Bir hafta geçmişti.
Amcama mesaj yazalı, İstanbul'a döneli bir hafta geçmişti.
Halen daha mesajıma dönmemişti.
Murat salona girip kendini yanıma attı.
"Gece nöbetinden sonra en sevdiğim şey ne biliyor musun?" diye sorduğunda "Uyumak mı?" diye sordum.
"Kesinlikle doğru cevap ama bugünün ayrı bir önemi var."
"Neymiş o?"
"İkimiz de boşuz. Dışarı çıkalım, kafamızı dağıtalım. Ne dersin?"
"Bilmem ki."
Bir haftadır iş için gittiğim her iş yeri beni ya reddetmiş ya da geri arayacağız deyip aramamıştı.
Kadir Amca'dan yardım istemekten başka çarem yoktu ama bunu istemiyordum.
Tek başıma bir şeyler başarmak istiyordum.
"Hava güzel. Uzun bir yürüyüş yapabiliriz. Sonrasında da yemek yeriz."
"Bilmiyorum."
"Hadi ama!" diyerek beni canlandırmak istediğinde ona umutsuzca baktım.
"Hiçbir şey yolunda gitmezken eğlenesim gelmiyor. Annem ve babam artık yanımda değil, iş bulamıyorum, elimdeki parayla ne kadar idare edebilirim, amcam da mesajlarıma cevap vermiyor."
"Annenlerin yerini tutamayız ama biz de senin aileniz. Parayı bizim yanımızda dert etmemen gerekir. Hem babam sana hak ettiğin güzel bir iş bulur."
"Peki amcam? Amcamla konuşmaya ben de hevesli değilim ama babamı haksız yere işten kovan ve ailemin sonunu erkene çeken o kişiyi bulmak istiyorum."
Gözlerim dolarken "Belki ona gücüm yetmez ama şansımı denemek, ona babamın yaşadıklarını yaşatmak istiyorum." dedim.
"Amcanı aramayı denemek ister misin?"
"Açacağını sanmam."
"Denemekten zarar gelmez. Belki ısrarlarını görünce dayanamaz."
"Peki, deneyelim." dedim ve telefonumu çıkarıp amcamı aradım.
Çalmıyordu.
"Telefonu kapalı ya da beni engelledi."
"Numarasını söyle. Ben de arayayım. Engellemiş mi öğreniriz." diyerek telefonunu çıkardığında amcamın numarasını ona söyledim.
Telefon çalmaya başladığında ofladım.
O adamın işime yaramayacağını bilmem gerekirdi.
"Kapat, açsa dahi onunla konuşmak istemiyorum."
Beni dinleyip telefonu kapattı ve "Şimdi ne yapacağız?" diye sordu.
"Bilmiyorum."
"Amcan nerede çalışıyor, biliyor musun?"
"Sanırım."
"Sanırım?"
"Bir şirketin mali işlerine baktığını biliyorum sadece."
"İş yerini bulabilirsen gidelim yanına. Yüz yüze kalırsa konuşmak zorunda kalabilir."
"Annem biliyordu, bekle sorayım." dediğimde bir şey diyemeyerek bana baktı.
Ben de dediğimi fark etmiştim.
"Dilim sürçtü."
"Sadece iki hafta oldu. Kafanın karışması, bilmene rağmen yanlışıkla varmış gibi konuşman çok normal."
"Biliyorum ama... Yokluklarını kabul etmek zorundayım."
"Hemen kabul etmek zorunda değilsin. Kendine zaman ver, zamanla her şey yoluna girer."
"Umarım."
Derin bir nefes aldıktan sonra "Annemle mesajlaşmada şirketin adı olacaktı, bakayım." dedim.
"Bak hadi."
Annemle mesajlaşmaya girdiğimde onu ne kadar özlediğimi fark ettim.
Annemle bu konuşmaları yaparken babamın acısını kaldırabiliyor sanıyordum.
Onun arkasından dayanamayıp öleceğinden habersizdim.
Sohbette yukarı çıkarak amcam hakkındaki konuşmayı bulduğumda durup içimden okumaya başladım.
"İstanbul gibi büyük bir şehirde okumak nasıl gidiyor? Zorlanıyor musun?"
Bunu okulumun ilk başlarında yazmıştı.
Tebessüm ettim.
"Biraz zor ama idare edebiliyorum, aklın kalmasın."
"Kalır aklım. Anneyim ben."
"Ya anne."
"Derse girmem lazım, çıkınca yazarım olur mu?"
"Dur, sana bir şey diyecektim."
"Peki."
"Ama bu dediğimizi baban duymayacak, söz mü?"
"Söz de niye duymayacak?"
"Duyarsa hem üzülür hem de sinirlenir."
"Söyle hadi, merak ettim."
"Eğer orada sıkışacak olursan amcana ulaşabilirsin."
"Anne bu duruma tek babam değil, amcam da sinirlenir. Tanımıyor musun adamı?"
"Ne olursa olsun yeğenisin. Başın sıkışırsa yardım eder."
"Sanmıyorum. Hem Muratlar her konuda yardım ediyor, aklın kalmasın."
"Onlara lafım yok ama onların yardımlarını nereye kadar kabul edebiliriz?"
"Zorda kalırsam giderim. Tamam mı?"
"Polatlar Holding'de maliyede çalışıyor, unutma."
"Tamamdır. Şimdi gerçekten gitmem lazım. Yoksa derse geç kalacağım."
"Tamam hadi git."
"Görüşürüz, seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum, görüşürüz."
Murat'a döndüm.
"Polatlar Holding."
"Öyleyse üzerine bir şey al. Amcanla görüştüreceğim seni. O adam sana yardım etmek zorunda."
"Ya etmezse?"
"Ettiririz."
Gülerek "Sanki eşkiyasın." dediğimde "Bizi pis işlere bulaştıran sensin. Hiç bana laf etme." dedi.
"Tamam, tamam. Sustum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü ve Zarif
ChickLit"Sever misiniz manolyaları?" "Fazlasıyla." "Sizinle her karşılaştığımda sizden manolya kokusu alıyorum." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Parfüm kokumu fark etmesini beklemezdim. "Manolyanın hikayesini bilir misiniz?" diye konuyu değiştirdiğinde me...