Bölüm şarkısı;Ezgi'nin Günlüğü - Ebruli
Bengü - Sahici
Pilli Bebek - Kızım (son sahnenin şarkısı. Bunu dinlerken okuyabilirsiniz. Ben bu şarkıyı dinlerken yazdım.).
Ebru'dan
Spor odasının kapısını açıp içeri girdiğimde gördüğüm manzara beni heyecanlandırmıştı.
Barfiks çekerken sırt kaslarının çalışmasını izlemek ayrı bir zevkliydi.Kalbim elden gidiyor...
Barfiks çubuğundan kendini aşağı attığında vücuduna arkasından sardım kollarımı.
"Sessiz bir kedicik varmış burada."
Kollarımı çözmeden bana doğru döndü Tugay.
O sırada örümceğinde duran kızım ağlamaya başladı.
"Tamam babam. Gel sana da sarılayım."
Ada babasına kollarını uzatarak mızırdanmaya başladı. Yeşil gözlerini hafiften doldurmuştu bile. Ada'm. Kızım yavaş yavaş yürüyordu ama daha kendi başına ayakta kalamıyordu.
Tam da doktorun dediği gibi hamileliğimin dokuzuncu ayını doldurup hazırlık bir şekilde hastaneye yatmıştık. Stressiz normal bir doğum yaşamıştım. Tugay da ben de bu ortamı sağlamak işin çok uğraşmıştık."Bababa"
"Evet kızım baba"
Ada elleriyle kendince babasının yanaklarını sevip kaşınan dişleriyle Tugay'ın burnunu ısırıyordu. Tugay Ada'yı öptüğünde kızım rahatsız olmasın diye her gün kalkar kalkmaz tıraş oluyordu.
Bazen baba kız onları izlerken gözlerim doluyordu mutluluktan. O kadar güzel görünüyorlardı ki gözüme.
Yine onları seyrederken kızımın esnemeye başladığını gördüm.
"Uykusu mu gelmiş benim bal kızımın?
Tugay'ın sesiyle iyice mayışıp başını boynuna sakladı Ada. Tugay Ada'yı uyutmaya giderken ben de kendime kahve yapmak için mutfağa geçtim.
Hava yağmurluydu. İnsanlar bu grş bulutlu havayı genelde sevmeselerde ben küçüklüğümden beri seversim. Gök gürültüleri hariç.
Tugay dakikaların ardından dağılan saçlarından elini geçirirken girdi mutfağa.
"Mis gibi kokusunu bırakıp ayrılamadım ondan ama sonra karımın kokusunu da özlediğim geldi aklıma."
Kahve kupamı mutfak tezgahına bıraktım. Tugay yanıma gelir gelmez kalçarıma ellerini koyup beni kucakladı. Düşmemek adına bacaklarımı beline doladım.
Onu özlemiştim. Hem de fazlaca. O yakınıma girdiğinde daha iyi anlamıştım bunu.
O da beni özlemiş olacak ki dudaklarıma hırçın bir öpüşme savaşı başlattı. Kanatırcasına birbirimizin dudaklarını öpüyorduk. İç içe girmek için can atıyorduk adeta.
Mutfaktaki adaya beni oturttu. Şortumun iplerini karanlıkta çözmeye çalışıyordu bir yandan da. Çıkaramayınca şortun geniş paçasından iç çamaşımı bulup sıyırdı ve beklemeden bir olmamızı sağladı.
"Çok özlemiş sanırım koca adam."
"Evet çok."
Derinlerimde hüküm sürerken ben de tişörtünü üzerinden çıkarmakla uğraşıyordum.
Bana yardım ederek ensesine elini atıp tişörtü başından çıkardı.Boynundaki zincirden parmağımı geöirerek yüzünü yaklaştırıp ıslak bir öpücük verdüm ona.
" Güzel bebeğim benim."
Sevişirken kulağıma fısıldamasından etkilendiğimi biliyordu ve bunu güzel kullanıyordu.
Darbeleri hızını artırırken ona daha sıkı tutundum. Çok iyi bir örnek ebeveyndik. Mutfak adasında sevişiyorduk. Birbirimizi nerede isteyeceğimiz belli olmuyordu. Bir gün duşta bir gün arabada bir gün mutfakta...
Uzayan saçlarımı avucuna dolayarak kafamı arkaya yatırdı. Açılan boşluğa kafasını gömdü hassas noktama vuruşlar yaparken. İçime akması uzun sürmedi.
İkimizde rahatladıktan sonra kucağına tekrar alıp odamıza götürdü. Bu sefer daha yavaş bir şekikde sevişti benimle. O kadar ki avuçlarımı okşadı. Sevgisini dile getirdi.
"Tugay benim tek ailem sensin biliyorsun değil mi?"
Yine avucumda parmaklarıyla şekiller çizerken bir anda kafasını kaldırıp bana baktı.
"Seni sevdiğimi biliyorsun değil mi?"
Karşılıklı gülmüştük ikimizde.
.
Ertesi gün akşam Tugay ve Bora'nın arkadaşlarıyla olan basket maçına gelmiştik. Ada Selin'in kucağında ilk defa geldiği ortamı sürerken ben kocamın hareketlerini izliyordum. Aklımda ise başucu çekmecesinde bulduğum kendi resmim vardı. Kara kalem çizilmiş bşr resmimdi. Uyurken çizmişti beni.
Sevgisini söylemese de davranışlarıyla hissettiriyordu. Bana beni sevdiğini çok dile getirmezdi. Az söylerdi ama beni uyurken çizmesi...Kızımın alkış yapmasıyla ona döndüm.
"Baba" diye çığlık atıyordu.
"Anni, baba"
Bana babasını gösteriyordu. Elini tutup öptüm. Tugay basket atmıştı onu gösteriyordu bana kızım.
Maç sonu Tugay havluya terini silerek yanımıza geldi. Ada ona gitmek için çırpınmaya başlayınca hemen onu kucağına aldı.
"Kızım gördün mü senin için attım."
Ada babasına sarıldı anlamış gibi. Hemen bşr fotoğraflarını çektim.
"Oğlum çok iyiydik lan bugün. Aşkım nasıldım ama?"
Bora'nın heyecanlı sesiyle Selin de Bora'nın yanına geçti. Onlar kendi aralarında konuşurken üzerimde hissettiğim yakıcı bakışlarla kafamı kocama doğru çevirdim. Bir tek o bana böyle bakabilirdi çünkü. Onun bakışlarını bile anlardım. Serseri bir şekilde uzaktan öpücük attı. Gülümsedim onun bu hareketine. Baba olmuştu. Ben de anne olmuştum ama hâlâ aynı bizdik. Sadece biraz daha olgunlaşmıştık ve sorumluluklarımız olmuştu.
Sonra gülüşün geldi aklıma ve içimden dedim ki ; yine gelsen yine severim seni...
....
"Sen bir aysın, ben kara gece.
Gel derim, gel derim."Uyanmasın diye ninni fısıldıyordum. Ada'yı yatağına yatırıp bir süre huzurla uyuyan yüzünü izledim. Alnına öpücük kondurup odasından sessizce çıktım. Ayağıma dolanan karamı eğilip kucağıma aldım ve tüylerini okşadıktan sonra bizim odamıza götürdüm. Ada karamı çok seviyordu. Karam da onu. Karam ses çıkarırsa diye yatak odasına götürüyordum. Sonra salondaki Tugay'ın yanına gittim.
"Sadece sen tutuklarsın beni apansız uyanış gibi."
Televizyondan açtığı şarkıyı bana usulca söylerken dansa kaldırdı beni. Gecenin huzurlu sessizliğinde , yan odada kızımız uyurken dans etmeye başladık.
"Gel kızım sokul bana, bir kez daha alayım kokusunu benim küçük bahçemin."
.
.
.
Evet final...
Bir anda yazmaya karar verdim finalini.
Zamanının geldiğini hissettim, zaten yakındı final ama yazamamıştım.
Özel bölüm isterseniz yazacağıma söz veriyorum. Hem mutlu hem üzgün olmayı aynı anda yaşıyorum . İlk hikayemin finali...Diğer hikayelerimde görüşmek üzere.
Hoşçakalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ebruli
RomanceEbru ve Tugay'ın sevgili olduktan sonraki hayatları anlatılıyor. Arada geçmişe dönüşler olacaktır. -Tamamlandı (21.10.23) Zevk#1 İlişki#1 Resim#2 Bebek#6 Hikaye#38