Murat'ın çalıştığı hastaneye geldiğimde gülümseyerek içeriye girdim.
Murat'ın iş arkadaşı Kadir'i gördüğümde yanına gittim ve selam verdim.
"Filiz seni buraya hangi rüzgar getirdi?"
"Dışarıdaydım, ben de Murat'a uğrayayım istedim."
"Elindeki gülü de Murat'a aldın herhalde." diyerek güldüğünde Kağan'ın aldığı güle baktım.
"Önlüğüne takarsa yakışır mı dersin?"
"Seninki onu anca başka kadınlara verir." dediğinde güldüm.
"Var onda bu potansiyel."
Kadir dediğime gülerken "Ee nerede benimki?" diye sordum.
"Bu koridorda düz ilerle. Yüz elli üçüncü odada hastasına bakıyor."
"Tamamdır, teşekkürler."
"Rica ederim."
Dediği gibi koridorda ilerlediğimde gözüme oldukça tanıdık biri ilişti.
"Tolga Bey?"
Bana döndüğünde bir şey demeden beni baştan aşağı süzdü.
"Geçmiş olsun, neden buradasınız?" diye sordum.
"Kardeşim için geldim. Siz?"
"Arkadaşımı görmeye geldim."
Anladığını belli edercesine kafasını salladı.
Gitmediğimi gördüğünde "Arkadaşınızın yanına gitmeyecek misin?" diye sordum.
"Kendisi doktor, şimdi hastasıyla ilgileniyor. İşinin bitmesini bekliyorum. Eğer rahatsız olduysanız sizden uzakta da bekleyebilirim."
"Olmadım."
"Yarın şirketinizde işe başlayacağım, belki biliyorsunuzdur."
"Biliyorum Filiz. İşe alımın benim onayım ile oldu."
"Yine de söylemek istedim."
Tolga bana cevap vermezken yüz elli üç numaralı odanın kapısı açıldı.
Murat odadan çıkınca gülümseyerek "Murat!" dedim ve hızlı adımlar ile yanına gittim.
"Filiz? Senin burada ne işin var?" diye sorduğunda "Sana söylediğim kişinin yanındaydım. Eve gitmeden sana uğramak istedim." dedim.
"Elinde kırmızı bir gül ile mi?"
"Kafeden sahile geçtik. Orada da bir çiçekçi bizi salmadı. O da bana aldı."
Murat kıskandığını belli etmek için özen gösterirken Tolga yanımıza geldi.
"Kardeşim nasıl doktor?"
Demek kardeşine Murat bakmıştı.
"Endişelenmenize gerek yok. Tüm değerleri normal. Sadece spor esnasında kendini fazla yormuş. Bu da şekerin düşmesine sebep olmuş."
"Yapmamız gereken bir şey var mı?"
"Ceren Hanım'a detaylıca neler yapması gerektiğini anlattım."
"Tamamdır, eyvallah."
Tolga, kardeşinin odasına girip kapıyı kapattığında merakla Murat'a baktım.
"Kardeşinin nesi var?"
"Diyabet hastası. Daha öncesinde de ona ben bakmıştım ama Tolga Polat'ın kardeşi olduğunu bilmiyordum."
"Öğrenmiş olduk. Yarın tekrardan geçmiş olsun derim."
"Tolga'yı ve kardeşini bırak şimdi. Kağan Taşkın sana ne cevap verdi?"
Sırıtarak "Sence?" diye sordum.
"Sırıtışından cevap belli de detayları merak ediyorum. Özellikle bu gül detayına."
"Dediğim gibi sahildeyken çiçekçi abla gelip bizi darladı. Kağan da gitsin diye bana gül aldı."
"Ben olsam ben de kadına git demek yerine sana çiçek alırdım." dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Yanlış anlamlara çekme olayı."
"Peki, nasıl istersen öyle olsun."
"Sonunda."
"Nasıl biri geldi? Göbekli ve kırklı yaşlarında mıydı?" diye sorarak dalga geçtiğinde yüzümü buruşturdum.
"Aman çok komik."
"Komik."
"Neyse ki beni hatırlamadı. Hatırlasa utançtan kendimi oraya gömerdim."
"Belki de seni utandırmak istemediği için susmuştur. Sonuçta adama kendisini göbekli ve yaşlı hayal ettiğini söyleyerek kendini rezil etmiştin."
Şüpheyle "Olabilir mi?" diye sordum.
Beni de araştırmıştı.
Birinci olduğumu biliyordu.
O kadar yoğun bir adam oturup beni araştıracak değildi.
Daha önceden tanıdığı ve nerede okuduğumu bildiği için biraz bakmış olmalıydı.
"Olabilir."
"Of Murat! Bunu bilmesem de olurdu."
"Üzgünüm güzelim ama dost acı söyler."
"Anca acı söyle." dediğimde güldü ve saatine baktı.
"İşe dönmem gerek."
"Peki. Ben de eve gideyim."
"Tamamdır, dikkatli git."
"Tamam, görüşürüz."
"Görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü ve Zarif
Literatura Feminina"Sever misiniz manolyaları?" "Fazlasıyla." "Sizinle her karşılaştığımda sizden manolya kokusu alıyorum." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Parfüm kokumu fark etmesini beklemezdim. "Manolyanın hikayesini bilir misiniz?" diye konuyu değiştirdiğinde me...