Tavsiye

569 64 63
                                    

Holdingin önünde dururken tabeladaki Polatlar yazısına baktım. 

L harfi inci bir kolyenin sarkımı gibi duruyordu. 

Bu holdingi biliyordum.

Uluslararası tanınan bir şirketti.

Annemle konuşurken amcamın iş yerine dikkat etmemiş olmalıyım.

Yoksa üniversitede iken adını neredeyse her gün duyduğum bu şirketi unutmazdım.

"Şirket binası ile bakışmaya devam mı edeceksin? Yoksa içeri girip amcanı mı göreceksin?" diye soran Murat'a döndüm.

"Ya görüşmek istemezse?"

"Kapıda bekleriz."

"Çözümlerin içimi çok rahatlatıyor." diye ironiyle konuştuğumda kendini zorlayarak gülümsedi.

"Hadi içeri gir."

"Sen?"

"Bu kadar büyük bir şirkete ikimiz birden giremeyiz."

"Çıktığımda kapıda olmazsan bozuşuruz."

"Olacağım."

"Söz mü?"

"Söz."

Derin bir nefes verip şirkete girdim ve girişteki masada duran görevlinin yanına yaklaştım. 

"Buyurun, size nasıl yardımcı olabilirim?"

"Maliyede çalışan Orhan Saklangıç'ı görmeye gelmiştim."

"Şu anda toplantıda. Ne için geldiğinizi ve adınızı söylerseniz ona iletebilirim."

"Ben Filiz Saklangıç. Orhan Saklangıç benim akrabam olur. Onunla acil görüşmem gerekiyor. Odasına çıkıp onu beklesem olmaz mı?"

"Üzgünüm ama buna izin vermeye yetkim yok."

"Yetkisi olan birinden izin alsanız olmaz mı?"

"Konu neydi?"

Biraz yalandan kimse ölmezdi.

"Karısı hakkında. Hastalandı ve kocasını yanında istiyor lakin amcamın telefonu kapalı. Zaten amcamla konuşup hemen gideceğim."

Görevli kadın yanındaki çalışanla kısa bir süre bakıştıktan sonra bana dönüp "Kimliğini görebilir miyim?" diye sordu.

"Tabii." deyip çantamdan kimliğimi çıkarıp ona uzattım.

Ziyaretçi olarak beni kaydettikten sonra kimliğim ile ziyaretçi kartını bana uzattı.

"Orhan Bey'in odası yedinci katta, asansörden çıkınca solda kalıyor. Odasının önündeki adını görürsünüz."

"Çok teşekkür ederim." deyip kartı ve kimliğimi alıp asansöre ilerledim.

Asansörün kapısının kapanmak üzere olduğunu görünce "Tutar mısınız?" diye seslendim. 

İçerideki adam ile göz göze geldikten birkaç saniye sonra kapı kapanınca sinirlenerek "Düşüncesiz herif." dedim. 

Sesim tahminimden fazla çıkmıştı. 

Utanarak başımı öne eğerken asansörün kapısı açıldı. 

Adam kaşlarını çatarak bana bakarken hızlıca içeri girdim ve düğmelere baktım.

O da yedinci kata çıkıyordu.

Göz ucuyla ona bakmaya çalıştım. 

Acaba duymuş muydu?

Benden çok daha uzundu, yüzünü başımı kaldırmadan bu konumdan göremezdim.

Kapılar kapandığında bana bakmadan "Nerede çalışıyorsun?" diye sordu. 

"Burada çalışmıyorum, sadece ziyaretçi."

"Tahmin etmeliydim."

"Ziyaretçi olduğumu mu?"

Bana göz ucuyla baktı ve "Evet." dedi.

"Her çalışanı tanıyacak değilsiniz ya."

"Her çalışanımı tanıyamadığım doğru ama onlar beni tanıyor."

Tırsarak ona baktım. 

"Tolga Polat?"

"Adımı biliyorsunuz."

"Mücevher ile ilgilenmeyen insanlar dahi duymuştur."

Tek kaşını kaldırdı.

"Bana bağırdığını bu süslü lafların ile unutur muyum sandın?"

"Unutmaz mısın?"

"Unutmam."

"Neyse ki burada çalışmıyorum." dedim, sırıtarak.

"Kime ziyarete geldin?"

"Niyeyse benim hatam yüzümden o azarlanacak gibi hissettim."

"İçgüdüleriniz kuvvetli."

"Teşekkür mü etmeliyim?"

"Teşekkür mü etmelisin?"

"Kelime oyunu yapma ve anlaşalım. Ben sana bağırmadım, sen kime ziyarete geldiğimi sorma. Sonra görüşürüzleşelim."

"Başka bir emriniz?"

"Alaycıl konuşmazsan güzel olur. Biraz ürkütücü oluyorsunuz."

Eğleniyor gibiydi.

Asansör duvarına yaslandı.

"Bunu bana söylemeye cesaret edebilen ilk kişisiniz."

"Ay siz de ne abarttınız. Gören de filmlerdeki o kötü adamlardansınız sanar."

Kapı açılırken güldü.

Asansörden indikten sonra bana döndü ve "Size bir tavsiye vermek isterim." dedi.

Asansörden çıkıp "Buyurun." dedim. 

"Dış görünüşe bakıp iyi kötü ayrımı yapmayın. Sonuçları anca sizi üzer."

Cevap vermeme izin vermeden yürümeye başladığında arkasından bakakaldım.

Bu da neydi şimdi?

Yüzümü buruşturarak onu taklit ettim. 

"Dış görünüşe bakıp iyi kötü ayrımı yapmayın. Sonuçları anca sizi üzer."

Kendi odasına girdiğini gördüğümde yürüyüp amcamın odasını aradım. 

Orhan Saklangıç.

Elim titrerken kapıyı tıktıkladım ve içeri girdim.

İçeri boştu. 

Doğru, toplantıdaydı. 

Onu içeride beklesem bence sorun olmazdı. 

Usulca içeri girdim ve arkamdan kapıyı kapattım. 

Amcamın işleri oldukça iyi görünüyordu.

Bu kadar iyi bir durumdayken kardeşine hiç yardım etmemişti.

Küslük buna bir sebep olamazdı. 

Daha fazla sinirlenmemek için bu düşüncelerden uzaklaşıp masasının önündeki sandalyeye oturdum. 

Murat'a haber vermem lazımdı. 

Telefonumu çıkardım ve ona durum hakkında mesaj yazdım.

Güçlü ve ZarifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin