I see u,
You see me.
How pleasent,
This feeling.
The moment,
You hold me.
I missed you,
I'm sorry."Efendim?"
Masa altından bir hareketlilik, ardından Ran'dan bir sızlanma yükseldi.
"Bunu konuşmuştuk Ran!" sinirle elindeki yemek çubuklarını bıraktı Rin, yalandan da olsa bacağını ovuşturan abisine döndü.
"Bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum," dedi bana dönerek. "Sonuçta onun hâlâ annesi Rindou, o bir insan, sokaktan evine aldığın bir yavru kedi değil."
"Ran haklı, aşkım." sinirle masada sıktığı eline uzanıp parmaklarımı nazikçe etrafına sardım, tenimi hissetmesiyle kasılan çenesi hafifçe gevşedi, bu sefer gittikçe koyulaşan mor irislerin odağı ben oldum.
"Size böyle sorun çıkaracağını tahmin edebiliyordum, isterseniz onunl-"
"Aklından bile geçirme." Rin lafımı bölmesine rağmen oldukça sakin bir tonda devam ettirdi sözlerini, onun parmakları da benimkilere sarıldı bu sırada. "Sana tekrar ulaşmasına izin vermem."
"Onunla ilk defa aynı fikirdeyim," kenardaki bardağına uzanıp suyundan yudum aldıktan sonra devam etti Ran. "Artık bizimlesin, seni ordan boşuna kaçırmadık."
Bakışlarım ikisi arasında gerginlikle gelip gittikten sonra önüme çevirdim başımı, hâlâ sıcak duran eriştem fazlasıyla iştah açıcı gözükse de annemi düşündükçe tüm bedenim donduğundan şuanlık yemekten çok uzaktaydım. Yerimde kıpırdanıp masadaki sinir bozucu sessizliği geride bırakmayı denedim.
"Ben.. Bilmiyorum, sadece şuan doğru hissettirmedi." sanki cevap onlardaymış gibi öylece yerinde bekleyen tabaklara baktım bir süreliğine. "Bir anda başınıza bela olmuşum gibi."
"Arin," Rin konuştuğunda tamamiyle ona döndüm, az önceki düşüncelerle kalbim olduğu yerde ağırlaşıyor, tüm üst gövdemi sıkıntıyla sarıyordu sanki. "Bunlar sadece saçmalık, eğer tüm bu boktan şeyler olmasaydı evlenecektik ve bundan hiçbir farkımız olmayacaktı."
"Rindou doğru söylüyor prenses," diyerek kardeşine arka çıktı Ran. "Siz sadece kaldığınız yerden devam ediyorsunuz tatlım, anneni de bunun dışında tutacağız."
Bu düşünceyle karman çorman olan aklım biraz olsun sakinleşip duruluyordu, hâlâ tuttuğumu bile fark etmediğim elim Rin'in tenini nazikçe okşamaya başladığında bedenim onu gördüğümden beri defalarca yaptığı gibi güvende hissediyordu yine.
"Yine de bunun çaresine bakacağım, bir şekilde." diye mırıldandım ikisinin de sessiz kalmasını fırsat bilerek. Akıllarından geçenleri az çok tahmin edebiliyordum ama onların aksine daha sakin ve aklı selim bir yola sahiptim, en azından planım o yöndeydi.
"Size kalsa bunu tehdit ederek kolayca kapatacağınızı biliyorum, ama bunu istemiyorum." başımı kaldırıp onlara baktığımda Ran gülümseyerek izlediği yemeğinden başını kaldırdı, Rin çoktan beni izliyordu bile. Nedensizce yanaklarım ısınıyordu gözlerini üzerimde yakaladığımda, başımı hemen öbür tarafa çevirerek kurtuldum bu kızarıklıktan.
"Bunu daha sakin bir yolla çözeceğim, sadece yardımınıza ve biraz da zamana ihtiyacım var." lafımı bitirdiğimde Rin nefesini verip sıkıntıyla burun kemerini ovuşturdu. Bundan memnun olmadığı belli olabiliyordu her halinden.
"Bulaşmamı istemediğini biliyorum Rin," ona dönüp boşta bıraktığı elimi yavaşça omzuna yerleştirdim. Gözleri ellerinin arasından benimkileri yakaladı bir anlığına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
salvatore, | rindou haitani.
Short Story"en sevdiğim fırtınalardan birinin vurduğu yaz gecesinde, tam ikimiz eşitken, öp beni. " /rindou haitani esaslı kurgu. /tamamlandı 𓍯