Demir salondan gelmiş asansörle dairesine çıkarken aklında yine bir ton düşünce vardı.
Bunlardan biri de Umut'un bugün spora neden gelmediğiydi. Ondan mı kaçıyordu, yoksa başına bir şey mi gelmişti merak ediyordu. İkisi de hiç hoşuna gitmeyen seçenekler olsa da başına bir şey gelmiş olmasındansa birincisinin olmasını tercih ederdi.
Acaba mesaj atıp sormalı mı, yoksa kapısını çalıp direkt kendi gözleriyle görmeli miydi? Asansörün geldiğini belli eden sesini duyduğunda kararını acilen vermesi gerektiğini anlamıştı. Yüz yüze konuşmak için pek cesareti yoktu ama onu görmeden de içi rahat etmeyecekti. İyi olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı.
Kapısının önüne geldiğinde tam zile basmak üzereydi ki kapının bir anda açılması ile irkildi. Kendisine aynı şekilde şaşkın bakışlar atan çocuğu daha önce görmediğine emindi. İçini kim olduğuna dair büyük bir merak kaplarken konuştu. "Selam, Umut evde mi acaba?"
Kendisi tanımıyor olsa da karşısındaki çocuk onu tanıyor gibiydi. Öyle ki "Merhaba Demir," diye verdiği karşılık bunun kanıtı olmuştu. "Evet içeride. Biraz hasta olduğu için dinleniyor."
"Hasta mı?" Demir'in sesindeki endişe Ekin'i nerdeyse gülümsetecekti. Yanlış anlaşılmamak için kendini tuttu ve sakince başını salladı. "Maalesef. Ben de tam gidiyordum. Sen içeriye gelmek ister misin? Yalnız kalmasın."
Ekin onu içeriye davet etmeden önce Umut'u incitecek bir şey yapma ihtimalini düşünüp çekinse de Demir'in yüzündeki endişeli ifade içini rahatlatmıştı. Umut'a değer verdiği çok açıktı işte.
Onu görmek istediği için sakince başını sallayarak onayladı Ekin'i. Hasta olduğunu da duyduktan sonra görmeden gitmesi mümkün değildi. Ekin aldığı onayla gülümsedi. "Sana emanet o zaman."
Demir'in bıraktığı boşluktan geçip dışarıya çıktığında "Görüşürüz" dedi ve asansörü beklemeden merdivenlerden inmeye başladı.
Demir kapının önünde bir süre öylece bekledikten sonra çekinerek de olsa girdi eve. Adını bile bilmediği çocuk içeri girmesini teklif etmişti ama Umut'un bundan haberi olmadığı için endişeliydi. Umuyordu ki rahatsız olmazdı.
Kapıyı kapatıp salona girdiğinde Umut'un sırt üstü bir şekilde koltukta uyuduğunu gördü. Ellerini önünde birleştirmiş kafası hafif yana yatmıştı. Demir bir süre onun hasta olduğu için kızarmış yanaklarını izledi. Normalde gülümserken görmeye alışık olduğu çocuğun uyurken dudakları büzük kaşları çatıktı. Çok tatlı görünüyordu. Gülümseyerek yanına yaklaştı ve uyanmamasına dikkat ederek gözünü kapatan saç tutamını geriye yatırdı. Umut hafif hareketlense de uyanmamış ve uykusuna devam etmişti.
Demir karşısındaki koltuğa oturdu ve derin bir nefes bırakıp kafasını arkasına yasladı. Saat 9'a gelmek üzereydi. Umut ne zaman uyumuştu bilmiyordu o yüzden ne zaman uyanacağını da kestirmek zordu. Normalde sadece konuşup gidecekti ama şimdi onu hasta hasta bırakıp eve gitmek istemiyordu.
Umut onun için değerliydi. Ona karşı hissettiği şey henüz yoğun bir aşk değildi biliyordu ama Umut hayatında önemli bir yere sahipti. Ona iyi geliyordu, onu yoran düşüncelerden uzaklaştırıyor, keyfini yerine getiriyordu. Bu zor günleri onun sayesinde aşıyordu. Hatta ne kadar inkar etse de ondan çok hoşlandığının farkındaydı.
İlk başlarda biraz kaba davrandığını biliyordu ama sadece biraz... Çünkü ona karşı istese de kızamıyor hemen yumuşuyordu. Garip bir etkisi vardı.
Başlarda öyle davranma sebebi de hayatına bundan sonra ne arkadaş olarak ne de sevgili olarak herhangi birini almaması gerektiğini düşündüğü içindi. Çünkü bir daha birine bağlanıp güvenmek istemiyordu, dersini almıştı. Fakat Umut istisna oldu. Ona güvendi ve hayatını anlattı. Daha sonra bunun korkusunu ve pişmanlığını yaşamış olsa da şu an pişman değildi. Dediği gibi bir şeyleri Umut sayesinde aşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kafası kendinden bile güzel [b×b]
Teen FictionUmut karşı dairesine taşınan yeni komşusuyla tanışmak için ona yemek götürmeye karar verir. [benim iklimim incitmez seni kitabındaki umut karakterinin hikayesidir. onu okumadan da anlayabilirsiniz.] [18.02.2023 - 03.05.2023]