1.9 - Ebru ve Tugay

193 18 6
                                    

Yeni karaladığım çalışmaları masanın üstüne attım. Kafamdaki düşünceleri toplayıp kağıda aktaramıyordum.
Ertelemeye kara verip koltuktan kalktım.

Yemek saatini haber veren Ebru'yu hatırlayınca küfür edip mutfağa ilerlemeye başladım. Unutmuştum.
Sanırım bir süre kafamı toplamak adına önemli işler dışında şirkete gitmemek en iyisiydi. Hoş, ne kadar dayabileceğim muammaydı.

Sandalyede tabağındaki yemeği karıştıran Ebru'yu görünce direk yanına gittim. Arkasından eğilip saçlarını öptükken sonra sarıldım.

"Özür dilerim."

Öne doğru eğilip hareketimden kurtulmaya çalıştı. Onu sıkmadan ellerimi üzerinden çektim.

"Senin de dediğin gibi yapıp yapıp özür dilemenin anlamı yok."

Tabiri caizse mal gibi kalmıştım.
Haklıydı.

Masaya karşısına geçip oturdum. Yüzüme bakmaması zoruma gitmişti ve fazlaca üzmüştü.

Yemek yerken çatal,kaşık seslerinden başka bir ses çıkmamıştı masada.
İşe daldığım için yemeğe gelmeyi birkaç kere daha unutmuştum. Artık daha dikkat edeceğime dair kendime söz verdim. Ama şimdi onun günlünü almalıydım.

Yemeklerimiz bitince tatlı yemeye gitmeyi teklif ettim ve o da zayıf noktası olduğu için kabul etti.

"Affettim sanma! Kızım tatlıdan mahrum kalmasın diye kabul ettim ona göre."

Dudaklarımı gülmemek için sımsıkı bastırdım birbirine.

"Haklısın güzelim."

Arabada da yol boyunca suratı sirke sattı.
Benim gülümün dikeni de buydu. İnatçılık. Ama benim gülüm her türlü güzeldi. Görünüş olarak da değil sadece kalbi de güzeldi. Geçen gün yağmurda elinde kedi ile geldiği zaman da güzeldi, merhametliydi.Gözümde üç küçük yavru gibi durmuşlardı. Onu o gün şöminenin başında o kucağında kediyi okşarken ben elimdeki havluyla kurutmuş ve saçlarını taramıştım. Gülüme ve bana getirdiklerine gözüm gibi bakardım.

Küçük prenste de dediği gibi;

Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır. Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir.

Arabada yanağından makas alırken somurtkan bakmış ve tatlı tatlı kızmıştı bana. Keşke kendini benim gözümden de görebilseydi.

Bana sinirli olmasını bile seviyordum. Bir gün bana hiçbir duygusunu bahşetmezse işte o zaman ben mahvolurdum. Öfkesine bile nail olamadığım zaman kötü olurdum.

Pastanenin tabelasını görünce arabayı park ettim. Umut pastanesi...
İsmi ne güzeldi. Umut.

Hava yeni kararmıştı. Yaz artık yavaş yavaş bitmiş, sonbahar gelmişti. En sevdiğim mevsim. Ebru'yu bana getiren mevsim.

Jest olarak kapısını açınca leydi gibi inmiş, ve zavallı bana bakmamıştı.
Ben de inattım ve onun narin gönlünü kazanmasını bilirdim. Nasılsa kalbine bir kere girmiştim. Yine yapardım.

Elini tutmama izin vermişti Allah'tan.
İstediği tatlı isimlerini sayarken garson da benimle birlikte şaşırıyordu.
Torpil, bomba, berliner yok füze.
Tatlı komasıma girmese bari. Çaktırmadan yerdim onun tabağından.

"Teşekkür ederim."

"Afiyet olsun yavrum."

Kibarlığından da hiç ödün vermezdi Ebru'm.

EbruliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin