Randevu

391 48 116
                                    

Eyfel Kule'sine doğru yürürken Tolga'ya bakıp "Burada çalışanların hepsi çok iyiydi. Hepsi profesyonel ve güler yüzlüydü." dedim.

"Sürekli denetleme fırsatım olmayan yere emin olmadığım elemanı çalıştırmam."

İşine gerçekten çok önem veriyordu.

"Bir gün ben de o mağazalardan birine çalışacağım." dediğimde belimden tuttu ve kendine çekti.

"Seni yanımdan asla göndermem. Her zaman benimle olacaksın."

"Kimseye söyleyemediğimiz bir ilişki için fazla kesin konuşuyorsun."

"Söyleyebiliriz." dediğinde güldüm.

"Tabii söyleriz."

Alaycıl konuşmama güldü ve "Eğer bir şey istersem yaparım." dedi.

"Onu gece anladım."

Eyfel kulesine geldiğimizde bizi bir görevli karşıladı.

"Tolga Bey, Filiz Hanım hoş geldiniz."

Özel olarak birisinin bizi karşılamasını beklemiyordum.

Gülümseyerek cevap verdiğimde "İsterseniz gezimize başlayalım." dedi.

Tolga onu onayladığında birlikte Eyfel Kule'sinin içine girdik.

İlk kata çıktığımızda Eyfel Kule'sinin tarihçesini anlatan bir sergi vardı.

Asıl dikkatimi çeken ise...

Burada bizden başka kimse yoktu.

Tolga'ya döndüm ve "Neden burası bu kadar ıssız?" diye sordum.

Çevresine baktı ve "Aa ben de yeni fark ettim. Dediğin gibi bizden başka kimse yok." dedi.

"Seninle hiç alakası yok kesin." dediğimde sırıttı.

"Kesinlikle alakası var."

Dediğine gülerken "Gösterişçi." dedim.

Tolga bana gülerken bizi gezdiren görevliye döndüm.

Eyfel Kule'sinin tarihçesini aşağı yukarı bilmeme rağmen detaylı bilgiye hayır demezdim.

"Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Expo 1889 Paris fuarının giriş kapısı olarak inşa edilmiştir. Masraflı bir yapı olmasına rağmen beş ayda yaklaşık iki milyon ziyaretçiyi misafir edince yapılışın fiyatının dörtte üçü kazanılmış."

Görevli, halkın o zamanki tepkisinden yapımında kullanılan malzemelere kadar anlatmıştı.

Tüm katlarını doya doya gezdikten sonra en üst katında durduk.

Tolga bana baktı ve "Acıktın mı?" diye sordu.

"Aslında evet."

"O zaman..." dedi ve restoranı işaret etti.

"İlk geldiğimizde yer ayırtmak istediğin restoran, Eyfel Kule'sindeki miydi?" diye sordum.

"Kesinlikle."

"Bir kadını paranla nasıl etkileyebileceğini biliyorsun." dediğimde gülümsedi.

Restorana girerken "Ama beni etkilemek için paranı kullanmana gerek yok." dedim.

"Bunu bildiğim için sana daha çok jest yapmak istiyorum."

Restoran çalışanları bizi karşılarken utanmıştım.

Bir garson eşliğinde masamıza oturduğumuzda Tolga, "Ben ikimiz için de önceden sipariş verdim ama istersen menü isteyebiliriz." dedi.

"Hayır, zevkine güveniyorum."

Tolga beni süzerken "Bunun en büyük kanıtısın." dedi.

"Gelecekte böyle devam etmezsen başın büyük derde girecek."

"Mecburiyet. Devam edeceğim."

"Mecburiyet demek." dediğimde güldü.

Yemeğin devamı da çok güzel geçmişti.

Onun seçtiği şarkılar arkada çalarken yemeğimizi yemiştik.

Restorandan kalktığımızda Tolga'ya "Bugünü gerçekten çıkarabildiğin en üst seviyeye çıkardın." dedim.

"Daha değil." dedi ve belimden tutup Eyfel Kulesi'nden dışarı bakmamı sağladı.

Ben ne olacağını daha anlamamışken yakın bir noktada havai fişek patlamaya başlayınca "Çok erken konuşmuşum." dedim.

Tolga gülerek belimden sarılırken ona döndüm.

"Bugün hayatımda yaşadığım en güzel gündü. Sana ne kadar teşekkür etsem az."

"Teşekkür etmene gerek yok. Seni seviyorum ve sana elimden gelen her şeyi yapmak, seni mutlu etmek istiyorum."

Dayanamayarak dudağına bir öpücük kondurdum ve "Ben de seni seviyorum." dedim.

Tolga gülümserken ona arkamı döndüm ve havai fişekleri izlemeye devam ettim.

Bu bizim ilk randevumuz sayılırdı ve Tolga bunu en eşsiz şekilde halletmeyi başarmıştı.

Güçlü ve ZarifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin