Gül

469 56 109
                                    

Elinde su şişesi ile gelen Kağan Taşkın ile kafeden çıkmıştık. 

Birlikte yürüme mesafesi olan deniz kenarına gidip oturduğumuzda boğaz manzarasına baktım. 

Ailemi dinlemek istiyordu. 

Ailemi anlatmak istemiyordum. 

Ailemi düşünmek bile gözlerimi doldururken elindeki su şişesini bana uzattı. 

"İç, sakinleş."

Bir şey demeden suyu aldım ve bir yudum içtim. 

"Ailemi dinlemekte ısrarcı mısın?" 

"Böyle bir işe bulaşacak isem her şeyi bilmek isterim."

"Babam, babası için çalışıyordu, onun adamıydı ve babamı haksız yere kovdular."

"Baban..." 

Gözlerimi yumdum.

"Evet. Şirkette değil, kirli işlerinde çalışıyordu."

"Sonra?"

"Babam hiçbir zaman iş bulamadı ve bu onda psikolojik ve fiziksel hastalıklara sebep oldu. O zamanlar çok küçüktüm. Sadece iki yaşındaydım."

"Ailen nasıl geçiniyordu?"

"Annem çalıştı bir yere kadar, yetmeyince küçük yaşta ben de çalışmaya başladım. Babam işten kovulunca köye yerleşmiştik. İş bulmak zor olmadı, insanlar bize yardım etti."

"Peki şimdi?"

"Babamı defnedeli neredeyse iki ay olacak. Annem de onun acısına dayanamadı. Yakın bir tarihte de onun cenazesini halledip köydeki ev eşyalarımızı satıp İstanbul'a, okuduğum şehre döndüm."

"Burada ne yapıyorsun? Daha çalışmaya bile başlamamışsın. Hem ev bulmak da zordur. Sana bir yer..."

"Üniversitede bana burs veren bir ailenin benden birkaç yaş büyük oğlu ile yaşıyorum."

"Güvenilir mi?"

"Güvenilir. Üniversitedeyken de onunla ev arkadaşıydım. Yakın bir arkadaşım."

Derin bir nefes aldım.

Sesim titrerken "Patronumun işlerini batırmak, babam ile aynı duruma düşmesini istiyorum. Yaşadıklarımızın bir kısmını dahi olsa yaşasınlar istiyorum." dedim.

"Tolga'nın işleri batarsa sen de işsiz kalırsın."

"Biliyorum ama önemli değil. Sadece ailemin intikamını almak istiyorum."

Gözümden yaşlar süzülürken ona baktım.

"Eğer seni yakalarsa sana neler yapabilir, biliyor musun?"

Başımla onu onayladım. 

"Biliyorum. Bu riski göze de alıyorum. Kaybedecek bir şeyim yok."

"Hayatın? Önemli değil mi?"

"Değil."

"Her adımından haberdar olmak istiyorum." dediğinde ona baktım.

"Yardım edecek misin?"

"Sadece o adam ve ailesinin başkalarına haksız yere yaptıkları için yardım edeceğim. Yakalanma riskin artarsa bu işi bitirip istifa edeceksin."

Ona cevap vermediğimde "Filiz bir cevap ver." dedi.

"O anki duruma bağlı."

"Eğer risk arttığında işinden ayrılırsan kendi şirketimde sana bir yer bulurum. Benimle çalışırsın."

"Bunu yapmana gerek yok."

"Bölümünü birincilik ile bitirmiş parlatılmaya ihtiyaç duyan bir yeteneksin. Seni kaçırır mıyım sandın?" dediğinde ona şaşkınlık ile baktım. 

Ona bunu hiç söylememiştim.

"Bunu da nereden biliyorsunuz?"

"Aradığınız gün sizi biraz araştırdım. Buraya gelirken de iş isteyeceğinizi sanıp heveslenmiştim." dediğinde gülümsedim. 

"Hayallerini yıktığım için üzgünüm. Geç kaldın."

"Geç olsun, güç olmasın. Elbet kazanırım."

Dediğine gülümserken yanımıza şalvar giymiş, çiçekçi bir abla yaklaştı.

"Alır mısın sevdiğine bir çiçek abim?" diyerek Kağan Taşkın'a sorduğunda "Abla sen yanlış anladın." dedim.

"Deminden beri izlerim ikinizi. Ağlarken güldüren adamı sevmek için yanında taşımıyorsan, ne iş görür? He söyle bana."

"Abla ne diyorsun ama? Taşımak falan, ayıp olmuyor mu adama?"

"Bak halen adam diyor. Zor değil be ablam."

"Ne zor değil?"

"Sevgilim demek, başka ne zor olmasın?"

"Hadi ver bir çiçek." diyen Kağan'a döndüm ve "Ne gerek var şimdi?" diye sordum.

"Yarın işteki ilk günün, önceki günün ağlamalı geçmesin. Güzel bir anı olarak kalsın." dediğinde gülümseyerek ablanın verdiği gülü aldım. 

Kağan parasını verirken çiçekçi, "Abi anladı dediklerimi." dedi ve gitti.

Güle bakarken "Teşekkürler." dedim. 

"Lafı olmaz ortak."

Saatine baktıktan sonra "Toplantım var, gitmem gerek." dedi.

"Tamamdır, görüşürüz."

"Görüşürüz, yarın mutlaka yaz."

"Yazarım."

Kağan yanımdan kalkıp giderken güle baktım. 

Taze olduğu belliydi.

Oturduğum yerden kalktım ve otobüs durağına doğru yürümeye başladım.

Güçlü ve ZarifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin