen mesajlara girdiğimde,  gördüğüm mesajlarla şok olmuş bir şekilde sandalyeme oturdum, oturmak denmezdi ki buna sanki bacaklarımın dermanı kesilmiş gibi yıkılıp kaldım.

Gönderen: Gönlüm
"- Sena neden açmıyorsun telefonu? Sana söylemek istediklerim var."

Gönderen: Gönlüm
"- Sena ben ölüyorum..."

Gönderen: Gönlüm
"- Senden sakladığım için özür dilerim Senam... Ben kanserim, ben lösemiymişim. Ölüyorum Sena son evresine gelmiş...."

~~~~~~~~🍀🍀🍀🍀~~~~~~~~

     Gözümden akan yaşları silmeden çıkışa doğru yürüyordum. Arkamdan Zeliş'in bana seslenmesini bile duyamayacak kadar uğulduyordu beynim. Neden ya? Nasıl olur böyle birşey de ben fark etmem diye hem kendimi suçluyordum hem de kızıyordum.

      Yoldan geçen ilk taksiye binip " Özel Kodak Hastanesine" dedim. Burak'ı hemen görmem lazımdı. Bana ihtiyacı vardı. Ah aptal kafam nasıl fark edememiştim. Hal ve hareketlerinden anlamam lazımdı diye söylene söylene giderken 40 dakikanın sonunda hastanenin kapısındaydım. Taksiciye parayı uzatıp hemen, para üstü beklemeden taksiden indim.

    Koşa koşa Burak'ın odasının kapısına kadar geldim. İçeride belki de hastası vardır diye kapıya tıklatıp içeri girdiğimde  Burak ve aşüfte asistanı içeride gülerek kahve içiyorlardı. İlk önce bir şaşırdım ve döndüm ikisine baktım. Ben dalgın dalgın onlara bakarken Burak ayağa kalktı yanıma doğru geliyordu,

    "- Sena hoşgeldin,"
    

     "-Ne hoşgelmesi Burak, bana attığın mesajlar neydi?? Nolur yalan de?? Hem ne zamandan beri, nasıl anladın nasıl belirti verdi," diye söylenirken Burak beni yanağımdan öpüp koltuğa oturttu. Sekreterine dönerek

"- Aslı hanım bize müsaade verir misin?"

"-Tabi ki Burak Bey (!) siz keyfinize bakın" diyerek bize ters ters bakıp çarptı kapıyı.

İyice sinir olmaya başladım bu sekreter bozuntusuna.
  

     "- Dinliyorum seni Burak, bakma bana öyle lütfen"

"- Tamam hayatım ilk önce bir sakin ol, bende ilk duyduğumda telaşlandım ama kader bizi hastalıkla sınıyor. Zaten birkaç aydır ağrılarım vardı, yemek bile yiyemiyor-," lafını bitirmesine fırsat vermeden atladım

"- Ya nasıl Allah beni kahretsin ben nasıl farketmedim bunları sevgilim, özür dilerim" diyerek ellerini öptüm

"- Bi dur hayatımda sözümü bitireyim. Zaten sana belli etmemek için çok uğraştım. Senin bir suçun yok ki. Zayıflamaya başladıktan sonra vücumda da morarmalar oluştu" dedi ve kollarını açtı.

Kolları deri döküntüsü gibi kurdeşen gibi ince ince deri döküntüleri morarmalar vardı. Ben bunları görünce ağlamam dahada şiddetlendi.

"- Bende 3 gün önce kan tahlili vermiştim, bugün sonuçlar geldi KLL mişim(Kronik Lenfositer Lösemi) . Ve hemen kemoterapiye başlayacağız son evresine çeviriyormuş kendini. Özür dilerim sevgilim ben böyle olmasını istememiştim. Seninle mutlu bir gelecek hayal ederken böyle olması " dedi ve devamını getirememişti.

Sustuk dakikalarca sustuk konuşan göz yaşlarımızdı. Ama nerden bilecektim ki onun göz yaşının timsah göz yaşı olduğunu??

    
Akşam olmuş Burak beni eve bırakmıştı. Onu yanlız bırakmayı hiç istemesemde eve girmiştim. Kimseye görünmeden merdivenlere yöneldim ve odama çıktım. Odam geniş bir odaydı ortada kahverengi geniş çift kişilik yatağım, hemen onun yanında kapakları full ayna olan dolabım vardı. Odam teras katta olduğu için kapının kenarında ki dönen krişin önünde ise makyaj masamı koymuştum.

MAHSENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin