30: pişmanlık ve bir takım çabalar

3K 281 219
                                    

Demir eve geldikten sonra koltuğa oturmuş ayağıyla yerde bir ritim tutarken derin derin nefesler alıyordu.

Bir haftadır görmediği ve nasıl olduğunu deli gibi merak ettiği bebeğini, şimdi evine gelen bir adamla sarılırken görmek iğrenç hissettirmişti. Gerçekten kafayı yemek üzereydi. Kimdi bu lavuk? Bu saatte Umut'un evinde ne işi vardı?

Her şeyi siktir edip eve baskın yapmamak için çok zor duruyordu şu an.

Tüm hafta boyunca annesinin yanında kalmış ve onunla ilgilenmişti. Hakan bu süreçte o olduğu için eve gelmemişti. Annesi sırf Demir, Umut'un yanına gelmesin diye yanından gitmesine izin vermemiş ve Hakan'ı başka bir yerde kalması konusunda ikna etmişti.

Sema Hanım bu duruma öyle bir karşıydı ki oğullarını barıştırma planı bile geri planda kalmıştı.

Ama artık dayanamamış ve evine dönmüştü. Annesi bu durumdan hiç hoşnut olmasa da yapabileceği bir şey yoktu. Sonsuza kadar yanında kalamazdı. Ayrıca onun için yapabileceği en büyük şeyi yapmıştı zaten. Kendisine hayatı zindan eden o ayrılma kararını sırf annesinin sağlığı için vermişti.

Bu böyle mi olacaktı? Umut'u ne zaman başkasıyla görse tam da şu an olduğu gibi delirecek gibi mi hissedecekti? Ondan ayrı kalmaya nasıl alışacaktı? Onu gördüğü her an kolları arasına alamıyor olmaya nasıl dayanacaktı? Bu hep böyle mi gidecekti?

Gitmezdi.

Yusuf'un sözleri geldi o an aklına. Annesi ömür boyu bu ilişkiye karşı mı çıkacaktı? Hiç mi kabullenemezdi? Onu bu fikre bir şekilde alıştırabilirdi belki, neden olmasındı ki?

Bugün Umut'u kapıda öyle görünce bir kere daha anlamıştı. Ondan ayrı yapamazdı. Annesinin sağlığını düşünürken kendini öldüremezdi. Annesinin haberi olmadan da Umut'la olabilirdi. Söylemezse nereden bilecekti ki?

Gizli gizli iş çevirecek hâle geldiği için siniri bozulmuştu. Ayağa kalkıp evin içinde volta atmaya başladığında histerik bir gülüş bıraktı. Yakında 30 yaşına girecekti ama burada oturmuş ilişkisini annesinden gizli nasıl yaşayacağını düşünüyordu.

Ama kafaya koymuştu. Ne yapıp ne edip önce kendini Umut'a affettirecek, sonra annesini ikna etmek için gerekirse gece gündüz uğraşacaktı.

Aklına yatan bu fikirle hışımla evden çıktı ve Umut'un kapısına geldi. Titreyen eliyle zile bastı ve heyecanla beklemeye başladı. Umut'un tepkisi onu korkutuyordu.

Birkaç saniye bekledikten sonra içeriden Umut'a sarılan lavuğun sesini duydu. Kapıyı açıp "Buyurun?" dediğinde sinirleri mümkünmüş gibi daha da gerildi Demir'in.

"Umut'u çağır."

Sert sesi Can'ın kaşlarını çatmasına sebep oldu. "Siz kimsiniz? Baskın yapar gibi bu ne böyle?"

"Ben sevgilisiyim, Umut'u çağır."

Can'ın kaşları mümkünmüş gibi daha da çatılırken Umut, Demir'in sesini duyunca hızlıca kapıya gelmiş ve şaşkın şaşkın bakakalmıştı. "Demir? Ne işin var burada?"

Demir'in bakışları bebeğini gördüğü an yumuşarken istemsizce bir nefes bırakmıştı. "Umut. Konuşmamız lazım."

Karşısında çaresizce ona bakan adam afallatmıştı Umut'u. Bir anda ne olmuştu da konuşmak istiyordu ki? Konuşacak ne kalmıştı? Ona çok kırgındı, ondan böyle kolayca vazgeçebilmiş olmasını unutamıyordu.

"Konuşacak bir şey olduğunu sanmıyorum." dedi sakin tutmaya çalıştığı ses tonuyla. Onun karşısında böyle sakin durmak çok zordu ama bunu yapmak zorundaydı.

kafası kendinden bile güzel [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin