Tolga Bey odadan çıktığında derin bir nefes verdim.
Ofistekilere baktığımda bana umutsuzca bakıyorlardı.
"O kadar mı kötü?" diye sordum, çekinerek.
"Kesinlikle o kadar kötü. Umarım çalışmaların iyidir."
Tuğçe, "Kızı korkutmayın." diye araya girdiğinde ona minnet dolu bakışlarımı gönderdim.
"Haydi, geç kalmadan gidelim." diyen Harun Bey ile hazırladığım dosyayı alıp diğerleri ile ofisten çıktım.
Birlikte toplantı odasına girdiğimizde diğerleri gibi masanın çevresindeki bir sandalyeye oturdum.
Tolga Bey de içeri girdiğinde konuşan herkes suspus oldu.
Masanın en ucundaki sandalyeye oturdu ve "Bugün olacak toplantıyı kısa kesmemiz gerekecek. Şimdi herkes yeni sezon için fikirlerini ortaya atsın." dedi.
"Geçen sezon yaptığımızın tersini yapmaya ne dersiniz? Daha yumuşak geçişler, soft renkler."
Gökhan Bey'in fikrine masada katılanlar çoktu.
Yutkunarak düşündüğüm fikre ve çizimlerime baktım.
Onların fikriyle pek uyuşmuyorduk.
"Başka fikri olan?" diye soran Tolga Bey ile masadan birkaç fikir daha döküldü ama hepsi Gökhan Bey'in fikrine yakındı.
"Başka?"
Herkes birbirine bakarken Tolga Bey, sinirle "Hepiniz aynı fikri başka kollardan ele alıp bana sunuyorsunuz!" diye bağırdı.
Bağırmasını beklemediğim için sıçrarken masadakilere baktım.
Hepsi başlarını öne eğmişti.
Tolga Bey'e baktığımda ona baktığımı hissederek bana döndü.
Göz göze geldiğimizde "Filiz Hanım." dedi.
"Buyurun Tolga Bey."
"Sizin fikriniz de mi aynı?"
"Hayır, değil." dedim.
"O zaman başka fikir sorduğumda niye cevap vermiyorsunuz? Burada izleyici olarak bulunmuyorsunuz."
Herkes gibi geriye adım atıp kendimi ezdirirsem beni ezmeye devam ederdi.
Omuzlarımı dikleştirdim.
"Herkesin fikri bitti mi diye kontrol ediyordum."
"Son fikir olmak mı istediniz?"
"Seçilen fikir." diye onu düzelttiğimde tek kaşını kaldırdı.
"Anlat."
"Herkes önceki sezon yapılan takıların sert bir görünüşe sahip olduğunu düşünüyor ama bence sert görünüşünün altında sevgiyi temsil ediyordu."
"Devam et."
"Çarpıcı, sert geçişlere sahipti lakin her birinin içinde bulunan bir detay sevgililere uygundu."
"Bir ay önce sevgililer günü vardı. Bu tarz detaylar normal değil mi?" diye sordu, Buse Hanım.
"Detaylar olması normaldi, bütünüyle sevgililer gününü simgelememesi anormaldi."
"Simgeliyordu." diyerek beni düzelten Tolga Bey'e baktım.
"Tasarımlara baktığımda daha çok vahşeti hissettim. Kırıklık ve öfkeyle kaplanmış gibiydiler."
"Sevgililer gününü bu yüzden simgeliyordu."
"Nasıl?" diyen sordum, merakla.
"Aşkın tanımı nedir?"
"Bir insana veya bir varlığa duyulan aşırı bağlılık?" dedim.
"Değinmek istediğim kısım da buydu. Bağlılık. Bağlılık insanın mantığını söndürür. Mantıksızlık da insana zarar verir."
"Yani aşk insana zarar verir mi diyorsun?" diye sorduğumda başıyla beni onayladı.
"Aşk insana zarar verir. Geçen ay yaptığımız tam da buydu. Aşkın zararlarını gösterdik."
"Sevgililer gününe çok uygunmuş." diye ironiyle konuştuğumda kaşlarını çattı.
"Çok satıldı."
"Markanız dünyaca ünlü, her kadın normalde zevki olmayacak bir takıyı sırf kutusunda markanızın damgası var diye sevip, o hediyeyle mutlu olabilir."
"Amacımız müşteri memnuniyeti."
"Bu da ünlü olunca çok kolay oluyor. Ne çıkarsanız alınır."
"Ne demek istiyorsun? Tasarımlarımızı beğenmiyor musunuz?"
"Mümkün olsa dolabımı sizin markanız ile doldururum, tasarımlarınızı fazlasıyla seviyorum."
"Ama?"
"Ama yumuşak işlenmesi gereken bazı duyguları hırçınlaştırıyorsunuz."
"O bazı duyguların can yakabilecek noktalarını gün yüzüne çıkarıyoruz."
"İnsanların hayal ettiği, dizilere konu olan kısımları da yansıtmanız gerektiğini düşünüyorum."
Herkes patrona zıt olan duygularımı rahatlıkla söylediğim için şaşkınlık ve benim için korkuyla bana bakıyorlardı.
"Bu sezon fikrinize başlamamız gerektiğini de savunacaksınız sanırım." dediğinde gülümsedim.
"Kesinlikle bunu savunacağım."
"Fikirlerinize uygun tasarım yorumlarınızı da dinlemek istiyorum."
"Birkaç taslak hazırlamıştım." diyerek dosyamdan resimlerimi çıkarıp kendisine uzattım.
Taslaklarımı aldıktan sonra kısaca göz attı.
"Toplantı bitmiştir. Dağılabilirsiniz." dediğinde şaşkınlık ile "Nasıl? Peki ya fikrim?" diye sordum.
"Toplantı bitti."
Toplantı odasından kağıtlarımı da alıp çıktığında odadakilere baktım.
"Bu iyi bir şey miydi?"
"Daha önce pek yaşamadık, bilmiyorum." diyen Tuğçe ile derin bir nefes aldım.
Umarım iyi bir şeydir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü ve Zarif
ChickLit"Sever misiniz manolyaları?" "Fazlasıyla." "Sizinle her karşılaştığımda sizden manolya kokusu alıyorum." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Parfüm kokumu fark etmesini beklemezdim. "Manolyanın hikayesini bilir misiniz?" diye konuyu değiştirdiğinde me...