2.4 - Gerçekler

157 18 4
                                    

.

.

.

Ebru'dan

13.07

Ellerimi boya kutularının üzerinde gezdirirken renklerin güzelliğiyle mest oluyordum. Her bir renk tonu ayrı güzeldi. Elimde tuttuğum vişne çürüğü renginin yanına bir tane de ada çayı rengi ekledim. Elimdeki iki akrilik boyayı satın almak için kasaya yürümeye başladım. Selin de arkamdan beni takip etti. Onunla bu kadar kısa süre içinde arkadaş hatta dost olacağımızı düşünmezdim ama o kadar kafa yapımız ve düşüncelerimiz uyuyordu ki çabuk alışmıştık birbirimize. O da resim yapmayı seviyormuş ve ona bir kaç teknik göstermemi istemişti.

"Bir ara sergini görmek çok isterim Ebru."

"Olur tabi canım. Yakında uzun zamandır hazırladığım bir sergim olacak."

Kasiyer hanımın söylediği ücreti öderken telefonum çalmaya başladı. Poşeti uzatan hanımefendinin elime uzanırken bir yandan da cebimden telefonu çıkarıyordum. Tugay'ın aradığını gördüm. Onu 'sevgilim' diye kaydetmiştim ama onu öyle kaydettiğimi görüp değiştirmişti. 'Evimin direği' yapmıştı dün. Selin'in attığı kahkahayı duyunca onun da gördüğünü anladım.
Değiştirsem kesin küserdi ya da trip atardı. Bu yazıyı görünce gülesim geliyordu. Daha fazla beklemeden aramayı yanıtladım.

"Efendim sevgilim."

"Nerdesin yavrum?"

"Her zaman gittiğim, malzemeleri aldığım mağazadayım."

"Yaklaştım oraya, geliyorum şimdi."

Vedalaşıp telefonu kapattığımda araba sesini duymuştum bile. Selin ile mağazadan çıktığımızda karşıdan gelen sevgilimi gördüm. Yanına hızlı adımlarla gittiğimde özlemle sarıldık birbirimize.

"Çok özlemişim."

"Öyle mi?" Nazlı nazlı sorduğum soruya
'öyle' diyerek yanıt verdi.
Boynuma doğru eğilip kafasını yasladı oraya. Huylansamda belli etmedim. Elim başının arkasında Selin seslenene kadar kaldık öyle.

"Aile var kardeşim. Hem Bora'm nerede benim?"

"Bora'n mesaiye kaldı yenge hanım."

"Kötü patron."

Bora yurtdışından döndüğünden beri Tugay ile çalışıyordu. Onun bile işine düşkün olabileceğini görmüştü bu gözler. Finans direktörüydü.

Tugay tam dil çıkarıyordu ki elimle ağzını zor kapattım. Ayıplarcasına ona bakarken omzunu silkti sadece.

"Bu sıralar bir işe girmek istiyoruz onunla ilgileniyor. Ekmek parası kazanıyor beyefendi."

"Çok komik."

Tugay'ın babasının tekrar öldüğünü öğrendiğinden beri tam olarak mutlu görmemiştim ama sanki bugün daha iyiydi. Kolay kolay üzülmezdi ama böyle konularda çok ketumdu belli etmezdi.
Ben anlardım ama. Hep anlardım onu.
Elimle yeni çıkmaya başlayan sakallı yanağını okşadım. Elime hâlâ yanağındayken bir öpücük kondurdu. Elimi tutup arabaya doğru yürümeye başladık.

Arabaya bindikten sonra Tugay elini karnıma koydu. Araba hareket etmeye başlayınca bile çekmedi elini. Okşadı hafifçe.

"Nasılsın?"

Bazen insanlara bir şeyi olmasa da 'nasılsın' diye sormak gerekir. Bu onu düşündüğünüzün ve değer verdiğinizin en basit kanıtıdır. İyi olmamam için sebep yoktu fakat Tugay'ın nasıl olduğu ile ilgileniyordum ve dolayısıyla o iyiyse ben de iyiydim, o kötüyse ben de kötüydüm.

EbruliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin