2.1 - Baba

228 17 3
                                    


Bir olayın başınıza gelmesi an meselesidir.
Kader denilen ilahi olay, bazen beklemediğiniz durumlar ortaya çıkarabiliyordu ve siz bunu yaşarken aniden öğreniyordunuz. Soruların sonu gelmezdi ama kapıyı böyle çalan mişiye sürahi şekli vermek istemem normaldi bence.

"Sen bekle burada."

Ebru'nun başından öpüp arkamı dönerek kapıya doğru yürümeye başladım. Merdivenlerde adım seslerim tok bir şekilde vuruyordu yere.

Önce eğilip görüntülü diyafona baktım ve polis memurunu görmemle neye uğradığımı şaşırdım.

Elimi kapının gümüş renkli kulbuna atıp metali elimde hissederek kapıyı açtım.
Karşıma çıkan memura soran gözlerle bakarken bana açıklama yapmaya başladı.

"Tugay Arslan siz misiniz?"

"Evet memur bey benim."

"Başınız sağolsun. Babanız bugün kalp krizi sonucu hayatını kaybetti."

Sesler uğulduyordu. Kulağımda bir çınlama, polis memurunun boğuk sesi duyuyordum ama anlamakta güçlük çekiyordum. Sizin hiç babanız iki kere öldü mü? Benim öldü. Hem de iki kere.
Ne demem, ne yapmam hatta ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum.
Ben şu an ne yaşıyordum.
Korku, acı, kızgınlık, hüzün belki şaşkınlık...

Öldü sandığım, mezarına defalarca kez gittiğim babam ölmemişti ve ben bunu şaşırtıcı bir şekilde öldüğü gün öğrenmiştim. Şaka gibiydi.
Kolumda hissettiğim elle sıçradım.
Ebru'nun bulanık gördüğüm kızıl saçları bile beni kendime getirememişti.

"Tugay korkutma beni canımın içi. Sesini duyayım nolursun."

Bu sesler tanıdık bir ânı hatırlatmıştı bana.
Ama o zaman hissettiklerim farklıydı. Şimdi ne hissettiğimi bilmiyordum. Arafta sıkışıp kalmış gibiydim.

Polis memuru gitmişti sanırım. Koltukta oturmuş başım ellerimin arasında öylece yeri izliyordum ama görmüyordum.
Adım sesleriyle başımı kaldırdım ve Ebru'nun yaşlarla dolmuş deniz mavisi
Gözlerini gördüm. Kirpiklerinin arasından bana üzgünce bakıyordu.
Her bir kirpik telini saymak istediğim kadın ağlamaklı bir şekilde bana bakarken dayanamadım. Elinden tutarak sol dizime çekip oturttum. Hemen kollarını boynuma sıkıca doladı.

Enseme damlayan yaşları hissediyordum. Onun kollarına ellerimi koymuş bir şekilde sessiz hıçkırıklarla gözlerimden yaşlar damlıyordu. Kendimi sıkmayı bırakınca rahatlamıştım. Bu gözyaşları kendimi kasmayı bırakmamla rahatlamanın sonucuydu.

Ebru'nun kafasını boynumdan kaldırdım. Ellerini iki avcumun arasına alırken parmağındaki ona taktığım yüzüğü gördüm ve buruk bir tebessüm oluştu yüzümde.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Karışık. Girift* olmuş gibiyim."

"Aklım almıyor benim Ebru. Ölen babam aslında yaşıyormuş, bana söylememiş üstüne üstlük ve yeniden öldü. Kafam çok dolu."

Anlıyorum seni diyerek tesselli etmeyeceğim seni. Ama ben buradayım, yanındayım ve her zaman olacağım."

Elimin altında bir tekme hissettim. Ada bile yanımda olduğunu kendince belli ediyordu. Ebru kelimesini düzeltti.

"Yanındayız, Ada da burada."

Kafasını karnına eğip oraya doğru konuştu.

"Kusura bakma anneciğim."

Onun tatlı hâline güldüm.

"Uyutur musun beni koynunda?"

Başınj salladı hızlıca. Elimden tutarak odaya götürdü beni. Yatağa uzandı ve sırtını yatak başlığına yasladı. Hemen gidip koynuna başımı koydum. Bütün olumsuz hisler gitmiş yerine huzur gelmişti.

________

"Ama bunlar çok küçük."

Ebru'nun bana olan sorgulayan bakışlarını hissediyordum üzerimde .

Neden umursamadığımı düşünüyor olmalıydı. Önceden kaybetmiş olduğum babam için tekrar üzülmem saçma olmaz mıydı? Polisin kapıya gelmesinin üzerinden beş gün geçmişti. Bu beş günde babamı araştırmıştım. Avukatım Sezai abiyede anlatmıştım durumu. Hâlâ bir ipucu bulamamıştık. Yurt müdürü Aysel Hanım'ın bu konuda illaki bilgisi vardır ve bana söylemediğse onunla da çok kötü bozuşacaktım.

"Ebru şu ânâ odaklanır mısın lütfen. Baksana benim ayakkabımın aynısının küçüğü ama bu cırt cırtlısı."

Bu ayakkabıyı da sepete ekledim.
Kızımı bunayakkabıyı giymişken hayal ediyordum.
Karşı reyonda gördüğüm tavşanlı tulumla birlikte Ebru'yu oraya götürdüm. Gri renkli bir tutuldu ve benim minik tavşanım doğunca bunu giyerdi.

''Çok güzel değil mi güzelim?"

"Evet ve çok tatlı."

Bunu da sepete ekledim. Bebek mağazasından çıktıktan sonra karşıdaki Victoria Secret mağazasına yöneldim. Ebru'ya yandan bakış atarak sırıtıyordum. O da sen çok fenasın der gibi bakıyordu. Uzaktan öpücük attım. Gülerek iki yana başını salladı.
Kırmızı ve sşyah apırlıklı bşzzat kendi seçtiğim gecelikleri Ebru'ya yakışcağını düşünüp görevli kıza veriyordum.
Bir saat sonra elimizdeki paketleri arabaya yollatmış yemek katına çıkıyorduk.

"Ne çekiyor canın? Aşerdiğin bir yemek varmı yavrum?"

"Tantuni" Gözleri parıldayarak söylediği yemek ile tantuniciye gittik. O yemek yedi ben onu seyrettim.

______________

Eve geldiğimiz zaman Ebru'm yorgunlukla kendini odaya atmıştı. Üzerindeki elbisenin fermuarını arkasını dönerek bana açtırdıktan sonra küpelerine gitti elleri.

"Acayip yoruldum ama seninle film izlemek daha cazip. Ayrıca yemek katındaki sinirli çocuk çok tatlı değil miydi? Sevmek istediğimde atar yapmıştı
sevimli sevimli."

O küçük çocuğu hatırlayınca dudaklarım kıvrıldı.

"Evet bebeğim öyleydi."

Ebru'nun hareketlerini takip ederken hâlimden gayet memnundum. Onun konuşmasını ya da soyunurken yaptığı hareketleri hiç sıkılmadan izleyebilirdim.

Eline aldığı pamukla yüzünğ sildi. Daha sonra makyaj masasındaki her gece rutin bir şekilde sürdüğü kremi eline aldız, kapağını açtı ve iki parmağına biraz aldıktan sonra yüzüme masaj yaparak sürmeye başladı.

Sadece ona bakarak bile yaşadığım kötü şeyleri unuturdum. Yanına gittiğimde bana krem sürmek isteyip istemediğimi sordu. Mutlu olur diye kabul ettim. Elleriyle tüm yüzüme kremi yaydı. Ifak bir buse yanağıma kondurup geri çekildi. Geceliğini giymiş artık rahat bir şekilde film izleyebilirdi.

"Oda da mı izleyelim yoksa salonda mı?"

"Odamızda."

Senin odamız diyen ağzını öperim ben.

Buz devrinin kaldığımız yeri yani üçüncü filmini başlattım ve yatağa uzanmış olan Ebru'nun yanına yattım.

Hayat ancak geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.**

______________

*Girift: farsça bir kelime. Anlamı; iç içe geçmiş, karmaşık.

**Soren kierkegaard'ın sözü

EbruliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin