Gözümden bir yaş süzülürken mektubun sonlarını okumaya başladım.
"Babanı öldüren sadık oluşuydu. Beni öldüren, sadıklıktı. Seni öldüren de sadık olman olmasın. Bize sadık olma, buraya bağlı kalma. Git, hayatını yaşa. Bu yoksulluğu terk et."
Mektuba gözyaşlarım damlarken sokak kapısı tıktıklandı.
Mektubu sıkıca tutarken kapıyı açmaya gittim.
Gelen Murat'tı.
Beni görür görmez endişeyle "Ne oldu?" diye sordu.
Sıkıca ona sarıldım ve hıçkırarak ağlamaya başladım.
Murat, saçlarımı okşarken "Güzelim iyi misin?" diye sordu.
"Babamı, annemi... Ailemi onlar öldürdü."
"Ne diyorsun sen?" diye soran Murat'ın sesi ciddileşirken ona baktım.
Bu dediğimin anlamını çözemiyordu.
Mektubu ona verdim ve "Oku." dedim.
"Babamın neden işten atıldığı, nasıl ailemin ölüme sürüklendiğini oku."
Aldığı ekmekleri portmantoya koyarken kaşları çatılmıştı.
Mektubu okumaya başladığında oturma odasına gidip oturdum.
Öğrendiklerimi idrak etmeye çalışıyordum.
Murat okumaya bitirdiğinde "Bunları okuduğuma çok üzüldüm. Keşke elimizden bir şey gelse." dedi.
"Seninle geleceğim." dedim.
"Tabii gel."
"Ama bir şartla." dediğimde kaşları çatıldı.
"Ne o şartın?"
"Babamın patronunu bulmama yardım edeceksin."
"Ama neden? O adamı neden bulmak istiyorsun?"
"Babamı niye kovmuş görmüyor musun Murat?" diye bağırdığımda Murat mektubu bir kenara koydu ve "Her kim ise sağlam pabuç değil, okudun sen de." dedi.
"Ne kaybederim ki?" diye sordum.
"Olmayan işimi, evimi mi? Annemi mi, babamı mı? Ne kaybederim Murat?"
"Canını."
Sesi çok netti.
"O adamı bulduk diyelim. Ne yapacaksın? Konuşacak mısın? Hesap mı soracaksın?"
"Halen daha kirli bir adamsa polise şikayet ederim."
"Şimdiye kadar tutuklanmadıysa ya çok dikkatlidir ya da polisler ona yanaşmaya korkuyordur. Her ikisinde de bizim zararımıza olur."
Derin bir nefes aldım.
"Hayatımı, ailemi mahveden o adamı merak ediyorum. En azından kim olduğunu bulalım. Eğer işin sonu kötü görünürse orada bırakırız."
Murat pes etmeyeceğimi anladığında "Peki." dedi.
"Ama sadece bu mektup ile babanın patronunu bulmamız imkansız. Bir planın var mı?" diye sorduğunda kısa bir süre düşündüm.
"Babamın senelerdir kavgalı olduğu abisi İstanbul'da yaşıyor. Bence onlar bir şeyler biliyordur."
"Yardım ederler mi dersin?" diye sorduğunda bilmediğimi gösterircesine omuzlarımı silktim.
"Şansımızı deneriz öyleyse." dediğinde gülümsedim.
"Teşekkür ederim."
Derin bir nefes verdi.
"Yardım ediyorum diye bu fikrini onayladığımı sanma. Hatalı olduğunu gör, bu fikirlerinin hepsi sonsuza dek kapanacak."
"Peki."
İkimiz de içim rahatlayana kadar durmayacağımı biliyorduk.
Ayağa kalktı.
"Şimdi üstüne bir şey al. Dışarı çıkacağız."
"Niye?" diye sordum merakla.
"Buraya gelirken güzel görünen bir esnaf lokantası gördüm. Oraya gideceğiz."
"Ben evde yemek yaparım. Ne gerek var dışarı çıkmaya?"
"Maaşımı yeni aldım, izin ver de harcayayım." dediğinde gülümsedim.
"İstanbul'a gelince sana çok masraf olacağım, paranı oraya saklasaydın."
"Param biterse babama taşınırız." dediğinde güldüm ve ayağa kalktım.
"Bu yüzden maaşını keserse görürüm seni."
"Neyse ki annem bizden yana olur."
"Annen bence bizden bıktı."
"Annem seni seviyor, o yüzden bana da katlanıyor."
"İyi ki varım öyleyse." dediğimde kolunu omzuma atıp beni kendine doğru çekti.
"Tabii ki iyi ki varsın."
Gülümsedim ve kolumu beline attım.
"Teşekkür ederim Murat. Benim tek dayanağımsın."
Saçıma bir buse kondurduktan sonra "Bana teşekkür etme, yaptıklarımı hak ediyorsun." dedi.
"Olsun."
"Hadi üstüne bir şey al. Kurt gibi açım."
"Bekle az."
Ondan ayrılarak portmantodan montumu aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü ve Zarif
ChickLit"Sever misiniz manolyaları?" "Fazlasıyla." "Sizinle her karşılaştığımda sizden manolya kokusu alıyorum." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Parfüm kokumu fark etmesini beklemezdim. "Manolyanın hikayesini bilir misiniz?" diye konuyu değiştirdiğinde me...